Son günlerde “Z Kuşağı” adlandırılmasıyla çocukların emperyalist solculuğun yeni bir kolu olarak kullanılmaya çalışıldığını görüyoruz. Büyüklerin yapamadığını, çocukların yapacağını söyleyen bu anlayışın kökleri derinlere uzanıyor. Bu düzenin bu hale gelmesinden sorumlu olan büyüklerin sistemi değiştiremeyeceği, yeni bir iktidar belirleyemeyeceği üzerinden başlayan tezler Z Kuşağını göklere çıkarıyor. Çocukların saflığından ve günahsızlığından yararlanmaya çalışan bu anlayış çocukların hayallerini sömürüyor. Söylenen şu: “Z kuşağı dijital bir dünyanın içinde olduğu için çok daha bilgili, meraklı, özgür, duyarlı, farklılıklara hoşgörülü ve isyan etmekten korkmuyor. Fanatik bağlılıkları yok. Onların eşcinsellik, etnik kimlikler, eğitim ve sosyal hayat konusundaki her türlü fikri yetişkinlere göre daha ilerici. Bu yüzden Ak Parti’nin sonunu Z kuşağı getirecek.” Batıdan yayılan Sivil Toplumcu ideoloji Z Kuşağını kurtarıcı olarak ilan ettikten sonra ona sahte kahramanlar ve liderler yaratmayı da ihmal etmiyor. Z Kuşağına model olarak biçilen liderlerin başında ise Trump’a meydan okuyan genç Greta geliyor. Hani CHP’li Kadıköy Belediyesinin duvarlara devasa resimlerini çizdiği Greta.

Z KUŞAĞININ ARKASINDA SAKLANANLAR

Yeni kuşağın fanatik bir şekilde övülmesiyle eski kuşakların dünyayı berbat ettiği görüşleri aynı anda dillendiriliyor. Gençlerin milli kültür ve tarihlerinden koparılması bu projenin bir yüzü. Ancak bunun da ötesinde insanlığın bu zamana kadar yarattığı büyük birikimi de yadsıyan bir kuşak yaratılmaya çalışılıyor. Vatan ve millet gibi değerlere ilgisiz, “yeni toplumsal hareketlerin” önüne sürülecek bir kuşak. Çocuk yaşta eşcinselliğin özendirildiği bir kuşak. Örgütsüzlüğün, başıbozukluğun özgürlük olarak yansıtıldığı bir kuşak. Yaratmaya çalıştıkları işte bunlar. Sürekli pohpohlanan bu kuşakta yaratılan tahribat geleceğimizi hedef alıyor. Aslında bu tutum emperyalist merkezlerin ve onların kuyruğuna takılan sahte solun çaresizliğini de gösteriyor. Dünyayı istedikleri hale getiremediler, insanlık direndi. Batının çürümüş Sivil Toplumcu ideolojisi yenildi, yeniliyor. Z Kuşağı adlandırılmasıyla çocukların “kurtarıcı” haline getirilmesi aslında bu çaresizliğin ve yenilginin itirafı. Siyasi ikballeri uğruna çocuklara çeşitli roller biçenler PKK’nın illegal eylemlerde çocukların arkasına saklanmasından beter bir iş yapıyorlar. IŞİD’in eline silah verdiği çocukla, Greta aslında aynı anlayışın bir ürünü değil mi?

YENİ DEĞİL BU HİKAYE, BU OYUN ESKİ OYUN

Şirinlikle avlanmak isteyen, oy deposu olarak görülen, üzerinden siyaset yapılan ve kurtarıcı olarak gösterilen çocuklar tarih ve siyaset sahnesinde yeni değil. Batı çocukları ilk defa öne sürmüyor. 1212 yılındaki çocukların Haçlı Seferlerinde yaşanılan acılar belki de dünya tarihinde yaşanan en büyük çocuk katliamıdır. Etinne adındaki bir Fransız çocuğun ortaya çıkarak Hz. İsa’nın kendisine göründüğünü iddia etmesiyle başlayan dramatik olayları hatırlatmak, “Z Kuşağı” adlandırılmasıyla Haçlı emperyalizmin yapmaya çalıştıklarını anlamak bakımından faydalı olabilir.

Etinne’ye de tıpkı Greta gibi manastırlarda, halka açık yerlerde vaazlar verdirildi. İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Haçlı Seferlerinde yaşanan başarısızlıklar ve Kudüs’ün Selahaddin Eyyübi tarafından geri alınması Vatikan’ın yeni Haçlı Seferleri organize etmedeki ideolojik argümanlarını tahrip etmişti. Papalık bunun üzerine günahsız çocukların düzenleyeceği bir seferin Hristiyanlığı kurtacağı propagandasını yaymaya başladı. Birçok çocuğa Etinne’nin havarasi olarak farklı bölgelerde bu propagandayı güçlendirmek için vaazlar verdirildi. Çocuklardan oluşan bir haçlı seferinin Kudüs’ü kurtaracağına bütün Avrupa halkı inandırıldı. Sözde bunların önünde deniz kuruyacak, Hz. Musa’nın Kızıl Deniz’i geçmesi gibi denizden geçerek Kudüs’e varacaklardı. Vendone kentinde bu sefer için yaşları 12’yi geçmeyen 30.000 bin çocuk toplandı. Sonuç felaketti. Bu çocukların binlercesi kuraklıktan ve açlıktan helak oldu. Fransa’da bu olaylar olurken Almanya’da Nikolaus adında bir çocuk benzer bir misyonla ortaya çıktı. Nikalaus, dinsizleri konuşarak doğru yola getireceğini ve Kudüs’ü kurtaracağını söylüyordu. Sonuç aynı şekilde bir felakete dönüştü. Çürüyen Batı’nın karanlığı ideolojik argüman üretmek uğruna binlerce çocuğu piyon olarak kullandı.

MEDET Z KUŞAĞI

 “Z Kuşağı’ sandıkta hesaplaşacak”, “Z Kuşağı hepimizi kurtaracak”, “Z Kuşağı seküler”, “Z Kuşağı özgürlüğüne en küçük müdahaleyi kabul etmez”, “Z Kuşağı baskıcı ve topluma ödevler veren anlayışa karşı”, “Z Kuşağı otokratik bir dille yönetilemez” gibi söylemlerin ve manşetlerin gerçeği yansıtmadığı ortada değil mi? Bu iddiaların Kudüs’ü ancak çocuklar kurtarabilir safsatasından ne farkı var? Bir kuşağa, özellikle de çocuk sayılan yaştaki insanlara politik çıkar uğruna böyle bir misyon yüklemenin onları neoliberal solun ideolojik kalıplarının içine sokma amacı taşıdığını çok iyi biliyoruz.

Şüphesiz her kuşağın eski kuşaklardan farklı özellikleri var. Ancak yaşı küçük olmak doğru yapmak anlamına gelmiyor. Bu genç dalkavukluğunun hayırlı sonuçlar vermeyeceği ortada. Etinne, Nikolaus ve Greta’yı kullananlar ile “Z Kuşağını” kendi politik amaçları için mızrak haline getirenler arasında hiçbir fark bulunmuyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyada yaptığı sululukların da amacı aynı. Ancak bu çürümüş davranışların başarı şansı yok. Toplumumuz çocuklarını ve gençlerini vatana ve millete bağlılık duygularıyla yetiştiriyor. Gençliğin içinde bu memleket için her şeyini feda edecek, kültürlü, birikimli, aldanmayacak çok önemli bir damar var. Z Kuşağı üzerine yazılanların Vatikan’ın yalanları kadar değeri yok.