FETÖ kumpası olan Ergenekon davasına bakan eski hakimler Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Ercan Fırat, Fatih Mehmet Uslu, Nihat Topal ve eski savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ile Mehmet Murat Dalkuş’un yargılanmasına ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nde devam edildi. Duruşmanın başında Fatih Mehmet Uslu, mahkeme başkanının diğer sanıkların birbirleri adına savunma yaptığını söylediğini kaydederek, “Kimse benim adıma savunma yapamaz. Kimsenin benim savunuculuğumu yapmasını kabul etmiyorum” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Haydar Metiner, “Ben o değerlendirmeyi tekrar ediyorum” karşılığını verdi. Daha sonra savunmasına geçen Fatih Mehmet Uslu, eşini trafik kazasında kaybeden Mehmet Ali Pekgüzel’e başsağlığı dileyerek, “Bu kazanın olmasında katkısı olan varsa aynı şeyin kendi başına gelmesini diliyorum” diye konuştu. Mahkeme başkanı Haydar Metiner de sanık Uslu’yu, “Genel bir şey söyleyemezsiniz. Kuşkunuz varsa söyleyin” diyerek uyardı.
HAYAT HİKAYESİNİ ANLATTI
Fatih Mehmet Uslu savunmasının başında kendi hayat hikayesini anlattı. Babasının maddi imkansızlık nedeniyle okuyamadığını bu nedenle kendilerinin okumasını istediğini söyleyen Uslu, meslek hayatı boyunca kimseye haksızlık yapmadığını ve “harama bulaşmadığını” iddia etti.
Uslu, “Yargıtay’da tetkik hakim olarak görev yaptım. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, kıdemim az olduğu için İzmir’e tayin olma isteğimi kabul etmedi. Daha sonra İstanbul’da görevlendirildim ve Ergenekon davasına yedek üye olarak görevlendirildim” beyanlarında bulundu.
‘KALABALIK TEL ÖRGÜLERİ YIKTI’
Ergenekon davasının sonlarına doğru işlerin iyice zorlaştığını kaydeden Uslu, “13 Aralık 2012’de yapılan duruşma sırasında, dışarıda binlerce kişi toplanmıştı. Duruşmayı basmaktan bahsediyorlardı. Benzer bir durum 8 Nisan'da (2013) yaşandı. Kalabalık mahkemeyi basmak için tel örgüleri yıktı. Duruşma salonu dışındaki camlar kırıldı. Mahkeme güçlükle duruşma yaptı. Bazı sanık avukatları da insanları mahkeme önünde toplanmaya çağırıyordu” ifadelerini kullandı.
‘KENDİM TESLİM OLDUM’
Dava devam ederken mahkeme üyelerine yönelik bir mektup geldiğini söyleyen Uslu, “Mektupta mahkeme üyelerine eylem yapılması planlandığı yazıyordu. Mektup ilgili yerlere gönderildi. Daha sonra mektupta ismi geçenler Yunanistan’dan Türkiye’ye girmeye çalışırken yakalandı. Özel Yetkili Mahkemeler kapanınca isteğim dışında Kütahya’ya tayin oldum. Ardından da açığa alındım. Hain darbe girişimi sonrası açığa alınınca hakkımda çıkartılan gözaltı kararı üzerine kendim giderek Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığına teslim oldum. Sorgumuz yapıldıktan sonra serbest bırakıldım” değerlendirmesinde bulundu.
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINI HEDEF ALDI
15 Temmuz darbe girişimi sonrası açığa alınan hakim ve savcılar arasında 3 ay önce vefat eden bir kişinin de bulunduğunu savunan Uslu, “Bu durum da, listelerin önceden hazırlandığını gösteriyor. Bu liste, gözaltı kararları için de kullanıldı. Demek ki Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bazı şeyleri önceden hissetmiş. Daha darbe üzerinden 12 saat geçmeden Ankara Savcılığı 2 bin 700 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıyor. Bir ilde görevli savcı başka ilin başsavcısını arayıp talimat veriyor. Hukuk bunun neresinde?” ifadelerini kullandı.
MAHKEME BAŞKANINDAN İŞKENCE TEPKİSİ
Hakkındaki ‘Kaçarken yakalandı’ söylemlerine ilişkin de savunma yapan Uslu, “Eğer ben kaçacak olsam darbeden sonra tutuklanacağımı bile bile teslim olmazdım. Sorguya sevk edilip bırakıldım. Türkiye’de hukuk devletinin işlememesi, OHAL sonrası işkence yapılması gibi nedenlerle, can güvenliğimden endişe ederek teslim olmadım” diye konuştu. Uslu’nun ‘İşkence’ iddialarına tepki gösteren mahkeme başkanı Haydar Metiner ise, “İşkence suçuna dairemiz bakıyor. Türkiye’de işkencenin olmadığı konusunda istatistiki bilgiler var. Hakimlik yapmış birisi olarak söylentilere itibar etmeyin” karşılığını verdi.
YURTSEVERLERİN SİLİVRİ KUŞATMASI
13 Aralık 2012 ve 8 Nisan 2013 tarihlerinde Vatan Partisi (İşçi Partisi) ve Türkiye Gençlik Birliği (TGB) önderliğinde onbinlerce yurttaş Ergenekon davasının görüldüğü Silivri Cezaevi kampüsüne akın etmişti. Yurtseverler, polisin müdahalesine rağmen barikatları yıkıp duruşma salonuna kadar ilerlemişti.
Aydınlık