Türkiye Koronavirüs denen musibet virüs ile mücadele ederken bir anda bazı sesler duyulmaya başlandı: “İhraç edilen KHK’lı sağlıkçılar yeniden kamuda görevlendirilsin.” Bu meseleyi de garip bir şekilde bir anda ortaya çıkan KHK ile ihraç edilen bir isim üzerinden, uluslararası ajanslar üzerinden “Türkiye aşı yapabilir” şeklinde umut tüccarlığı yaparak pazarladılar.

Her zaman, yargı kararıyla aklanan her KHK’lının durumunun düzeltilmesi gerektiğini, buna rağmen devletin bu kişilerin istihdamı konusunda istediği tasarrufu yapma hakkı olduğunu vurguladık.

Ancak şu bir gerçek ki, KHK ile atılanlardan çok ama çok azı aklandı. FETÖ, propaganda mekanizması ile bu mesele üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı savaş yürütüyor. Maalesef, iktidar karşıtlığı gözlerini kapatmış bir kesim de bu meseleye balıklama atlamakta.

Arkadaş, bu FETÖ’cülerin Hipokrat yeminlerine, bilime sadık olmadıklarını ne çabuk unuttunuz? Onların sadece ve sadece Pensilvanya’daki şeytandan aldıkları emir doğrultusunda hareket ettiklerini hangi ara hafızanızın en kuytu köşesine attınız?

Aşağıda, yüzlerce olaydan sadece 5 tanesini hatırlatayım:

Balyoz kumpasında tutukluyken bir tedavi için GATA’ya sevk edilen emekli Albay Mustafa Önsel’e, yanında yatan bir Harbiyeli örgütün sağlık yapılanması ile ilgili şu bilgileri aktarmıştır:

“Bakın bunların burada da (GATA’yı kastederek) kolu var. Bizim orayla bağlantılı. Pek çok sağlıklı arkadaşımıza ‘askeri öğrenci olamaz’ raporu vererek Harbiye’den ayrılmalarını sağladılar.

Mesela arkadaş grubumdan olanlardan birisi Kuleli’de derecelik bir öğrenciydi. Burada da dersleri çok iyiydi. Sınıf muayenelerinde ‘Kalbinde rahatsızlık var’ diyerek rapor verdiler ve Harbiye’den ayrılmasını sağladılar.

(…) Mesela kalp rahatsızlığın var denilerek hakkında rapor düzenlenen arkadaşım, bir yıl sonra İstanbul GATA’ya askerlik muayenelerine gitmiş. (…) Yapılan tetkiklerde kesinlikle sağlam olduğu belirtilmiş.”

***

Yine Mustafa Önsel’in Ağacın Kurdu kitabında aktarılan bir olay şu şekilde:

“Takım Komutanı Jandarma Üsteğmen Özkan Özen, bir gün Süleyman’a, ‘Senin psikolojin bozuk seni hastaneye gönderelim” der. Süleyman itiraz eder, “Komutanım benim bir şeyim yok, gitmek istemiyorum.’ Ama Özkan Üsteğmen ısrarcıdır, ‘Hayır, senin mutlaka bu konuda bir uzmana görünmen lazım. Sen istesen de istemesen de ben seni göndermek zorundayım.”

Süleyman, ‘meşhur’ şok mangası müdavimlerinden olup ayrılmaya zorlanan ve buna direnen Harbiyelilerdendir. Çaresiz GATA Psikiyatri Bölümü’ne sevkedilir. İstememesine rağmen uzun süreli rapor verilir ve devamsızlıktan devre kaybettirilir.

Daha sonra sınıf muayenelerinde Psikiyatri Bölümü’nde Dr. Murat Erdem kendisine şunları söyleyecektir: ‘Bak Süleyman, sana rapor vermek zorundayım. Bu senin için de iyi olur. Bunlar seni mezun etmemeye karar vermişler. Seni bir şekilde atacaklar. Sana rapor verirsem tazminat vermekten kurtulmuş olursun.’ Sonrasında da ‘askeri öğrenci olamaz’ raporu verip Harbiye’den ilişiğinin kesilmesini sağlar.”

***

Bir başka olay: Adı Mahir Yıldırım. Harbiyeli. O da FETÖ’cülerin rahatsız olduğu öğrencilerden. 2011 yılında üçüncü sınıftayken sınıf seçimi için muayenelere gider. Kara Havacı olmak istediği için muayeneleri Etimesgut Hava Hastanesi’nde yapılmaktadır. Orada Kardiyolog – o zamanki rütbesiyle Yüzbaşı Dr. Mustafa Arpacı, Mahir’e, “Kalbinden rahatsızlığın var. Sen askeri öğrenci olamazsın” der.

Mahir Yıldırım, rapora itiraz eder. Bilinen hiçbir rahatsızlığı yoktur. Hakem hastane olarak Eskişehir Hava Hastanesi’ne gönderilir. Oradaki kardiyolog da aynı raporu verir. Bu rapora dayanarak Mahir Yıldırım’ın Harbiye’den ilişiği kesilir. (Bu da usulsüzdür).

Mahir Yıldırım, bu olayın ardından Türkiye’de Kardiyoloji alanında önemli sayılabilecek beş tane hastanede kontrol yaptırır. Hepsinde ortaya çıkan sonuç şudur: Yıldırım’ın kalbinde, insanların çok büyük çoğunluğunda görülen “Minimal Mitral Yetmezlik” vardır ve bu asker olmasına engel teşkil etmemektedir. Ama o ettikleri yemine ihanet eden alçaklar yüzünden Mahir Yıldırım’ın Harbiye’den ilişik kesme süreci yıllar sonra gerçekleşir.

***

İtirafçı olan eski astsubay S.A.Y, burnundaki kemik nedeniyle askeri okula girmek için gerekli sağlık koşullarını taşımadığını ancak kendisinden sorumlu örgüt "imamı"nın bu engeli aşmak için kendisini yönlendirdiğini aktardı. Mahrem imamın, askeri okula girebilmesi için burnundaki kemiği aldırması gerektiğini söylemesi üzerine örgütle bağlantılı bir hastaneye gittiğini, hastanede sahte bir isimle kayıt yapıldığını ifade eden S.A.Y, burada ameliyat olduktan sonra askeri okula yerleşebildiğini belirtti.

***

2018 yılında gözaltına alınan askeri okul öğrencisi A.F. ise Hava Harp Okulu'na girmeden önce başvurduğu Deniz Harp Okulu'nun genel sağlık taramasında, doğuştan testis yumurtalarından birinin olmaması nedeniyle elendiğini kaydetti. A.F, Hava Harp Okulu mülakatları öncesi kendisinden sorumlu örgüt üyesinin yönlendirmesiyle İstanbul'da bulunan örgütle bağlantılı bir hastaneye gittiğini kaydetti. Burada ameliyat için sahte bir isimle kayıt açıldığını bildiren A.F, “Benden sorumlu kişi bana ve aileme bu hastanede ameliyat edileceğimi, daha sonra Hava Harp Okulu sağlık taramasından geçebileceğimi söyledi. Ameliyat olduktan sonra okulun genel sağlık taramasından geçerek okula yerleştim” dedi.

***

Geri dönmesi istenenlerden sadece bir tanesinin bile kripto bir şekilde FETÖ’ye bağlı olması durumunda bu aşağılık terör ve casusluk örgütlenmesinin Koronavirüs ile ilgili olası bir provokasyonunun nelere mal olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.

Emin olun bu virüs bile dile gelse, FETÖ’cüler için “Adımı bu şeytanlarla aynı anda anmayın” diye tövbe eder, havaya karışıp terki diyar eder.

Ceyhun Bozkurt

Superhabertv