Ali Rıza Taşdelen / AydınlıkGazetesi /Paris
Fransız devlet televizyonu France 5, 90 dakikalık "Erdoğan: Avrupa’ya meydan okuyan sultan" belgeseli yayınladı ve ardından da bir tartışma programı düzenledi. Belgeselde; Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, önceki cumhurbaşkanlarından Nicolas Sarkozy ile eski başbakanlardan Manuel Valls da yer aldılar ve TürkiyeFransa ilişkilerini değerlendirdiler.
Belgeselde 2015 öncesinde Erdoğan’ın; Türkiye’yi siyasi, kültürel ve ekonomik olarak "Batı değerlerine taşıyacak reformları gerçekleştirecek Müslüman demokrat bir lider" olarak görüldüğü ifade ediliyor. Belgeselin sunucusu "Erdoğan’ın bu kadar değişeceği beklenmiyordu" diyerek "Müslüman Erdoğan"ın, "Milliyetçi Erdoğan"a dönüştüğünü ifade ediyor.
Belgesel Türkiye karşıtlığı temelinde yapılmış. Katılımcı "uzmanlar" Türkiye’nin Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Kafkaslar politikalarını yayılmacı olarak değerlendiriyorlar. Erdoğan’ın "Yeni Osmanlıcılığı" dirilttiğini, bunu da tarihi ve kültürel cephede yapılan film ve dizilerle desteklediğini ifade ediyorlar.
MAĞDUR EDEBİYATI
15 Temmuz darbe girişimine bir cümle ile değinilen belgeselde, uzun uzun darbenin "mağdurları" anlatılıyor, "Ordudan, polisten, yargıdan 55 bin kişiyi tutuklattı. Erdoğan darbeyi bahane ederek muhaliflerini hapse attı. Beyaz Türkleri yani laik ve liberal aydın ve gazetecileri cezaevlerine doldurdu" deniliyor. Bu sözde aydınlardan Mehmet Altan ile yapılan röportaja da yer veriliyor: "Hapisten çıkan Mehmet Altan’ın, şimdi de 10 yıl ceza alan ve hapiste olan kardeşi Ahmet Altan için mücadele ettiği" ifade ediliyor. Altan ise "Türkiye korkuyu yaşıyor" diyerek belgesele katkı sunmuş.
Belgesel yapımcıları gazeteci Hilal Kaplan’a Ayasofya’nın açılışıyla ilgili tartışmaları sormuş. Kaplan net cevap veriyor: "Türkiye egemen bir ülkedir". Arkasından, Erdoğan’a desteğin düştüğünü söylüyor programı sunan. Örnek ise İstanbul ve Ankara belediyelerinin kaybedilmesi. Kaplan bu seçimde Cumhur İttifakı'nın yüzde 52 oy aldığını hatırlatıyor.
Belgeselde dikkat çeken diğer bir konu ise ekonomi. Ekonominin durma noktasına geldiği, pahalılık ve işsizliğin yükseldiği, gençlerin yüzde 30’nun işsiz olduğu ifade ediliyor. Aydınların ve gençlerin Türkiye’yi terk ederek Batı ülkelerine yerleştiği iddia ediliyor.
'FRANSIZ İSLAMI'NI KABUL ETMEYEN TÜRKLER
Fransa’da öyle bir hava yaratıldı ki; sanki Müslüman Türkler Fransızlar için potansiyel bir tehdit. Belgesel, Türklere ait 300 caminin bulunduğu, bu camilerin imamlarının Türk devleti tarafından gönderildiği, hiç Fransızca bilmedikleri, her cuma Diyanet'in gönderdiği hutbelerin okunduğu, Erdoğan’ın bu dini mekanları kullanarak Fransa’ya karşı kışkırttığı, bu yolla seçimlerimizi etkilemeye çalıştığı şeklinde iddialarla devam ediyor.
Macron’un "Fransız İslamı" projesine Türkler onay vermedi. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlı Fransa Türk Müslüman Dernekleri Koordinasyon Komitesi (CCMTF) ve Milli Görüş Fransa İslam Konfederasyonu'nun (CIMG) yanı sıra "İnanç ve İbadet Hareketi" adlı kuruluş belgeye imzalamayı reddetti.
İSLAMLA BİR SORUNUM YOK
Belgeselin sonunda Macron ile 10 dakikalık bir röportaj gösterildi. Macron geçen yıl Fransa’ya karşı bir "yalan kampanyası" yürütüldüğü iddiasında bulunuyor. Macron "Geçen sonbaharda, çok açık bir yalan kampanyası yürüttüler… Devletlerin söylediği yalanlar, Türk devletinin kontrolü altındaki medya kuruluşlarının yaydığı yaylanlar, Katar tarafından kontrol edilen belli bazı büyük televizyon kanallarının yaydığı yalanlar" diyor. "Fransa sanki İslam ile sorunu olan bir ülke gibi gösterildi. Sözlerim çarpıtıldı. Ben Hz. Muhammed karikatürlerini desteklediğimi söylemedim, basın özgürlüğünden yana olduğumu açıkladım. Söylediklerim belki Erdoğan’a yanlış tercüme edildi" ifadelerini kullanıyor.
TÜRKİYE VE RUSYA İLE DİYALOG İÇİNDE OLMALIYIZ
Gazeteci Caroline Roux ısrarla Macron’u Türkiye aleyhine konuşması yönünde sorular yönetiyor: "Size hakaret etti, sizi tehdit etti" gibi... Macron ise sakin şekilde "Biz de gereken cevabı verdik. Eğer Avrupa Birliği barış istiyorsa, bölgenin iki büyük gücü Türkiye ve Rusya ile diyalog içinde olmasını bilmeliyiz. Türkiye'nin Avrupa'yı sırtını dönmemesi gerek" yanıtını veriyor.
MÜLTECİ SORUNUNDA TÜRKİYE ANAHTAR ÜLKE
Gazetecinin "Türkiye ile hâlâ ortak mıyız?" sorusunu da Macron, "Evet, güvenlik alanında, mülteci sorununda ortağız" şeklinde yanıtlıyor. Konu Suriyeli mülteciler olunca tavrı daha da yumuşuyor: "Her şeyi söyleyebiliriz; unutmayalım ki, Türkiye 3 milyon Suriyeli mülteciyi barındırıyor. 'Sizinle çalışamıyoruz' derseniz, kapıları açarlar ve 3 milyon Suriyeli mülteci Avrupa’ya gelir. Katı tutum alsak da Türkiye ile çalışmamız gerekiyor."
Macron şöyle devam ediyor:
Türkiye'ye karşı hiçbir düşmanlığım yok.
Çok açık olarak ve saygı duyarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile derin anlaşmazlıklar var.
Ama eğer Avrupa Birliği (AB) barış istiyorsa bölgedeki iki güç olan Türkiye ve Rusya ile diyalog içinde olmalı.
Türkiye'nin Avrupa'ya sırtını dönmemesi gerek. Bizim aleyhimize olacak jeopolitik tercihlerde bulunmaması için her şeyi yapmak gerekiyor.
ERDOĞAN’IN İDOLÜ ATATÜRK
Macron Türkiye’den hep "Büyük bir ülke" diye bahsediyor. "Bu büyük modern Türkiye’nin kurucusu kahraman Atatürk’tür" diyor ve "Erdoğan’ın idolünün Atatürk" olduğunu ifade ediyor.
TÜRKİYE FRANSIZ SEÇİMLERİNE MÜDAHALE EDECEK
Diğer taraftan Macron, Türkiye’nin önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmesinden endişe duyduğunu da ifade ederek, "Bir sonraki seçime müdahale etme girişimleri olacak. Yazılmıştır ve tehditler ortaya çıkarılmıştır" dedi.
Macron, Erdoğan’ın Fransa’da yaşayan Türkleri ve kurumlarını, okulları, camileri ve dernekleri kullanarak "kamuoyunu etkilemeye çalışacaklarını" iddia ediyor.
'GERİLİMLİ ALANLAR SAHADA ÇÖZÜLDÜ'
Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan, Fransa'daki belgesel için kendisinden de görüş alındığını fakat görüşlerinin kısa bir bölümünün yayınlandığını aktardı. Kaplan, belgeselde kesilen bölümleri Aydınlık'a anlattı:
France 5: Türkler neden Fransa’yı İslamofobik buluyor?
Hilal Kaplan: "Şayet bir ayda 90 camiyi kaparsanız, Cumhurbaşkanı Macron Müslüman temsilcilere 'Cumhuriyet değerleriyle örtüşen deklarasyon' ültimatomu verirse, Türkiye’nin koronavirüs mücadelesini övdüğü için bir imamın evini sabah 06:00'da basıp onu terörle yargılarsanız, böyle bir algı oluşması da doğaldır.
"Türkiye, Fransa ile gerilimli alanlardan olan ve sadece Ak Parti’nin değil, tüm Türkiye’nin desteklediği Dağlık Karabağ meselesi sahada ve masada çözülmüştür. Libya’da Türkiye’nin desteklediği BM onaylı meşru hükümet sahada ve masada kazanmıştır. Doğu Akdeniz meselesinde sorunlu olunan İsrail ve Mısır’dan bile olumlu diplomatik adımlar gelmeye başlamıştır. Dolayısıyla Fransa’nın artık bazı reelpolitik hakikatleri görüp Türkiye ile ortak çıkarları açısından işbirliği yoluna gitmesi iki ülkenin de kazanımı olacaktır.”
Kaplan, ‘beyin göçünün neden arttığına’ yönelik soruya da şu cevabı verdi:
Türkiye’deki muhaliflerin diline doladığı bir argüman, gençlerin göçü. Ama hiçbir reel dayanağı yok.
Türkiye son iki yılda 158 ülkeye verdiği göçün iki katı kadar göç almıştır yine bu 158 ülkeden.
Sadece son 1 yılda Türkiye’den gidenlerin sayısı 330 bin 289 iken, Türkiye’ye göç edenlerin sayısı 677 bin 042. Rakamlardan da anlayacağınız gibi bu göç rakamları Suriye ve diğer Ortadoğu ülkelerinden gelen sığınmacıları kapsamıyor.
Alanı biraz daha daraltalım: Sadece bir yılda Türkiye’den AB, ABD ve Avustralya’ya göç eden sayısı 26 bin kadar, ama aynı ülkelerden Türkiye’ye yerleşenlerin sayısı 50 binin üzerinde.
YORUM:DİK DURAN SAYGI GÖRÜR
Fransız devlet televizyonu France 5’in, 90 dakikalık “Erdoğan: Avrupa’ya meydan okuyan sultan” belgeseli Türkiye’ye cepheden karşı çıkmak, Fransız kamuoyunu Türkiye’ye karşı kışkırtmak amacıyla hazırlanmış izlenimini veriyor.
Belgeselde Erdoğan’ı anlatan, yorumlayan sözde uzmanların Türkiye düşmanlıkları sadece sözlerinden değil, vücut dilinden, konuşurken yüzlerinin aldığı şekil ve sinirli tavırlarından belli oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’nın Atlantikçi basınının sayfalarında ve televizyon ekranlarında neredeyse her gün yer almaya devam ediyor. Dergiler kapaktan özel dosyalar hazırlıyor, özellikle devlet televizyonları belgeseller hazırlıyor, tartışma programları düzenliyor, günlük gazetelerde Türkiye "uzmanları", sözde analizler yorumlar yapıyor.
Hepsinin ortak bir yanı var: 2015 öncesi umutlarını bağladıkları, Türkiye’yi siyasi, kültürel ve ekonomik olarak Batı değerlerine taşıyacak reformları gerçekleştiren Müslüman Erdoğan’ın, 2015’ten sonra Batı’nın piyonu PKK’yı hendeklere gömerek, FETÖ’ye karşı mücadele çizgisine girmesiyle hizadan çıktığı tespitinin yapılması. Bu politik yönelimin doğal sonucu Türkiye’nin yönünü Asya’ya dönmesi, Avrupalıyı şaşkına çevirmiştir.
Başını ABD’nin çektiği Batı’ya karşı Erdoğan’ının "suçlarını" saymakla bitiremiyorlar. Asya’ya yönelen; Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştiren, Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan'ın çıkarlarını savunan, terör örgütlerine karşı başarılar kazanan, Kafkaslarda aktif olarak Azerbaycan’ın yanında yer alan ABD’nin ve Fransa’nın oyununu bozan bir Erdoğan portresi çiziyorlar.
Belgeselde, uzun bir Afrin röportajı da yer alıyor. Ama kaldırdıkları taş ayaklarına düşmüş. Konuşan Suriyeliler Türklerin Afrin’e barış ve huzur getirdiği söylüyorlar. Okullar, hastaneler, yollar yapılmış…
Ama esas vurgu Türkiye’nin Batı’nın özellikle de ABD ve Fransa’nın müttefiki PYD/YPG’ye karşı Türk Ordusu'nun zaferi üzerine yapılıyor. Nasıl olur da NATO ülkesi Türkiye Fırat Kalkanı, Afrin ve Barış Pınarı operasyonlarını yapar. Macron PYD’yi kastederek "Bir NATO müttefikinin başka müttefiklere karşı tek taraflı eylemlerde bulunması normal mı? Suriye'de DEAŞ'a karşı mücadele eden ortaklarımız, Türkiye tarafından saldırıya uğradı" diyor. Ama ABD’nin PYD’ye taşıdığı binlerce TIR silahla ilgili bir kelime yok.
Belgeselde, Türkiye Kıbrıs’ta işgalcidir, Doğu Akdeniz’de Yunan karasularında illegal sondaj yapmaktadır... Macron Yunanistan’ın yanında olduklarını, Türkiye’nin bu girişimine karşı Rafale savaş uçaklarını ve firkateynlerini bölgeye göndererek cevap verdiklerini ifade ediyor.
Bölgede özellikle de Avrupa’da barış olacaksa Türkiye’nin Libya’dan çekilmesi gerektiğini belirtiyor. Kafkaslarda Ermenilere karşı planlarından vazgeçmeli deniyor.
Belgeseli hazırlayanlar Macron ile yaptıkları röportajda aradıklarını bulamıyorlar. Macron Türkiye ile, Erdoğan ile çelişkileri sıralıyor. Ama şunları ekliyor: "Türkiye bölgede önemli bir ülke, bize sırtını dönmemelidir. Hatta Türkiye’nin yanına Rusya’yı da koyarak. Bu iki büyük bölge gücüyle diyalogumuzu sürdürmeliyiz."
Sonuç olarak, ABD ve Fransız emperyalistlerinin karşısında dik duran, milli çıkarlarını savunmada direnen, AB kapısındaki zincirlerinden kurtulmaya çalışan Türkiye artık Avrupalı liderler nezdinde daha itibarlı bir duruma gelmiştir.