Topkapı’daki üç sınıflı mahalle mektebinden haylazlığı yüzünden ayrılan Cambaz Mehmet, Topkapı’nın tulumba takımında gösterdiği başarıları, deli yüreği ve gözü karalığıyla çevrenin sayılı külhanbeyleri arasında hızla sivrilir. Kısa sürede namı bütün İstanbul’a yayılır. İstanbul’un ünlü kabadayıları kendilerine bağlılıklarını bildirir..
***
Topkapılı Cambaz Mehmet Çanakkale Savaşlarında sıradan bir erdir. Gösterdiği kahramanlıklardan dolayı er Topkapılı’ya onbaşı şeridini Albay Mustafa Kemâl verir. “Göreyim seni Topkapılı” diyerek. Topkapılı’nın kahramanlıkları sürer. Çavuş şeritlerini Topkapılı’ya uzatırken de Albay Mustafa Kemâl yine “Göreyim seni Topkapılı” diyerek cesaretlendirir.
***
Çanakkale’de dökülen kanlara rağmen Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış ve 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşması ile silahları bırakıp düşmana teslim olmuştur.
Anafartalar kahramanı Mustafa Kemâl Paşa da, Topkapılı Cambaz Mehmet de artık işgal altındaki İstanbul’dadırlar. Mustafa Kemâl Paşa, üç kez Padişah Vahdettin ile, birçok kez de Osmanlı hükûmetinin Başbakanı Damat Ferit Pasa ve kabine üyeleriyle konuşmuş, vatanı düşman elinden kurtaracak önerilerde bulunmuş ama sonuç alamamıştır. Şişli’deki evinde en yakın arkadaşlarıyla sık sık gizli toplantılar yapan Mustafa Kemâl Paşa, Anadolu’ya geçip, Kurtuluş Savaşı’nı orada başlatmanın yollarını aramaktadır.
Mustafa Kemal bu gözü pek, yiğit insanın yeteneklerini Çanakkale’deyken keşfeder. Kafasında, Anadolu’da bir “Milli Hükümet” oluşturma fikri kesinleşen Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçmeden kısa süre önce Cambaz Mehmet’i çağırır ve emirlerini bildirir. Sonra omuzlarını sıvazlar ve “Göreyim seni Cambaz Mehmet Bey” der.
13 Kasım 1918 günü itilaf devletlerinin savaş gemilerinin İstanbul limanına geldiği haberi alınmıştır. Cambaz Mehmet “Arkadaşlar bu millet asla uşak olamaz” diye söze başlar. Mustafa Kemal’in emirlerini arkadaşlarına da anlatır. “Önce İstanbul’da örgütleneceğiz sonra depo ettiğimiz silah ve cephaneleri Anadolu’ya kaçıracağız. Bunun yanında Kurtuluş mücadelesine katılacak cesur Türk gençlerini Anadolu’ya kaçıracağız.”
Şeytana külahını ters giydirecek kadar zeki, tazı gibi koşan, silah atmada, bıçak sallamada rakibi bulunmayan, zalimlere karşı gaddar, ezilenlere karşı ise merhametli biri olarak tanınan Topkapılı Cambaz Mehmet ise, İstanbul’da kurulmuş MM Grubu adlı gizli örgütün başıdır.
Adı, Milli Müdafaa sözcüklerinin baş harflerinden (MM=Mim Mim) oluşan bu gizli örgütte yüzbaşılar, binbaşılar, albaylar, doktorlar bulunmakta, ama başkanlığını ise askerlikte aldığı en büyük rütbe çavuş olan Topkapılı Cambaz Mehmet yapmaktadır!.. Nedeni çok şaşırtıcıdır: Topkapılı’nın İstanbul’da binlerce silahlı adamı vardır. Bunlar, vatanın kurtuluşu söz konusu olmadan önce birer it, kopuk, hırsız ve haraççıydılar.
Ancak, Topkapılı Mehmet’e, Şişli’deki evinde Mustafa Kemâl Paşa ile görüştükten sonra, bu binlerce adam, vatan için ölmeye ant içmiş birer kelle koltukta savaşçı olmuşlardır. Şişli’deki görüşmede Mustafa Kemâl Paşa, “Mehmet, Çanakkale’de nasıl kazandıksa yine öyle kazanacağız. Hele sizin gibi kahraman Türk çocukları oldukça, ordularımızın yenilmesi imkânsızdır!” demiş ve bu sözler Topkapılı’ya yetmişti.
Mustafa Kemâl onu, “Göreyim seni Cambaz Mehmet Bey!” sözleri ile uğurlamıştı.
Mustafa Kemâl Paşa’nın koruma işini bizzat üzerine alan Topkapılı 5.000 silahlı adamıyla Şişli çevresinde gerekli önlemleri alır.
***
15 Mayıs 1919 günü, İstanbul Galata Rıhtımı’nda olağanüstü bir kalabalık vardı. Seyyar satıcılardan, ayakkabı boyacılarından, polislerden, jandarmalardan ve hamallardan geçilmiyordu.
Bunlar, gizli örgüt MM Grubu’nun tepeden tırnağa silahlı adamlarıydı. Görevleri, Mustafa Kemâl Paşa ile 19 kişilik maiyetinin Bandırma Vapuru’na sağ salim binmesini sağlamaktı.
Operasyonu rıhtımda yöneten Topkapılı Cambaz Mehmet, iyi yüzme bilen, iyi silah kullanan 50 İnebolulu fedai genci de Bandırma Vapuru’nun içine yerleştirmiş, bunlara gerekli talimatı vermiş ve Samsun’a kadar sürecek yolculuğun tüm güvenlik önlemlerini almıştı.
Daha Mustafa Kemâl’in Samsun’a vardığı 19 Mayıs günü, İngiliz Karadeniz Orduları Kumandanı General Milne, Türk Harbiye Nezareti’ne gönderdiği notada Mustafa Kemâl ve yanındakilerin Samsun’a gönderilmesinin nedenini sorar. Yani, Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a çıktığı gün İngilizler bu işten kuşkulanmaya başlamışlardır
Mustafa Kemâl Pasa, Samsun’a çıktıktan sonra Ulusal Güçleri örgütleme çalışmalarına başlarken, Topkapılı Cambaz Mehmet de İstanbul’da tarihe geçecek kahramanlıklar yaratır. İngiliz Gizli Servisi’nin en tehlikeli ajanı Papaz Fru’nun güvenini sağlayarak bu teşkilâtın içine sızar ve çok yararlı istihbarat bilgilerini elde ederek Mustafa Kemâl Paşa’ya ulaştırır. Osmanlı ordusu dağıldıktan sonra el konulan ve cephanenin büyük çoğunluğunun depolandığı Maçka Kışlası’nı soyar ve tüm silah ve cephaneleri Anadolu’ya, Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştırır.
M.M.Grubu’nun toplantısında; İngiliz işgal kuvvetlerine gözdağı vermek ve dünya kamuoyuna Anadolu Hükümeti’nin gücünü göstermek için bir eylem yapma karara alınmıştı.
En uygunu da; İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’nun makam arabasını kaçırıp, Mustafa Kemal Paşa’ya hediye etmekti. Böylece, İngilizler tüm dünyaya alay konusu olacaklardı!
Bu görevi Topkapılı kabadayı Cambaz Mehmet üstlendi.Bu iş kalabalık bir baskınla olmazdı.Otomobili kullanmak için Kadıköylü Murat hazırdı ama dikkat çekmeyecek bir keşif elemanı gerekliydi. Sürekli “Bende Mustafa Kemal’in askeri olmak istiyorum” diye görev isteyen 7 yaşındaki oğlu Ali bu iş için uygundu.
(Topkapılı Cambaz Mehmet ve oğlu Ali bey. Torun Cemal Balkantaş arşivi)
Tepebaşı’na vardıklarında, küçük Ali’nin yüreği göğsünden fırlayacak gibiydi.Babasının uzaktan gösterdiği binanın önüne gidip, bir süre oyalanıp döndüğünde iki kişiden ibaret olan baskıncılara üç silahlı nöbetçi olduğunu bildirdi. Cambaz Mehmet Ali’nin orada bekleyip bir terslik olduğunda uzaklaşmasını söyleyerek Kadıköylü Murat ile İşgal Kuvvetleri Komutanlığı binasına ilerledi.
Bu sırada içeride; General Harrington, Yüzbaşı Bennet ve Pandikyan Efendi ertesi gün “İstanbul serserilerine karşı yapılacak yıldırım baskınları” görüşüyorlardı.
Küçük Ali sindiği köşeden; karanlıkta babasının ve arkadaşının göz açıp kapayıncaya kadar İngiliz nöbetçileri öldürmesini izledi. Kadıköylü Murat arabanın direksiyonuna geçmiş, bir iki zorlamadan sonra çalıştırmayı başarmıştı. Babasının koş Ali atla çağrısıyla otomobile binen Ali ile birlikte Beyoğlu’nun arka sokaklarında kayboldular.
Ve böylece İstanbul’u işgal etmiş olan İngiliz Kuvvetlerinin Komutanı General Harrington’un makam otomobilini de çalar. General Harrington arabası çalındığı için deliye döner.
Akşehir’e kadar sürer ve on beş gün sonra Akşehir’de Batı Cephesi Karargah binasında Mareşal Fevzi Çakmak’a teslim eder. Bu otomobil, Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya verilir. . Bir kaç gün sonra Mustafa Kemal o otomobilde görüntülenir. İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington; çalınan otomobilinin kaçırılıp, Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya götürüldüğünü öğrenince küplere biner. Bir hafta süreyle İstanbul’da terör estirir.
Miralay İsmet Bey’in Harbiye nezareti müsteşarlığına getirilmesi haberi M.M. grubu üyelerini çok memnun etmişti.Çünkü bu sayede,terhis olan erlerin adreslerini ve ordudan alınan silahların nerede depolandığını öğrenmiş olacaklardı.
Anadolu’ya Silah Kaçırmanın Yolları: Birinci yol olarak Karadeniz kanalı. Küçük deniz araçlarıyla silahlar önce Mürsel’e oradan da İç Anadolu’ya gönderilecek. Ağır silahlar ise İtalyan tüccarlar tarafından taşınacak.
İstanbul’un tüm hırsız ve yan kesicileri göreve çağırıldı, Topkapılı:
“depolardan silah çalma işini üzerime alıyorum.İstanbul’un bütün tanınmış hırsızları,yankesicileri benim emrimdeler. Bu insanlar hırsızdırlar, yankesicidirler ama aynı zamanda sizin kadar, benim kadar vatan severdirler.” Topkapılı’ nın evindeki toplantılar devam ediyor ve M.M.grubuna katılımlar her geçen gün artıyordu.
Tulumbacılık yıllarında, yıllarca yangınlara su pompalayan Cambaz Mehmet, Kurtuluş Savaşı’nın aort damarlarına kan pompalayacak olan M.M. Grubunu kurar. Daha sonra bu gruba M.M. Grubu’yla Ankara arasındaki bağlantıyı sağlayacak olan İstanbul Telgrafhane Müdürü İhsan Bey’de katılır.
***
Silah, silah, silah; Anadolu’da Türk Ordusu Büyük Taaruza hazırlanıyordu.Bunun için silaha ihtiyaç vardı.Bu ihtiyacı karşılayacak yer Maçka kışlasıydı. Burası bir İngiliz taburu tarafından korunuyordu. Kışlanın cephaneliğini boşaltacak emin bir yol aranıyordu. Nihayet Topkapılı düşüncesini açıkladı: Cephanelik tünel kazılarak boşaltılacaktı.
Plan başarıyla uygulandı. İngiliz askerlerinin çok iyi koruduğu cephanelik içten içe boşaltıldı. Boşaltılan sandıkların içine toprak yerleştiriliyordu.
Bütün Depolar İnceleniyor: Topkapılı’nın İstanbul’da beş bin usta hırsızı görev başındaydı. Anadolu’ya tez elden top gönderilmesi gerekiyordu.
Gelen raporlara göre Rami kışlası bu konuda gerçekten yararlıydı. Bir gece yarısı Fransızlar’ın gözü önünde Fransız askeri üniforması giymiş Türkler tarafından boşaltıldı.
***
General Harrington istihbarat başkanlığına Yüzbaşı Bennet’i getirmişti. Bennet İngiliz hükümeti adına önemli işler yapıyor, bu da Topkapılı Cambaz Mehmet’in hoşuna gitmiyordu.
Bunun üzerine Yüzbaşı Bennet’e bir suikast düzenlendi.
Bennet ölmedi ama bacağından aldığı darbe ile tedavisine İngiltere’de devam edildiğinden etkisiz hale getirilmiş oldu.
Bu olay üzerine Topkapılı ve arkadaşları idama mahkum edildi.
Fakat Topkapılı’nın üye olduğu İngiliz Muhipleri Cemiyeti başkanı Papaz Fru bu kararı engellemiştir.
***
Artık büyük zafer kazanılmış, Atatürk Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’dadır.
Ankara Ekspresinde iki yolcu: Mehmet Bey ve Nurettin Bey görevlerini yapmış olmanın huzuru ile Ankara’nın yolunu tutmuşlardı. Topkapılı, Nurettin Bey’e “Tarih böyle bir zafer yazmamıştır. Mustafa Kemal Paşa 1918 yılında Şişli’deki evinde konuşurken büyük zaferin pırıltılarını görmüştüm. O zaman bana Mehmet, Çanakkale’de nasıl kazandıysak yine kazanacağız. Hele sizin gibi kahraman Türk evlatları oldukça ordumuzun yenilmesi imkansızdır.” demişti.
Mehmet Beyi Mustafa Kemal Paşa karşıladı; hoş geldin, nasılsın bakalım diyerek elini uzatıyordu. Oturdular sohbet ettiler, Mustafa Kemal Paşa kendisine İstanbul mebusluğu teklif etti. Topkapılı, Paşa’nın teklifini kibarca reddetti. Mustafa Kemal de ,”Hiç değişmemişsin Mehmet yine o eski Topkapılı Cambaz Mehmet!”
İstanbul’un Kurtuluşu: 6 Ekim 1923 günü büyük komutanın muzaffer ordusu İstanbul’a giriyordu. Topkapılı bu sahne karşısında sevinç gözyaşlarını döküyordu.
***
24 Haziran 1923’te TBMM aşağıdaki kararı oy birliği ile almıştır:
“TBMM Başkanlığından:
İstanbul’un düşman altında bulunduğu sırada, Osmanlı ordusunun depolanan silâh ve teçhizatını her an ölümle karşı karşıya kalarak Anadolu’ya kaçıran, düşmanın gizli istihbarat teşkilâtının içinde yuvalanarak, millî kuvvetlere çok yararlı bilgiler sağlayan M.M.Grubu Başkanı Topkapılı Mehmet Bey’e, Vatana Üstün Hizmet faslından ayda 1.500 lira maaş bağlanması Büyük Meclis’in 24 Haziran 1923 tarihli toplantısında oy birliği ile kararlaştırıldı.”
***
Cambaz Mehmet, maaşı kabul etmez.
Bir tavuğun 12.5 kuruşa satın alındığı bir dönemde kendisine bağlanan 1500 liralık maaşı getiren yaveri Nurettin Bey’e hayret dolu gözlerle bakarak şöyle der:
“Ben bir şey yapmadım. Vatanım için, Mustafa Kemal Paşam için üzerime düşen görevi yerine getirmeye çalıştım. Hizmetleri gerçekleştiren arkadaşlarımdır.
Ben buna layık değilim. Hayır, bana bunu yapamazlar.”
Ve Nurettin Bey’e son emrini verir: “Hemen gidin ve aylık iradı [maaşı] Hilali Ahmer’e [Kızılay] devir muamelesini yapın.”
Topkapılı Cambaz Mehmet, maaşını Kızılay’a devreder. Tek kuruşunu bile almaz.
Topkapılı 1932 yılı Haziran ayında öldü. Milli mücadeledeki hizmetlerine mükafaten İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Kurtuluş savaşının adsız kahramanlarından biri daha böylece tarih oluyordu… Rahmet ve minnetle anıyoruz!
KAYNAKLAR
Cambaz Mehmet hakkında Arkadaşlarının anlatımı (pdf) dosyası: M10_02
Kitap: Kurtuluş Savaşının Gizli Örgütü./ Selahattin Salışık
Düzenleyen: Yılmaz Karahan