ABD’nin başını çektiği İslam düşmanlığı bütün Batı’da giderek artmasının arkasında, bir korku imparatorluğu kurmak isteyen güçler yer alıyor. Rapor, Evanjelist ve Siyonist egemen güçlerin gizli ajandasını gerçekleştirmek uğruna sadece 2 yılda Müslüman karşıtı gruplara 106 milyon dolara yakın finans kaynağı sağladığını ortaya çıkardı.
Dirili Postası'nın haberine göre, Amerikan İslam İlişkileri Konseyi’nce (CAIR) yayınlanan “Ana Akımda İslamofobi” adlı rapor [erişmek için tıklayın], 20172019 yılları arasında Müslüman karşıtı grupların Evanjelist ve Siyonist vakıflar tarafından nasıl taşeron olarak kullanıldığını gözler önüne serdi. ABD’de Müslüman karşıtı gruplara yapılan finansal yardımların tek tek ifşa edildiği raporda, incelenen en büyük İslamofobik 50 hayır kurumu ve vakfı arasından 35'inin, 20172019 döneminde 26 Müslüman karşıtı gruba 105 milyon 865 bin 763 dolar aktardığı belgelendi.
Nefretten besleniyorlar
CAIR Ulusal Araştırma ve Savunuculuk Koordinatörü Huzaifa Shahbaz, raporun, ABD’deki Müslümanlar ve İslam hakkında yanlış bilgi yayarak kamuoyunun zihnini bulandıran İslamofobi ağını finanse eden vakıfların gizli ajandasına ulaştığını söyledi. Rapora göre, bağış yapan kuruluşlar arasında Fidelity ve Schwab gibi ana isimlerin yanı sıra Yahudi Cemaat Fonu ile Ulusal Hıristiyan Yardım Vakfı gibi inanç temelli hayır kurumu görüntüsü veren yapılar da yer aldı. Aynı raporda Müslüman karşıtı faaliyetleri desteklemek için milyonlarca dolar katkıda bulunan Adelson Aile Vakfı gibi özel aile vakıflarının da bilgisi yer aldı.
Kimler tarafından fonlandı
Raporda bir listede yer alan Müslüman karşıtı nefret grupları arasında şunlar öne çıkıyor: Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi (ACLJ), Gatestone Enstitüsü, Güvenlik Politikası Merkezi, Orta Doğu Forumu, Orta Doğu Medya Araştırma Enstitüsü, David Horowitz Özgürlük Merkezi, Clarion Projesi ve Terörizm Araştırma Projesi.
Siber zorbalık
Medya, siyaset ve sanal dünyadan aparatları parayla harekete geçiren fonlar ABD kamuoyuna “İslam” korkusu pompalarken ülkedeki Müslümanlara yönelik saldırılar giderek büyüdü. Zira raporda, 20192020'de CAIR’in ülke genelinde 6 binden fazla İslamofobik içerikli şikâyet aldığına işaret edilerek, okullarda Müslüman öğrencilere yönelik zorbalık, Amerikan siyasetinde öne çıkan 40'a yakın İslamofobik söylem ve ülke genelinde 16 civarında camiye yapılan saldırılar yer, tarih ve faillerine kadar detaylandırıldı
Parayla öcü oluşturuluyor
Rapora ilişkin görüşlerine başvurduğumuz Türk Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı, İslamofobi üzerinden ulaşılmak istenen sinsi hedefi şöyle tarif etti: “Bu islamofobinin finansmanıyla ilgili özellikle Amerika Birleşik devletleri kaynaklı. Ama onunda ötesinde Avrupa’yı da kapsayan bir network var. Bu bir İslamofobi endüstrisi olarak da nitelendiriliyor. Bütün bu nefreti fonlayan kuruluşlar var. Bu son yayınlanan raporda bunu somut rakamlarla ortaya koyuyor. Bu fonlamanın temel nedeni tabi ki Müslümanları ve İslam dünyasına karşı oluşan bu nefreti ve kötü algıları körüklemek bunun üzerinden de özellikle İslam dünyasına yönelik bazı politikalar meşrulaştırılmak isteniyor. İslam dünyasında ki özellikle demokratik dönüşümlerin önü kesilmek, İslam dünyasındaki diktatör yani rejimlerin desteklenmesi sağlanmak isteniyor. Çünkü bir öcü yaratılıyor ve bu öcü üzerinden de bunlar meşru hale getiriliyor”
İslam ülkeleri çok farkında değil
“İslam dünyasının bunun farkında olduğunu pek söylemek mümkün değil” diye konuşan Bayraklı “Zaten siyasal olarak parçalanmış ve yöneticiler açısından da baktığınız zaman sıkıntılı anti demokratik yapıların olduğunu görüyoruz. Bunlar zaten göbeklerinden batıya bağlılar. Dolayısıyla bunların buna karşı proaktif bir adım attıklarını söylememiz çok mümkün değil. Sadece Türkiye kaynaklı bir karşı söylem üretildiğini görüyoruz. Ama bunun ötesinde diğer İslam dünyasının diğer ülkelerinin genellikle bu konuda sessiz kaldıklarını görüyoruz” değerlendirmesini yaptı.
ABD siyasetini dizayn ediyorlar
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfi Sunar ise raporun bir başka boyutuna dikkati çekerek bu tür finansman sağlayan evanjelik ve siyonist sermayelerin ABD siyaseti üzerine belirleyici unsur olmaya çalıştıklarını söyledi. Prof. Dr. Lütfi Sunar hem Müslüman toplumların yaşadığı mağduriyetle birlikte aslında Batı toplumunun da pompalanan korku psikolojisi üzerinden zarar gördüğünü ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birilerinin ne diyelim körüklediği, birilerinin beslediği, büyüttüğü bir korku var burada. Hatta işte rapor bunu islamofobi endüstrisi diye yansıtıyor. Siyaseten bu korkudan beslenen bir grup var. Aslında bu gruplar bu korku üzerinden biraz da Amerikan siyasetini dizayn ediyorlar. Başka mevzuların konuşulmasını da engellemiş oluyorlar. Biraz kendi gündemlerini “Müslüman” tehdidi ya da işte “Müslüman” kaygısını besleyerek bunu oluşturarak biraz da gündemi tayin etmiş oluyorlar. Kimler genellikle Evanjelik gruplar var burada, biraz Siyonist gruplar var. Genellikle böyle kurumların böyle grupların ciddi bir biçimde beslediğini görüyoruz. Bu eylemleri yapan kurumları, kuruluşları fonladığını, projelerine destek verdiğini görüyoruz. Dolayısıyla aslıda 105 milyonluk bir kaynaktan bahsediyoruz ama muhtemelen bu tespit edilen açık fonlar, açık kaynaklar sadece ve arkada bunun birkaç katı büyüklükte bir teşvik sisteminin olduğunu söyleyebiliriz.
Başkalarının hayatına saldırı
Sunar, raporun ortaya çıkardığı sonuçlara ilişkin yaptığı bir diğer değerlendirmesinde ise “İbadetini eden bir birey, başını örten bir kadın, bir cami, bir kurban organizasyonu yönelik saldırılarla ortaya çıkıyor. Raporun ortaya çıkarttığı en önemli husus bu. Bu sadece bir korku değil. Yani işte ne diyelim bir klostrofobi gibi değil bu. Yani ya da ne biliyim bir işte yükseklik korkusu gibi bir korku değil. Orada bireyin kendi hayatını etkiliyor. Bu genellikle bir saldırıya dönüşen, başkalarının hayatını sorun hale getiren, başkalarının hayatını etki eden bir saldırganlık biçimini de içinde barındırıyor” ifadelerini kullandı.
Arkalarındaki şirketler...
İslamofobi’yi hortlatan faaliyetleri fonlayanların gizli ajandasına dikkati çeken Prof. Dr. Sunar şunları söyledi: “Hatta bazılarının silah şirketleriyle ilişkileri var. Bazılarının birtakım güvenlik gruplarıyla ilişkileri var. Arka planında aslında çok da büyük bir ekonomik çıktıya da dönüşen bir tarafı var bunun. Tabi hükümetler buna göre hareket ettiklerinde kaynakların yatırımları ilişkilerini bu grupların istediği yönde yönlendirmiş oluyorlar.
İslam ülkeleri ne yapmalı?
Prof. Lütfi Sunar, dünyada üzerinde yaşayan milyarlarca Müslüman’ı azılı düşman gibi gösteren bu tür faaliyetler karşısında Türkiye ve bizim gibi İslam inancına sahip ülkelere düşen ödevi ise şöyle anlattı. “Demek ki burada sistemli bir harekete ihtiyaç var. Yani nasıl ki İslamofobi fonlanıyorsa antiİslamofobi ya da İslam’ın doğru tanıtımı ya da Müslümanların hayat tarzlarının veya barışçıl yaşam formlarının tanıtılması duyurulması için de benzer bir fon sistemine ihtiyaç var. Bence mesela İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bu konuyu acilen gündemine alması lazım. İslamofobi ile mücadele eden ya da İslamofobinin anti tezlerini duyurmaya çalışan grupları destekleyici proje fonları oluşturulmalı. Özellikle Batı’da yerleşik olan Müslüman gruplar var. Bu Batı’daki yerleşik olan Müslüman grupların bir takım faaliyetleriyle Batı kamuoyuna erişmeleri bu islamofobik propagandayı alt üst etmeleri, ters yüz etmeleri mümkün. Bu faaliyetlerin desteklenmesi lazım. Mesela Avrupa’da “open mosque” yani “açık cami” günleri düzenleniyor. İslamofobi ile mücadelede aslında bu tür gündelik hayata dokunan işin içine yardım teşkilatlarıyla popüler sporcuların ve sanatçıların da dâhil olduğu tanıtımlarla etkin mücadele verilebilir.
Washington, 2019
İsrailli lobi grupları da Kongre Üyesini hedef almak için Facebook reklamlarını kullandı. ABD'nin başörtülü ilk kongre üyesi İlhan Omar, Müslüman kimliğini terörizmle ilişkilendiren sosyal medya platformları tarafından hedef gösterildi. Ayrıca ABD Meclis Üyesi Marjorie Taylor Greene, Müslümanların karşıtı çıkışlarıyla Ilhan Omar ve Rashida Tlaib'in Kur’an ile yemin etmeleri üzerinden defalarca hedef aldı. Fox News gibi televizyon kanalları bu gibi nefret çıkışlarını ekranlarına taşıdı.
*
Kokomo, Indiana, Ocak
Ortak Konsey üyesi Gregery Jones ırkçı sosyal medya paylaşımlarının ortaya çıkması üzerine görevinden istifa etti. Jones, Facebook sayfasındaki mesajlarda Müslümanlara “keçi humper” deniyordu.
*
Muscatine, Iowa, Nisan
Muscatine County Hapishanesi Yöneticisi Dekanı Naylor, 11.500 kelimelik bir kitapçıkta Müslümanları “canavar” olarak nitelendirdi.
*
Jersey City, New Jersey, Mayıs
Jersey City Cumhuriyetçileri yeni atanan Jersey Belediye Meclisi Üyesi Yousef Saleh'i yıpratmak için, Saleh’in gizli planları olduğu yalanını ortay atılarak #islamterörizm etiketleriyle "#Newjersey'de Kuran üzerine yemin ederek #şeriat kanunu." paylaşımlarıyla korku pompalandı.
***
2020 cami saldırıları
Charleston, Güney Karolina,
Charleston İslam Merkezinin duvarlarına nefret sembolleri çizerek zarar vermekle suçlanan Charleston Koleji öğrencisi tutuklandı.
*
Minneapolis, Minnesota, Mart 2020
Mescidi Nur ve bir Müslümana ait Minneapolis'teki iş "F**" gibi nefret mesajlarıyla tahrip edildi.
*
Cape Girardeau, Missouri, Nisan 2020
Nicholas J. Proffitt Cape'i Girardeau İslam Merkezi'ni ateşe vermekle suçlandı.
*
Indianapolis, Indiana, Mayıs
Mübarek Ramazan Bayramında Mescidi Nur Camii’nde ibadet etmek için toplanan Müslümanların üzerine kurşun yağdırıldı.
*
Kalsiyum, New York, Haziran
İslam Merkezinde ekipman ve dini eşyalar çalındı.
*
Warren, Michigan, Temmuz
Al Ihsaan İslam Merkezi tahrip edilirken camların kırılmasında kullanılan bir çekiç olay yerinde bulundu.