2000'lerin başında ülkemizin içinde yer aldığı coğrafya üzerinde ABD’nin baskıları ağırlaşıyordu. ABD, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında hedeflerine erişmek için AKPFETÖ ortaklığına dayalı bir iktidar oluşturdu. BOP iktidar ortaklığı içinde paralel yapı, emperyalizmin en önemli aracıydı. Emperyalizmin “ılımlı İslam” dayatmalarına uygun, “medeniyetler ittifakı”, “dinler arası diyalog“ gibi tezlere “hizmet” için FETÖ iktidara ortak edildi. 2002'de kurulan BOP iktidarı ile birlikte FETÖ’cü Gladyo’nun önü açıldı.

AKP ve FETÖ arası ilişkide ‘Paralel Yapı’, özel görevler yüklenmiş, daha donanımlı, kurumsal ve işlevsel bir hareket. Yarım yüzyıllık bir dönem içinde ulusal ve Uluslar arası alanda daha fazla himaye ve destek gören örgütsel bir yapı. “Hayvan Çiftliğinde” döllenen, beslenen ve ehlileştirilen Ortaçağ artığı ‘Paralel Yapı’nın kontrolünün, ABD’nin elinde olduğu tartışılmaz. Türkiye geriliğinin bütün atıklarının toplandığı, emperyalizme “hizmet” kabiliyeti yüksek bir yapı!

'KONTROLLÜ DARBE' SÖYLEMİ VE CHP’NİN KONTROLÜ

Altı yıl önce bütün Türkiye'yi hedef alan ‘Paralel Yapı’ darbesinin CHP’yi hedef almaması, darbecilerin stratejik tercihiydi. CHP yönetimi, darbecilerin bu özel takdirini parti çıkarları yönünde değerlendirmekten geri durmadı. Darbenin bastırılmasının üzerinden bir yıl geçmeden, CHP yönetimi; “Öngörülen, Önlenmeyen, Sonuçlarından Yararlanılan, Kontrollü Darbe." (13 Haziran 2017. Tamamı 313 sayfa) raporunu yayınladı.

15 Temmuz 2016 öncesi ve sonrasını değerlendiren rapor, CHP’nin geldiği yerin anlaşılması açısından önemli perspektif sunuyor... Raporun yayınlanmasından hemen sonra CHP yönetimi eylemlere yöneldi. Önce CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, üzerinde sadece “adalet” yazan bir pankartla kendisini tipik bir sivil toplum aktivisti gibi sokağa atmış, Ankara İstanbul arası yürüyüş başlatmıştı. (15 Haziran 2017) CHP yönetiminin FETÖ darbesinin bastırılmaya çalışıldığı günlerden itibaren “kontrollü darbe,” “darbe tiyatrosu” ve “hak, hukuk, adalet” söylemine uygun olarak darbeye karşı olabilecek çok geniş bir kitleyi tereddütte sürüklemeyi başardığı söylenebilir.

FETÖ’CÜ DARBE VE DARBENİN KONTROLÜ!

FETÖ, ABD emperyalizminin 50 yıl içinde özenle besleyip büyüttüğü ve devlet kurumlarına yerleştirdiği bir NATO örgütlenmesi. Ortadoğu genelinde ortaya çıkan kanlı terör örgütlerinin doğal bir parçası ve en fazla işlev yüklenen örgüt olma özelliğine sahipti. FETÖ’nün iplerini elinde tutan ABD, 15 Temmuz darbe girişimini de doğrudan kontrol ediyordu. Bu anlamda 15 Temmuz 2016 darbesi “kontrollü bir darbeydi.” Zaten 27 Mayıs 1960 hareketi dışında "kontrolsüz" bir darbe olmadı.

Ayrıca "kontrollü darbe" tezi, yeteneksiz bir güce yetenek yükleme anlamına gelir. ABD’nin kontrol ettiği bir gücü, AKP ve iktidarının kontrol edebilmesi, FETÖ’nün tarihsel gelişimine ters.

Türkiye tarihinde gerçekleşen en kanlı ve karanlık darbe girişiminin bastırılması, FETÖ’cü darbecilerin ağır bir yenilgiye uğratılması sonrasında pek çok iddia ortaya atıldı. “Daha önce ABD tarafından desteklenen bütün darbeler başarı kazandı, neden FETÖ’cü darbe başarı sağlayamadı” sorusu kuşkucu görüşü ifade eden en tipik sorularından biri.

12 Mart ve 12 Eylül 1980 darbeleri ordu komuta kademesinin belli bir siyasi programa bağlı kaldığı, siyasi iktidarı çekilmeye zorlayan darbelerden. Siyasal düzlemde parlamento içi çözümlerin tükendiği koşullarda gerçekleşen askeri darbeler. Darbeciler TBMM içinde bile destek görüyordu.

1971 ve 1980 yıllarında ABD desteğiyle gerçekleşen darbeler halkın bir kesimi tarafından destek görmüştü. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesinin, halkın can güvenliğini ortadan kaldıran provokatif eylemleri sonlandırmada kendisine meşruiyet alanı açtığı tarihsel gerçek.

Buna karşın 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ABD emperyalizminin doğrudan uzantısı güçlerin bir hareketiydi. 2002 yılında kurulan iktidar döneminde BOP’un bütün kanlı girişimlerine ve tertiplerine aktif destek sundular. FETÖ’cü çete soygun, vurgun, kumpas ve kirli operasyonlar yürüten mafyatik bir güçtür. Baskı ve korkutma taktikleri ile halkı boyun eğdirmeye zorladılar. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi Türk ulusunu stratejik boyun eğmeye zorlamanın bir biçimiydi.

FETÖ‘NÜN BRUTUS'U YOKTU!

William Shakespeare ünlü Jul Sezar (Julius Caesar) trajedisinde, tarihin “sıfır noktasına” doğru ilerlediği bir çağda, dönemin ünlü komutanı Jul Sezar’a karşı bir grup senatör “Sezar ölmeli” gerekçesiyle, Sezar’a “ölüm ödülü” sunmaya karar verirler. Jul Sezar imparatorluk tacını giymeden, aralarında Brutus’un da bulunduğu bir grup Sezar’ı hançerler. Hançer sallayanlar arasında Brutus’u gören Sezar, meşhur “sen de mi Brutus, öyleyse öl Sezar” sözünü söyler.

“Roma’nın iyiliği için” Sezar’ı hançerleyen ekip “hürriyet, adalet, kurtuluş” sloganını haykırmaya fırsat kalmadan, düşündüklerinin tersi gelişmeler yaşanır. Shakespeare’in ifadesiyle “cesetlerin bile gömülüp kurtulmak için” yalvardığı iç savaşın ilk kurbanları suikastçılar olur. Sezar’ı hançerleyenler adeta “ölüm arar!” Dürüstlük kazandığını söyleyen Brutus, kendi kılıcıyla ölürken “Ah Julius Caesar, hala güçlüsün” demek zorunda kalır.

Tarihin ekvator çizgisi üzerinde gerçekleşen iki simetrik olayda Brutus “dürüstlüğün ve mertliğin” simgesi olarak Sezar’ı öldürmeyi başarır. Buna karşın 15 Temmuz darbecileri arasında “dürüstlük kuşanmış” bir Brutus yoktu. Tersine hain darbecilerin karşısına komutanından aldığı “vur emrini” gözünü kırpmadan yerine getiren ve darbeci General Semih Terzi'yi gözünden vuran Ömer Halisdemir gibi kahramanlar vardı. Darbecilerle Türk Ordusu ve polisi arasında süren kıran kırana mücadeleden sonra, darbenin "kontrollü mü, kontrolsüz mü” olduğu söylemi, bilineni bilinmeyene dönüştürme sonucu yapılan gerçek dışı tartışmaya benzer.

Darbenin başarısızlığı karşısında ABD'nin öngördüğü iç savaş senaryosu iflas etti. Türk ordusunun en etkili savaş yöntemlerini uygulaması karşısında darbeciler perişan oldu. Siyasi otorite daha ortaya çıkmadan, 16 Temmuz sabahı Ortaçağ'ın zincire vurulmuş köleleri gibi, darbecilerin zincire vurulmuş görüntüleri yayınlanmıştı. Darbenin bastırılması uzamış olsaydı, darbeciler lehine bazı gelişmeler olabilirdi. Türk ordusu ve polis teşkilatı, darbecilerin işini kısa zamanda bitirmeyi başardı. Türk güvenlik kuvvetlerinin planlı ve etkili savaş taktikleri sonucu darbecilere manevra alanı bulamadılar.

DARBENİN BASTIRILMASI VE SİYASİ SÖYLEMLER

Garip bir çelişki; 15 Temmuz günü Türk güvenlik kuvvetleri ve halk maddi varlığını, ulusal devletini, iktidarı savunurken gerçeklerden hareket etmişti. Buna karşın Cumhurbaşkanı 15 Temmuz 2017 tarihinde yaptığı konuşmada “Milletim ordulaşmış bir ihanet çetesine karşı yüreğindeki iman ve çıplak elleriyle bir mücadele verdi. Kurşunu göğsünde durduran başka bir millet yok. Bu millet göğsünü siper etti. Tankı yumrukla durduran başka bir millet yok.” dedi.

Açıklaması, yaşanılan gerçeğin dışında bir değerlendirmeydi.

Cumhurbaşkanının açıklamasına benzer bir açıklama CHP'nin darbe raporunda yer almıştı: CHP raporunda 15 Temmuz'un “bütün muhalefet partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurumlarının ve halkımızın kahramanca girişimi ile” bastırıldığı yazar.

Türk ulusu ve güvenlik güçleri nesnel durmadan hareketle darbeciler karşısında başarı sağlamıştı. Düzensiz kitlelerin cennet arama vaadiyle sokaklara dökmesi, Türk ulusunun geçirdiği tarihsel deneyime ters olduğu gibi, karşı karşıya kalınan gerçeklere de aykırıydı. Türk ulusu, “tankı yumrukla” durduran, sokaklarda “cennetahiret” arayan kalabalıklar değildi. Türk ulusu, maddi varlığı ile FETÖ’cü darbeciler ile mücadele eden bir ulustu. Ulusundan aldığı güçle Türk güvenlik kuvvetleri darbecilerin ezilmesini gerçekleştirmişti. Asıl direniş, darbecileri perişan eden etkili vuruş karargâhlarda gerçekleşti.

Ulusumuzun ve cumhuriyetimizin tarihsel değerleri, siyasi iktidar arayışlarının çok ilerisinde değerler. Başta Türk güvenlik güçleri olmak üzere bütün Türk Ulusu tarihi sorumluluğun bilincinde. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasında Türk ulusal bilinci belirleyici oldu. Türk Ordusu, Türk ulusal varlığını canı pahasına korudu. Türk ulusu dünyanın en seçkin ulusları arasındaki onurlu yerini bu sayede koruyabildi.


Askar Yılmaz