Yuvarlak masada toplanan altı parti, bildirilerinde Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normlarına bağlılık ilan etti. Avukat Nusret Senem, AİHM'nin ve Avrupa Konseyi'nin Kavala ve Demirtaş kararlarının hukuk dışı olduğunu ve Türkiye'nin egemenliğini hedef aldığını söyledi
NUSRET SENEM / VATAN PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
GİRİŞ: Millet İttifakı'nı oluşturan dört parti ve yeni kurulan iki parti, önceki günlerde bir araya geldi. 5,5 saat süren görüşme sonrası yayımlanan bildiride Türkiye'nin sorunlarına dair hiçbir içerik yer almazken, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normlarına bağlılık ilan edildi. Böylece Batı’ya Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş mesajı verildi. Peki, Avrupa Konseyi'nin Kavala kararı ne anlama geliyor?
KÜSTAHCA AÇIKLAMALAR
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Osman Kavala kararı birçok açıdan tartışılıyor:
AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi)’ye “Türkiye, İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal etti mi?” diye sormak ne anlama geliyor?
AİHM’nin “tahliye edin” kararı vermesi mümkün mü?
Türkiye, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olmakla birlikte Konsey'den çıkarılacak mı?
Benzer bir sürecin HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş için başlatılmış olması da başta FETÖ olmak üzere bölücülerin ve “dostlarının” avuçlarını ovuşturmasının bir başka nedeni!
ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin bu iki “gözdesi” için, “Tahliye etmek zorunda kalacaksınız.” deniliyor! Sosyal medyada her türlü açıklamalar, yazılar, hakaretler… Türk Yargısı’na saygısızlığı, aşağılamayı alışkanlık haline getirenlerin ve utanma duygusunu yitirenlerin işi bu…
Konuyu daha önce ele almış ve fikrimizi yazmıştık. Fakat son gelişmeler ışığında bir kez daha olaya mercek tutalım:
BAKANLAR KOMİTESİ'NİN 2 ŞUBAT KARARI
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 2 Şubat 2022 günü, oy çokluğu ile Kavala hakkındaki “salıverilsin” kararının uygulanıp uygulanmadığını, Türkiye’nin Sözleşme'yi ihlal edip etmediğini, AİHM’den sormaya oy çokluğu ile karar verdi.
Oysa Hükümetimiz, Dışişleri Bakanlığı kanalıyla yaptığı açıklamada; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne, Türkiye’nin AİHM kararını yerine getirdiğini, Kavala’nın tutukluluk durumunun halen devam eden başka bir yargı süreci nedeniyle olduğunu ayrıntılarıyla açıklamış ve konunun hukuk ilkeleri temelinde incelenmesi çağrısında bulunmuştu.
Gerçekten de Gezi ve Çarşı olayları nedeniyle verilmiş tutuklama kararı İstanbul ilk derece ağır ceza mahkemesince daha önce kaldırılmış, Kavala salıverilmiş ve AİHM’nin verdiği ihlal kararının gereği böylece yerine getirilmiştir.
Osman Kavala’nın 2. kez tutuklanmasına neden olan olay ve yargılama, 1516 Temmuz 2016'da ABD’nin FETÖ Gladyo’su tarafından girişilen darbenin gecesi, Büyükada’da CIA elemanı Henri Barkey’in ve başka bazı CIA üst düzey elemanlarının işledikleri iddia edilen suça/suçlara ilişkindir. Kavala, “darbeye destek” ve “siyasi ve askeri casusluk” suçları nedeniyle tutukludur. Kavala bu suçlardan dolayı İstanbul’da, ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor.
İlk derece yargılaması henüz sonuçlanmış değil. Verilecek kararın istinaf ve temyiz aşamalarına daha gelinmedi. Anayasa Mahkemesi tutuklulukla ilgili bireysel başvuru hakkı konusunda bir karar almamış ve ihlal kararı vermemiştir.
Bu süreçler bitmeden iç hukuk yolları tüketilmiş sayılamaz. O halde AİHM’ye ikinci tutukluluk kararı hakkında bir başvuru da yapılamaz. Yapılması halinde iç hukuk yolları tüketilmemiştir denilerek o başvuru reddedilir. Sözleşme'nin (AİHS) gereği budur.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin çoğunlukla aldığı 2 Şubat kararına AİHM’nin vereceği cevap bu gerçekleri bildirmekten ibarettir.
Hukukun gereği budur. Eğer AİHM, Sözleşme’nin 46. maddesin tanıdığı yetki uyarınca, Kavala’nın salıverildiğini ve AİHM ihlal kararının gereğinin yapıldığını bildirmeyip, önceki kararlarının Türkiye tarafından uygulanmadığını, Sözleşme'nin ihlal edildiğini Bakanlar Komitesi'ne bildirirse bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Ek Protokol'lere ve AİHM'nin yerleşmiş içtihatlarına açıkça aykırı olur.
Başka ülkelerle ilgili çok sayıda uygulanmayan AİHM kararı varken, Kavala ve Demirtaş’ın salıverilmesi diye tutturulması iyi niyetten yoksundur. Siyasi bir karardır. AİHM’ye ve Bakanlar Komitesi’ne Batı Trakya Türklerinin müftü seçimlerini tanımayan Yunanistan hakkında verdiği çok sayıdaki kesinleşmiş ihlal kararlarını hatırlatırız.
‘AİHM TAHLİYE KARARI VEREMEZ BU EGEMENLİĞE AYKIRIDIR’
Yargı yetkisi ülkelerin egemenliği ile ilgilidir. Bu yetki bölünemez, devredilemez, paylaşılamaz. Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri dışında hiçbir milletlerarası kuruluş bir sanık hakkında Türk Mahkemesi’nin yerine geçip “tahliye edilsin” diyemez ya da uluslararası tahkim heyetinin yetkili olduğu konular hariç başka bir karar alamaz.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza atan Türkiye AİHM’ye, mahkemelerimizin tekelinde olan salıverme yetkisi tanımamıştır. AİHM’nin yetkisinde olan şey insan hakları ve temel özgürlükler konusunda Sözleşme'ye, Ek Protokol hükümlerine aykırı bir hak ihlali olup olmadığını, her somut olaya bakarak tespit etmekten ibarettir. Mahkemelerimizin yerine geçip karar vermek değildir. Salıverme kararı veya bir başka, esasa dair karar ise asla değildir.
Kavala ve Demirtaş’ın “derhal salıverilmelerine” dair, “emir” mahiyetindeki AİHM kararları açıkça hukuk dışıdır.
“AİHM kararlarına derhal uymalıyız!” diyenler var. Bunlar ya hukuk bilmiyor ya da kötü niyetli AB sevdalılarıdır. Anayasası’nın 90/son maddesini ileri sürmeleri ise cehaletin daniskasıdır. Anayasa Madde 90; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamaz.” der.
Bu hükümden hareketle gerek AİHM, gerek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve gerekse bizim AB sevdalılarına soruyorum: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde tutukluyu salıverme tekelini AİHM yetkisine ve kararına bırakan, Türk Mahkemeleri’nin salıverme yetkisini devrettiğimize dair bir madde gösterin?
Göstermezler!
Sözleşme'ye aykırı, Ek Protokol'lere aykırı, AİHM içtihatlarına aykırı olduğu tartışmasız olan Kavala ve Demirtaş’ı “salıverin”, “tutukluluk durumlarını sonlandırın” kararlarını Anayasa’nın 90. Maddesi kapsamında AİHM’nin yetkisinde sanıp savunmak, Türkiye’yi tehdit etmek, egemenliğimizi devrettiğimizi düşünmek saçmalamaktır!
Eski CHP Milletvekili firari FETÖ’cü Aykan Erdemir de tehdit korosuna katılmış: FETÖ firarisi Erdemir; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2 Şubat tarihli kararını “Türkiye’nin 72 yıllık Konsey üyeliğini kaybetmeye bir adım daha yaklaştığı” biçiminde yorumlamış. Ülkemizdeki Biden tayfası gibi ABD’deki dostları da sözde “Demokrasileri Savunma Vakfı” direktörü, eski CHP Milletvekili de Atlantik ötesinden “efelenmiş”!
Boşuna sevinmeyin, heyecalanmayın derim…
Kaldı ki dayanağınız olduğunu sandığınız Anayasa’nın 90. Maddesini birçok açıdan egemenliğimize aykırı buluyoruz. Biz yasalarımızın üstünde, başka bir uluslararası yasa tanımıyoruz. Bu madde en kısa zamanda kaldırılacaktır.
KONSEY'DEN ÇIKARMA SÜRECİ SİYASİ BİR TUTUMDUR
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bugüne kadar hangi ülkeyi Konsey'den çıkarabilmiş?Azerbaycan’ı çıkarabildiler mi? Bu girişim açıkça siyasidir. Tehdit kokuyor! Ayrıca çıkarsalar kaç yazar! Yunanistan hakkında alınan kararlar uygulanmadı. Birçok konsey üyesi ülke yüzlerce AİHM kararını uymuyor. Bakanlar Komitesi hangisinin hakkında “ihlal prosedürü” başlattı?
Tehdit edip durmayın! Eğer bir çıkarma kararı alınırsa bu düşmanlığı açık etmek ve Türkiye’ye iyilik etmek olur. Türk milleti de aldanmaktan, 60 yıldır uyutulmaktan, AB kapısına bağlanmaktan kurtulur; Avrasya’daki şerefli yerini alır. Avrupa ülkeleri ile tek tek, egemenliğe saygı temelinde eşit ilişki kurma şansına kavuşuruz.
Avrupa “demokrasi değerlerini” çoktan terk etti. Artık Avrupa’da ve Avrupa kurumlarında ikiyüzlülük, çifte standart, eşitsizlik, bencillik ön planda.
KAVALA VE DEMİRTAŞ’IN ABD VE AB İÇİN ÖNEMİ
Osman Kavala; Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye acentası. Bu özelliği ile Biden’ın, AB ülkelerinin, CIA’nın en önemli elemanları Henri Barkeylerin, Sorosların, Graham Fullerlerin solcu görünümlü elamanıdır. Fonlarla beslenenlerden biri… Türkiye’nin Batı'ya bağlanması için verilen işlevi en iyi şekilde yerine getirdiği tartışmasız. O yüzden Kavala da FETÖ gibi vazgeçilmezlerden.
Demirtaş ise PKK/HDP’nin liderlerinden, hükümlü. Tutukluluğu ise başka eylemlerinden ötürü. Kobani olayları nedeniyle öldürülen 37 yurttaşımızın katlinden sorumlu. Devlet dairelerinin, okulların yakılmasının azmettiricilerinden. Bu nedenle tutuklu. O da Kavala gibi ilk tutukluluğundan sonra Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararıyla salıverildi. Şimdiki tutukluluğu ise Anayasa Mahkemesinin önünde. Verilmiş bir hak ihlali kararı henüz yok. Oysa AİHM, Anayasa Mahkememizdeki süreç bitmeden, iç hukuk yolları tüketilmeden “salıverilmesine” karar verdi. AİHM’nin böyle bir yetkisi yok. Bu karar ve gerekçesi Türk Mahkemelerini tanımıyor. Yargı egemenliğimizi açıkça ve hayasızca çiğniyor.
Süreç Kavala gibi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin önüne gelmiş durumda. Avukatı birkaç gün önce “Her gelişmeyi Bakanlar Komitesi'ne bildiriyoruz.”, “Salıvereceksiniz!” diyor.
Bu iki elemanın durumu aynı; içte ve dıştaki destekçileri de aynı. Türkiye’ye düşmanca davranışlar sergilemek, tehdit, şantaj yarışı sürüyor.
Bu yarışın 2023 seçimlerine giden süreçte kaos stratejisiyle alakalı olduğuna kuşku yok. PKK'lı ve FETÖ’cü KHK’lıları göreve döndürmek, toplumu kamplaştırmak, “yaratıcı yıkıcılık” zemini yaratmak çabası giderek yoğunlaşıyor. Demirtaş ve Kavala “yaratıcı yıkıcılık” tezgahlayanlar için iki elverişli araçtır sadece. ABD ve AB için önemleri de işte buradan geliyor.
TÜRK YARGISI SİYASİ BASKIYA PAPUÇ BIRAKAMAZ
Türk yargısı içinden 4 bin FETÖ’cüyü temizler, Biden tayfası yas tutar! FETÖ’nün televizyonlarında salya sümük sahne alırlar.
Türk yargısı darbeye kalkışan NATO Gladyo’sunu ezer, isyanları oynarlar. Atmadıkları iftira, karalama kalmaz.
Adalet yürüyüşleri düzenler, PKK ve FETÖ ile kol kola Ankara’dan İstanbullara kadar yürürler.
Türk yargısı kendi küllerinden yeniden doğar; bütün Batıcılar, neoliberaller, FETÖ ve PKK,b ilumum Biden takımı, yargıya karşı “bağımsız değil” kampanyaları düzenler.
EFENDİLERİ YENİLDİ
AİHM, Türkiye düşmanı, hukuk dışı, yargımızı aşağılayan kararlar alır, alkışlarlar. Anayasamızı, gerçekleri eğip bükerek Türk halkına ve Türkiye’ye, ülkelerine karşı düşman mevzilerinden kurşun sıkarlar. Fakat unuttukları bir şey var! Efendileri çoktan yenildi. Son aylardaki hallerine bir bakın: Irak’a bakın… Suriye’ye bakın… Afganistan’a bakın, Azerbaycan Karabağ’a bakın… KKTC’ye bakın… Hala anlaşılmadıysa Ukrayna’nın nasıl aşağılandığına bakın…
Yargımız düşmana malzeme vermemeli ve yargılamaları hızla sonuçlandırmalıdır. Türk milleti,Türk yargısı hiçbir siyasi baskıya, emperyalist oyuna, ihanete papuç bırakmaz/bırakmayacaktır.