Ben bunu, ‘neden kimse hakkını aramıyor’ diye isyan eden 18 yaşındaki Çetin Ünsalan’ın hocası Erdal Kesebir’in, ülkenin yüzde 10’unun sürekli konuştuğuna dikkat çekip, ‘sessiz çoğunluğa her zaman güven’ diyerek kulağına küpe yaptığı ‘sessiz çoğunluğa’ anlatıyorum.
Son haber şu: Google’un düzenlediği ve 120’yi aşkın ülkeden katılımın olduğu online bilim fuarı Google Science Fair’de küresel çapta verilen beş bilim ödülünden biri kazanan Türk genci oldu. Geliştirdiği ağaç titreşimlerini enerjiye dönüştüren tarım modülüyle İzmirli lise öğrencisi Tuan Dolmen ödüle layık görüldü.
Bundan 10 sene önce de İTÜ Hezarfen Grubu, dünya çapında NASA’da uydu indirme yarışmasında dünya şampiyonu olmuştu. Elbette deneme sırasında rektörün damdan yaptıkları deneme için fırça atmasından hemen sonra.
Kısa süre önce Genç Başarı Eğitim Vakfı’nın düzenlediği yarışmada Türkiye birincisi seçilen genç liseli girişimciler Entella Ekibi, 30 bin Avrupalı liseli girişimciyi geride bırakarak girişimcilikte Avrupa Şampiyonu olup geldi. Projeleri denizleri temizleyen cihazdı...
‘Gençlik 100 Yaşında’ başlığıyla düzenlenen bir yarışmada “uzaktan çevrimiçi erişimli mobil göz kontrolü” projesi ile 16 yaşındaki Çınay Dilibal birinci oldu. Fen ve Teknoloji Lisesi 9. Sınıf Öğrencisi Dilibal'in geliştirdiği cihaz, düşkün ve engelli hastalar için mobil göz muayenelerinde kullanılıyor.
Türkiye’de kimsenin yüzlerine bakmadığı 250’yi aşkın genç startup, yurtdışında 800 milyon dolarlık melek yatırımcı tarafından desteklendi. Bu örnekleri onlarcasıyla, hatta duymadıklarımız da dahil yüzlercesiyle çoğaltabiliriz.
Peki tüm bunların ‘kırılma ile ne ilgisi var’ diye düşünebilirsiniz. İnanın bana göbekten ilgili... Çünkü bu yaş grubundaki gençlerle konuştuğunuzda çok büyük bir çoğunluğu geleceğini yurtdışında görüyor.
Bazıları bunu başaracaklar, bazıları burada kalacaklar, bazıları da kalıp ‘icat çıkarma’ söylemleri içinde mutsuzlaşacaklar. Ama şu bir gerçek ki, yepyeni bir kuşak ile karşı karşıyayız ve onlara hitap etmeyecek saçmalıkta konular tartışıyoruz.
Geçen sene katıldığım bir konferansta Siber Güvenlik Akademisi’nin yetkilisinin şu sözünü hiç unutmuyorum: “Son dönemde görüşme yaptığım insanların çoğu annesiyle birlikte geliyor. Son olarak işe aldığım kişi 14 yaşındaydı. Bunlara sahip çıkarsak Türkiye’de kalacaklar, göz ardı ettiğimi anda ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkeler hemen kapıyorlar.”
İşte kırılma bu... Ya taraftarların kendi arasındaki gölge oyununu izlemeye devam edeceğiz ya da yeni kuşağın bu ülkeyi dönüştürmesini gündemimiz yapacağız. Bu kırılma ise geleceğin Türkiye’sinin kaderini belirleyecek.
Üzgünüm ama sesi çıkanlar hiç umut vermiyor. Ben de o yüzden konuyu sessiz çoğunluğa duyurmak istedim. Bilginize...
Ben mi? Boş verin beni, ben anlatmaya devam edeceğim, birileri de istediği tarafa çekecek. Zira ne demiş Oğuz Atay? “Beni dinlemediler; muhalefet yapıyorum sandılar... Ben de çevremdeki gürültüyü seyrettim sadece.” Peki umurumda mı? İnanın zerre kadar değil. Sizden ricam, sahte gündeme kurban gitmeyin ve bu kırılmayı konuşun. Çünkü bu geleceğimiz.