Gaziantep ziyareti sonrası konuşan Kemal Kılıçdaroğlu oldukça dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Hatırlayalım:

“Hafta sonu Gaziantep’teydik. Antep’te Suriyelilerden büyük şikâyet var. Irkçılık yapmıyorum, onların evlerini yapacağız, yollarını, köprülerini, hastanelerini, her şeylerini yapacağız. Bizim müteahhitler yapacak.

Kim finanse edecek? Avrupa Birliği’nden alacağız. Göçten mi şikâyet ediyorsun, o zaman bunun maliyetini karşılayacaksın; bana söz verdiler. O zaman ‘Kardeşim güle güle’ diyeceğiz, davulla zurnayla kendi ülkelerine göndereceğiz ve Suriye’de barışı sağlayacağız, bütün Ortadoğu’da barışı sağlayacağız. Herkes bir yere not yazsın; görecekler bunu.”

Kamuoyu daha çok “bir muhalefet lideri nasıl AB ile pazarlık yapar, bu devlet geleneğine aykırı” yorumları yaptı. Şüphesiz haklı tespitler. Ancak gözden kaçan çok daha önemli bir durum var.

HANGİ SURİYELİLER ÜLKEMİZDE

Türkiye’de bulunan Suriyeli misafirlerimizin büyük çoğunluğu önce DEAŞ ardından da “DEAŞ’ı temizleme” bahanesiyle PKK/PYD/SDG işgaline uğrayan bölgelerden kaçarak ülkemize geldiler. Çoğunlukla Suriye’nin kuzey ve doğu bölgelerinden. Oralarda devlet otoritesinin ortadan kalkmasıyla savunmasız kalan ve terör yönetimi altında yaşamak zorunda bırakılan insanlar, çareyi sınırın öbür yanına kaçmakta buldular. Türkiye’ye göçün sebebi yıllardır bize söylendiği gibi “Esad zulmü” falan değil. Zaten ülkemizdeki Suriyelilerle konuştuğunuzda, çoğunlukla hangi bölgeden geldiklerini anlayacaksınız. Bu bir kenarda dursun.

ABD VE AB’NİN ‘SURİYE’­Sİ

Öte yandan, AB ve üye ülkelerin önemli bir kısmı Beşar Esad’ı devirmek üzere kurulan ve başını ABD’nin çektiği “koalisyonun” üyeleri. 10 yıldır süren ve artık çıkmaza giren Suriye’yi işgal girişiminin sorumluları. Onların temel amacı Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti kurulması. Silah ve para yardımını bunun için yapıyorlar. Bu durumda ülkenin büyük çoğunluğunda egemen olan ve ülkesini Rusya ile İran’ın katkısıyla savunan Esad’ın neden AB desteği alan Kılıçdaroğlu’na kendi ülkesini imar ettireceği cevabı olmayan bir soru. Nitekim Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında da Esad’ın adı geçmiyor. Muğlak bir “Suriye’de barışı sağlayacağız” vaadi var.

KILIÇDAROĞLU KİMİNLE BARIŞACAK

O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor. Kılıçdaroğlu’nun AB parası ile imar edeceği Suriye, PKK’nın Suriye’si yani kendi ifadeleriyle Rojava. Kılıçdaroğlu’nun ülkemizdeki Suriyelileri “güle güle” diyerek uğurlayacağı yer de yine orası.

Zaten Kılıçdaroğlu daha önce Esad’ı defalarca kez “diktatör” ilan etmişti (9 Ekim 2012, 14 Mayıs 2013, 4 Mart 2020 vb.). Yine PKK/PYD’nin “terör örgütü olmadığını, kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” olduğunu belirtmişti (29 Ekim 2019). Bu durumda PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin, ABD ve AB gibi CHP için de meşru bir örgüt olduğu anlaşılıyor.

Hatırlayalım: Kılıçdaroğlu, Suriye’nin kuzeyinde PKK varlığını bitirme amacını taşıyan Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarına da karşı çıkmıştı.

Kılıçdaroğlu’nun Suriye’de “barış” planının PYD ile barış olduğu çok açık. Hakikaten Suriye için bir barış öngörseydi, denklemde AB değil, Suriye hükümeti, Rusya ve İran olurdu. Vatan Partisi örneğin PKK/PYD’yi bitirecek, Suriye’nin yalnızca toprak bütünlüğünü değil, devlet bütünlüğünü de sağlayacak, Suriyeli misafirlerimizi de güvenle ülkelerine gönderecek bir çözüm için bu güçlerle işbirliğini savunuyor.

Kılıçdaroğlu’nun sözde çözümünün, Türk müteahhitlerin AB parasıyla PKK/PYD’nin işgal ettiği bölgeleri imar etmesi olduğu anlaşılıyor. Bu elbette basit bir inşaat hareketinden daha büyük anlamlar içeriyor: PKK/PYD’ye resmi meşruiyet! Bu ise, ABD’nin meşhur “Türkiye himayesinde Kürdistan” planından başka bir şey değil.

Kılıçdaroğlu CHP’sinin yurt içinde PKK’nın uzantısı HDP ile iş tutması, onun kapatılmaması için siper olması da fotoğrafı tamamlıyor.


Utku Reyhan

Aydınlık