Tarımda aşılama tabiri, bir bitkinin iki türünü birleştirerek daha üstün bir tür elde etme işlemi için kullanılır. Direnci, verimi ya da lezzeti artırmanın bilinen en eski ve ucuz yolu aşılamadır.

BİZANS’A YAPILAN ‘BARBAR AŞISI’

Sosyal bilimlerde bu tabiri ilk kullanan kişi bildiğim kadarı ile Doktor Hikmet Kıvılcımlı idi. Sosyalist düşüncemizin en özgün isimlerinden biri olan Doktor, "Osmanlı Tarihinin Maddesi" adlı eserinde, bininci yıl dolaylarında başlayan Türk akınlarının Bizans’a "barbar aşısı" yaptığını söyler. Doktor’un tezine göre, artık çürümüş bir devlet olan Bizans, üzerine oturduğu topraklardaki düzen sağlama gücünü yitirmişti. Ticarette, düşüncede, güvenlikte ve adalette çağının gerisine düşmüş olan Doğu Roma, artık çökmek üzere idi. Doğu’dan Küçük Asya’ya giren Türk kafileleri, tüm bu alanlarda yepyeni bir bakış açısını ve cazip bir "yeni düzeni" beraberlerinde getirdiler. İşte bu, Bizans’ın ömrünü dört yüz yıl uzatan "barbar aşısıdır".

İTALYA’YA YAPILAN ‘ZEHİRLİ AŞI’

Bizans örneğinde sonuç kötü olmamıştır. Ama tarihte felakete dönüşen aşılar da vardır. İtalya’da gücünü kaybetmekte olan faşizme, ihtiyaç duyduğu aşı Almanya’dan gelmişti. Uzunca bir süredir Bay Mussolini’nin kabadayılıkları ve bomboş atıp tutmaları dışında pek bir şey görmemiş olan İtalyan halkı, yeni müttefikleri Hitler sayesinde faşizmin dirilişine şahit oldular. Yeni düşünce, yeni teknik ve yeni siyaset, İtalyan faşizmi için bir aşı gibiydi. İtalya Afrika’da topraklarını genişletti ve zafer çığlıkları arasında küçük komşusu Arnavutluk’a, daha sonra Yunanistan’a girdi. Bu işgal girişimlerinin ardındaki ideolojik zemin ve siyasi gerekçelendirme, Nazilerin "üstün ırk" teorisi ile uyumlu idi. Ancak, Alman milli ruhu ile az çok örtüşebilen bu ideolojinin parlaklığı, bir Akdeniz ülkesi olan İtalya’da fazla uzun sürmedi.

Yeni aşıyı geri tepen İtalyan bünyesi, Balkanlar’da batağa saplandı ve 1943’te müttefiklerin Sicilya’ya ayak bastığı gün, aşının zehirli olduğu anlaşıldı. Sonrası, devrilen Mussolini’yi ayakta tutmak için Almanların İtalya’yı işgalidir. Buna, Alman aşısının Hitler tarafından öldürücü bir doz halinde İtalya’ya verilmesi de diyebiliriz.

AMERİKANCILIK: AKP’NİN DOĞUM LEKESİ

Reklamdan sonra devam ediyor 

Türkiye, 1980 darbesinden bugüne hep Amerikan yanlısı hükümetler tarafından yönetildi. ABD, ekonomik ve askeri gücü sayesinde, ama en çok da içerideki "muhiplerinin" yardımı ile Türkiye’nin siyasetini istediği gibi yönlendirdi. Ancak, diğer yanda, TSK ve bürokrasi içinde bağımsızlıkçıların da tarihsel bir birikimi bulunuyordu. Çekiç gücü, savaş tezkerelerini reddeden, terör örgütleri PKK/YPG ve FETÖ’ye karşı savaşan, ABD’ye bağımlılık çizgisini kırmak için hamleler yapan bu birikim, hâlâ diridir.

Ancak, yine de "sivil" siyasetin ana hattının Amerikancı çizgiden pek de uzaklaştığı söylenemez. 2002 yılında iş başına gelen AKP hükümeti geçirdiği tüm değişime rağmen hâlâ tam bağımsızlıkçı değildir, hâlâ Amerikan hegemonyasından gerçek bir kopuşu aramamaktadır. Buna şaşırmamak gerekir; AKP, Amerika’dan kopamaz, çünkü 2002’de Türkiye burjuvazisi ve Amerika’nın ellerine doğmuştur ve Amerikancılık onun doğum lekesidir.

AMERİKAN AŞISI

Son yıllarda, bu siyasi hareketin, başta savunma, terör ve enerji olmak üzere, bazı önemli konularda Amerika ile ters düştüğü de bir gerçektir. Biz bunu, uzunca bir süredir, "AKP’nin Türkiye’nin milli çıkarlarına teslim olması" olarak okuyoruz, ki tüm emareler o yöndedir. Eskisi kadar güçlü olmayan AKP, kaybetme sürecine girmiştir ve en önemlisi ülkeyi ABD’nin istediği gibi yönetme ehliyetini yitirmiştir. İşte burada yeni bir şey, Amerikancı düzenin ömrünü uzatacak bir katkı, daha doğrusu bir "aşı" ihtiyacı doğmaktadır.

2007 yılında bir dostum şunu söylemişti: "Çevrendeki insanların Erdoğan’dan bu kadar şikayet etmelerine aldanma, rakı bira işini biraz rahatlatsın yüzde 70 oy alır."

Emperyalistler de bu olguyu görmüş olmalılar ki kendilerine verilen görevi ellerine yüzlerine bulaştıran "ılımlı İslamcılara" "laik" bir aşı yapma kararı almışlar. İşte TESEV’ci Kılıçdaroğlu’nun, TR705 Tanrıkulu’nun, HDP/PKK’cı Kaftancıoğlu’nun ve "hepsinden ortaya karışık" İmamoğlu’nun CHP’si tam olarak bu aşıdır.

Devrimcilerin görevi, ne Amerikancı düzene onay vermek ne de ona yapılacak aşının fedailiğini yapmaktır. Bu aşı Amerika’dan gelen her şey gibi zehirlidir.


Aydınlık