Önceki gün İstanbul Saraçhane'deki Aile Buluşması çok ses getirdi. Türkiye'de, Batı merkezli LGBTİ dayatmalarına karşı ilk kez kitlesel bir eylem düzenlendi. Farklı siyasi görüşler bir araya geldi. On binlerce insan, vakur ve saygılı bir biçimde mitingini yaptı, yürüyüşünü gerçekleştirdi. Bu ilk eylem, LGBTİ dayatmasını "cinsel yönelim özgürlüğü" kisvesiyle pazarlayan emperyalist akla esaslı bir karşı duruş oldu.
Eylemin etkisini nereden anlıyoruz? Türkiye'deki Biden muhalefetinin, onun basınının ve yozlaşmanın temsilcisi sözde sanatçı takımının panik ve nefretinden. "Amerikan renklileri" rahatsız olduysa, ortada mutlaka doğru bir iş vardır.
NEDEN DAYATMA
Dayatma çünkü, emperyalist devletlerin yürüttüğü siyaset, kişi hakları ile ilgili değil. O zaten yasal güvence altında. Mesele, cinsiyetsizliğin ya da cinsiyet değişikliğinin bir politika olarak yukarıdan aşağıya, devletten sivil topluma bütün araçlarla özendirilmesi... Zaten dün kürsüden konuşan herkes, bu gerçeği kavramıştı. Bu nedenle kimse cinsel kimliğinden ötürü hedef alınmadı. Yukarıdan gelen dayatma vurgulandı.
Hangi koşullarda yapıldı bu yürüyüş? ABD'nin başını çektiği emperyalist bloğun LGBTİ dayatmasının en azdığı koşullarda yapıldı.
23 yaşında çocukların eşcinselliğinin normalleştirilmek istendiği koşullarda. 810 yaşında çocukların bedenlerinin ergenlik geciktirici ilaçlarla istismar edildiği, bıçak altına yatırıldığı bir zamanda. Bir de bunun "devlet politikası" olarak uygulandığı bir ortamda...
ABD ve Avrupa hükümetleri, toplayınca milyarlarca dolar tutan fonu, dünyanın geri kalanında LGBTİ derneklerinin faaliyetlerini finanse etmek için ayırıyor. Beyaz Saray'a, dünyanın her yerindeki ABD elçiliklerine gökkuşağı bayrakları çekiliyor. Yalnızca ABD mi? İngiltere, Almanya, Hollanda, İsveç, Avustralya... Hepsi bir devlet politikası olarak cinsiyetsizliği özendiriyor. Eğitim müfredatları, bu dayatmanın ihtiyaçları ve propagandası için dönüştürülüyor. ABD'nin dev markaları, logolarını gökkuşağına çoktan boyadı.
Kültürsanat alanında da aynı hayasız baskıyla karşı karşıyayız. Netflix ve Disney'den başlayarak ABD'nin propaganda endüstrisi makine gibi çalışıyor. Artık 24 yaş grubuna hitap eden çizgi filmlerde LGBTİ karakterler olağanlaşıyor. 12 yaşında çocukların eline oyuncak diye verdiğimiz kız bebeklere, erkek cinsel organı ekleniyor. Tam da en meraklı keşif çağlarında... "Böyle de olunuyormuş, bu da normalmiş" diyecekler.
Bunu neden yapıyorlar. 24 Haziran 2022 tarihli "LGBT (ML)" başlıklı yazımızda incelemiştik. Milli Devlet yıkıcılığı ile iç içe bir süreç bu. Merak edenler okuyabilir. Biz devam edelim.
‘NEFRET SÖYLEMİ’ DİYEREK NEFRET ÜRETİYORLAR
"Amerikan renklileri" önce sessizliği tercih etti. Ancak yürüyüşün kitleselleşeceğini anlayınca, bir gün kala düğmelerine basılmış gibi aynı anda harekete geçtiler. Yürüyüş sonrası da nefretlerini kusmaya devam ettiler. Üstelik bu nefreti "nefret söylemi" başlığıyla sergilediler. Öyle de utanmazlar.
Bunların önemli bir kısmı sözde sanatçı tayfası. Bir kısmı gazeteci, bir kısmı ne idüğü belirsiz "fenomenler". Tabii Biden ittifakı siyasetçileri de eksik kalmadılar.
İşi o kadar ileri götürdüler ki, LGBTİ dayatmasına karşı yapılan eylemin ceza hukuku açısından suç olduğunu iddia ettiler. Dün eylemi manşetten hedef alan Cumhuriyet, bunu savundu. Sosyal medyada yazıp çizen sözde sanatçı tayfası da.
Aslında LGBTİ propagandasının neden bir özgürlükler konusu değil de dayatma olduğunu en iyi yansıtan olaylardan biri bu. Aykırı sese tahammülleri yok. Eylemin önce yasaklanmasını sonra da yargılanmasını istediler.
Bunların hayalini kurdukları dünyada "LGBTİ çocuk yoktur" demek, suç olacak. Zaten ABD'nin kimi eyaletlerinde ve AB'de bu yönde yasal düzenlemeler yapıldı. Dahası sözde "çoksesli" sosyal medya platformları, LGBTİ dayatmasına karşı çıkarılan sesleri epeydir kısıyor. Hesaplar askıya alınıyor, paylaşımlar siliniyor, ceza uygulanıyor.
İNSANLIK DİRENİYOR
Bu bilim ve insanlık dışı dayatmaya bütün dünyada sesler yükselmeye başladı. İnsanlığın ortalama vicdanı, ortada bir tuhaflık olduğunu anladı. Bilim insanları da seslerini yükseltmeye başladı. Bu öyle bir konu ki, önümüzdeki süreçte dünyanın her yerinde iktidar mücadelelerinin ana eksenlerinden birini oluşturacak. Ki Macaristan'da Orban'ın zaferinde bu konudaki açık tutumu belirleyici oldu. Kim emperyalizm ve dayatmasından yana, kim milli devletten ve insanlıktan yana. Saflar belirginleşecek.
Siz bakmayın sosyal medyada LGBTİ dayatmasının baş aktörlerinin sesinin çok çıkmasına. Onlar orada yaşıyorlar. Sahne dünyasının vasatları, "kafaları dumanlı" çevrelerinin alkışına oynuyorlar. Kadın bedenini erkek keyfi için teşhir etmeyi kadın özgürlüğü zannettikleri gibi, sahnede gökkuşaklı bezleri sallamayı da "aykırı" bir eylem zannediyorlar. Neyse ki etkileri sınırlı.
Türk milleti ise gerçeği görüyor. Evlat sahibi bir anne babaya, LGBTİ dayatmasını kabullendiremezsiniz. Ebeveyn olanların empati duyguları gelişir. Kendi çocuğunun cinsiyet değişikliği için bıçak altına yattığını, "özgürlük" adı altında istismar edildiğini, sonu kimlik bunalımları, uyuşturucu, intihar olan bir sürece girdiğini hayal eder. Annebaba olmadan önce konuşmak kolaydır. Ama üçüncü bir insanın, size bağımlı bir insanın sorumluluğunu aldığınızda iş değişir. Sonuçları daha gerçekçi görmeye başlarsınız. Bırakın ebeveyn olmayı, bir bebeği görmüş, 5 dakika izlemiş, onun masumiyetini ve güzelliğini hissetmiş bir insan, bu rezilliğin peşinden koşamaz.
DİYARBAKIR AİLELERİ SARAÇHANE AİLELERİ
Böyle olduğu için, HDP önünde nöbet tutan Diyarbakır Aileleri ile Saraçhane Aileleri kardeş.
Onlar, yalnızca kendi evlatlarını değil, ülkelerinin ve insanlığın geleceğini de savunuyorlar. Çünkü çocuk, gelecek demek. Öte yandan, PKK'nın HDP aracılığıyla 9 yaşında çocukları kaçırmasına ses etmeyen, Allah rızası için bir cümle kurmayan sözde sanatçı takımının, çocukları hedef alan LGBTİ dayatmasının gönüllü propagandacıları olmaları da şaşırtıcı değil. Bunlar çocuk düşmanı. Zaten 16 yaşındaki (çocuk) A.T.'nin yarı çıplak sahne şovu yapmasını "özgürlük" diye savunanlar da bu zebaniler değil miydi?
Çocukları ve gençleri korumak bu devletin görevi. Ve illa ki yapacaktır. Ama toplumun da görevi. Biz de yapıyoruz, yapacağız…
Aydınlık