Boğaziçi Üniversitesi eylemleri sırasında LGBT kulubünün kutsala yaptığı saygısızlık, eşcinsel aktivitelerin yaptığı dayatmayı bir kez daha gündeme getirdi. Toplum içinde normalleştirmenin de ötesine geçerek özendirilmeye çalışıldığı iddia edilen bu akımın amacı nedir? Neden dünya ile eşzamanlı olarak Türkiye'de de faaliyetlerini hızlandırdı? Yıllardır bu konuda önemli çalışmalara imza atan Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Ürolog "İnterseks ve Eşcinsel" kitabının yazarı Prof. Dr. Zeki Bayraktar, eşcinselliği ve hızla yükselen LGBT aktivitelerini Sabah'a anlattı. İşte dikkat çeken açıkmalanın detayları:

EŞCİNSELLİĞİN DOĞUŞTAN GELDİĞİ KANITLANMADI
Bu konu gerçekten de son zamanlarda sık tartışılan bir konu haline geldi. Eşcinsellik kesinlikle doğuştan gelen, genetik olan bir durum değil. Eşcinselliğin genetik olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur. Aksine eşcinselliğin genetik olmadığı özellikle son yıllarda yapılan genetik çalışmalarla kanıtlanmıştır. Nitekim bu konuda bugüne kadar yapılan en kapsamlı çalışma 2019'da yayınlandı; Amerika, İngiltere ve Kanada merkezli bir çalışma ile yaklaşık 500 bin bireyin genetik materyali ve cinsel yönelimi incelendi ve eşcinsellik geninin bulunmadığı, daha doğrusu eşcinselliğin genetik olmadığı gösterildi. Nitekim bu çalışmadan sonra LGBT lobisi bile bu iddiayı terk etti. Aama ne hikmetse bazı çevreler hala bunu dile getiriyor.

CİNSEL KARMAŞA 16 YAŞTA BAŞLIYOR
Cinsel kimlik için kritik dönem 16 yaştır. Anne babalar telkin yolu ile hatalı mesajlar verince çocuk kimlik karmaşasına giriyor ve yolculuk böyle başlıyor. Yani erkek çocuk babasını modelleyemezse, örneğin babasından nefret ederse erkek olmak istemiyor, maskülenliği reddediyor, feminen alana sığınıyor.

Kız çocuk annesini modelleyemezse annesi çok ezilen, itilen, kakılan, sinik bir model ise veya babası çok zalim ise, annesine zulmediyorsa annesi gibi bir kadın olmak istemediği için bir koruma mekanizması olarak kadın olmayı reddediyor, maskülen yapıya özeniyor. Veya oğlan çocuk isteyen bir baba kız doğunca hayal kırıklığı yaşıyor ve bunu kızına hissettiriyor, kız çocuk babasının sevgisini kazanmak için erkek olmak istiyor.

ERGENLİK DÖNEMİNDE DALGALANMA OLABİLİR
Anne baba hatalı mesaj veriyor ve çocuk bir yol haritası çiziyor kendine. Cinsel kimlik karmaşası böyle başlıyor işte ve ergenlik öncesi dönemde müdahale edilmez, düzeltilmezse de sorun kalıcı hale geliyor. Kritik dönem 16 yaştır ama ergenlik dönemine kadar devam eder bu süreç, hatta ergenlik döneminde de dalgalanmalar olabilir. Ve nihayetinde 1821 yaş geç ergenlik döneminde de perçinlenir. Her çocuk anne veya babasını modelleyerek cinsel kimlik geliştirir. bu süreçte bir aksama olunca işte risk artıyor.

CİNSEL KİMLİK BOZUKLUKLARI TEDAVİ EDİLEBİLİR
Evet bu konuda ciddi problemler var. Şöyle ki; 18 yaş öncesindeki cinsel kimlik bozuklukları tedavi ediliyor. Çünkü bunlar eşcinsellik olarak kabul edilmiyor. Cinsel Kimlik Hoşnutsuzluğu deniyor bunlara. Ama 18 yaşından sonra eşcinsellik kalıcı hale gelince ancak birey isterse tedavi yapılabilir. Aksi halde yapılamaz.

Bu zaten etik de olmaz başarılı da olmaz. Ama biz şunu da biliyoruz ki eşcinsel dürtülerinden rahatsız olan ve bu dürtülerinden kurtulmak isteyen ve hatta bu nedenle ilave psikolojik sorunlar yaşayan bir çok insan var ve bunlar tedavi talep ediyorlar. Ama ne yazık ki gidebilecekleri çok fazla bir kapı yok. Çünkü güncel psikiyatri çevreleri bu işe sıcak bakmıyorlar. Aslında bu da bir tür homofobi, çünkü bu bireyleri sağlığa erişim hakkı engelleniyor.

LGBT'DE HETEROSEKSÜELLERİ KÜÇÜMSEYEN SALDIRGAN BİR DİL
Evet son yıllarda artan bir LGBT aktivitesi var, bu dikkat çekici. Ama aslında bu bütün dünyada var olan bir durum, bu biraz da etkitepki meselesi, aslında ajitasyon ve hatta heteroseksüel bireyleri küçümsemek ve onlarla çatışmayı umarak planlı karşılaşmalar örgütlemek gibi taşkınlıklar yapmak eşcinselliğin doğasında var olan bir durum. Bir tarafta eşcinsel bireylerin neredeyse sağlık, yaşam ve hukuk hakkını yani temel insan haklarını bile düşünmeyen, onlara şiddeti makul gören aşırı bir uç var. Diğer tarafta da eşcinselliği adeta norm olarak dayatan, homoseksüelliğin norm olmadığını söyleyenlere de homofobik damgasını vuran başka bir aşırı uç var. İşte LGBT aktivitesi bu aşırı ucu temsil ediyor. İki aşırı uç da tehlikeli, bunları terk etmek lazım.

EŞCİNSEL HAKLARINA EVET LGBT AKTİVİTELERİNE HAYIR
Bu söylediğiniz nokta o kadar önemli ki, işin odak noktası. Çünkü LGBT aktivitesi bu durumu istismar ediyor. Buna izin vermemek lazım. Bireylerin temel hakları, yaşam, sağlık, hukuk gibi hakları güvence altına alınmalı, bunu istismar eden ve haddini aşan LGBT aktivitesi de yasaklanmalıdır. Yani bireylerin hakları ile LGBT aktivitesini ayırt etmek lazım. LGBT aktiviteleri eşcinselliği dayatıyor. Bu çok önemli bir nokta.

LGBT'YE EKLENEN "i" NİN EŞCİNSELLİKLE ALAKASI YOK
Evet bu "İ" ifadesi interseks demek. Bunun diğer hermafrodit. Ve bunun eşcinsellikle hiçbir bağlantısı yok. İnterseks tamamen doğuştan gelen anatomik bir bozukluktur, cinsel organların yeterince gelişememesi durumudur. Yani tamamen fiziksel bir bozukluk, nasıl bir bebeğin kolu yeterince gelişmez veya damağı yarık olur, veya kalbinde delik olur gibi doğuştan gelişme problemleri yani… İşte aynı bu şekilde interskste de cinsel organlar tam gelişemiyor, bu bazen iç cinsel organlarda bazen dış cinsel organlar bazen her ikisinde görülebiliyor. Bunun eşcinsellikle hiçbir bağlantısı yok ama maalesef LGBT aktivitesi bu "İ" harfini de buraya dahil ederek bunları da istismar etmeye başladı.

AİLELER ERKEN EVREDE DİKKATLİ OLMALI
Aileler erken evreden itibaren dikkatli olmalı. Burada kritik rol anne babanın, bireyi eşcinselliğe sürükleyen ağırlıklı olarak anne veya baba oluyor, ne yazık ki. Bunu bilelim.



Eşcinsellikten nefret eden ama farkında olmadan çocuğunu eşcinselliğe iten yığınla annebaba tanıyorum. Ama anne balar bunları bilmiyor maalesef. Tabii bu konular uzun, benim interseks konusu da dahil bu konuları anlattığım ''İnterseksHermafrodit ve Eşcinsel'' isimli bir kitabım var okumalarını tavsiye ederim.