Kumpas şehidimiz Ali Tatar aramızdan ayrılalı dokuz yıl oldu. Ali Tatar’ı aramızdan alan Fetullahçı çetenin şimdi sanık sandalyesinde oturduğunu söyleyen ağabey Ahmet Tatar, ‘Köprünün altından çok sular aktı. Şimdi, bambaşka bir ülkede yaşamaya başladık’ diyor

AHMET TATAR

Devranın bu kadar hızla döndüğü, olayların bu kadar hızla şekil ve yön değiştirdiği Türkiye’den başka kaç ülke vardır acaba? Hiçbir olayı yeterince anlayıp sindiremeden bir başka gündemin içinde buluyoruz kendimizi. Kafaların karışık olduğu, olayların olguların birbirinin içine geçtiği, neyin nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bir kaos içinde koşuşturarak geçiyor hayatımız. Bir ateşin etrafında dönüyor gibiyiz. Arada bir harlanan ateş birimizi yakıyor. Yanmakla yanmamak arasındaki fark bazen bir an kadar kısa. Bu koşuşturmanın içindeki halimiz tam da Gülten Akın’ın dizelerindeki gibi; “Ah, kimselerin vakti yok “Durup ince şeyleri anlamaya “Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar “Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya “Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı “Bakıp kapatıyorlar “Geceye giriyor türküler ve ince şeyler...”

11 YIL SONRA

Aslında anlamak için zamanımız mı, yoksa anladığını kaldıracak yüreğimiz mi yok; tartışılır. Ancak halimizin olmadığı kesin. Başka coğrafyalarda olsa kıyametin kopacağı anlarda derinbir sessizlik yaşanıyor ülkemizde. 11 yıl öncesinin sessizliğinde devreye sokulan kumpaslar, 11 yıl sonra başa döndü. Fakat geçen 11 yıl sonrasında artık aynı ülkede yaşadığımızı söyleyemiyoruz. Ergenekon, Balyoz davaları ile ülkemiz, milletimiz meşgul edilirken köprünün altından çok sular aktı. Ordusuyla, yargısıyla, eğitimiyle ve nihayet devlet sistemi ile bambaşka bir ülkede yaşamaya başladık. Amaçlar hasıl oldu, ortaklılar bozuldu ve 11 yılın sonunda yargı makamlarını işgal edenler şimdi sanık sandalyelerinde hesap verme noktasına geldiler. O günlerde “dalga dalga” yürütülüp, perde perde oynan oyunların, kumpasların ateşi, ikinci yılında bizim ocağımıza düştü ve gelip Ali’mizi yaktı.

CANINI MEŞALE ETTİ

Gerçeklerin gün ışığına çıkması için, “Bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum” diyerek canını meşale yapmakta tereddüt etmedi Ali.O günden sonra dikiş tutmadı yalanlar, kumpaslar. Sarsıldılar, öyle sarsıldı ki, şer ittifakı dört yılda çatırdamaya başladı. Bütün tezgâhlar, yalanlar bir bir ortaya çıkmaya başladı. Ama alınmasıgerek tedbirler alınmadığı, yapılması gerekenlerde geç kalındığı için, ülkemiz bu kez de 15 Temmuz felaketini yaşamak durumunda kaldı. 11 yıl önce Fetullah şeytanının adını“Hoca efendi”siz ağızlarına almayı günah sayanlar, şimdi neredeyse önlerine gelene FETÖ yaftası yapıştırmaya kalkıyorlar. 11 yıl sonra herkesin sorumluluğu hatırlaması ve o günlerde ne yaptığınıne yapmadığını sorgulaması gerekiyor. Önce kendimize, sonra devletin sorumlu makamlarını işgal edenlere doğru soruları sormamız gerekiyor. Doğru cevapları bulabilirsek ancak Türkiye Cumhuriyeti, hukukun üstün olduğu, çağdaş bir ülke olma yoluna girer. İşte o zaman hem Ali Tatar’ın hem de saygıyla, rahmetle andığım bütün şehitlerimizin ruhu huzur bulur.