Leyla Düzel yazdı

Kılıçdaroğlu yıllardır gitmediği, Aralık 2021 ve Ocak 2022 programında olan ama iki kez iptal ettiği Diyarbakır ziyaretini ani bir kararla 8 Mart gecesi gerçekleştirmeye başladı.


Erdoğan’ın Ukrayna ve Rusya arasında arabuluculuk çalışmaları kapsamında Antalya Diplomasi Forumu 2022 toplantıları içinde Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanları'nı Türkiye’nin ev sahipliği ile bir araya getireceği açıklanmıştı. Kılıçdaroğlu’nun 3 günlük gezisi de ne hikmetse aynı güne denk getirilmişti. Türkiye’nin gururlanacağı bir dizi görüşmelerin olacağı Antalya'daki bu etkinliği gölgelemek maksadı ile manşetlere çıkıp gündem değiştirme çabası bu ziyaret kararını aldırmış olmalı.


Ziyaret uçaktan iner inmez bir skandal ile başladı. Kılıçdaroğlu gece vakti apar topar Diyarbakır Annelerinin otelini bastı. Otelde görüşmek istemeyen ailelerin temsilcileri HDP önündeki çadıra beklediklerini belirtti. O arada çekilen resimler ise "Aileler ile görüştüm, sorunlarını dinledim" başlığı ile medyaya servis edildi. Diyarbakır HDP binasının önünde 3 yıldır evlat nöbeti tutan yüzlerce aileye Kılıçdaroğlu resmen kumpas kurmuştu.


Ertesi gün ailelerin basın açıklaması ile gerçekleri anlattığı saatte ise Kılıçdaroğlu Selahattin Demirtaş’ın babası ile kahvaltı ediyordu.


Daha sonra Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi ile bir toplantı gerçekleştirdi. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Vural toplantının açılış konuşmasında, “Sayın Genel Başkan TSK’nin PKK’lı teröristlere yönelik sınır ötesi operasyonlarına ilişkin, özellikle bu güneye ve Rojava’ya yapılan askeri baskınların, askeri operasyonların artık son bulması gerekir diye düşünüyoruz. Çünkü bunlar artık normal bir terör operasyonu falan değil, bu artık biraz da bir halkı ezme operasyonudur.” ifadelerini kullanırken Kılıçdaroğlu yanında suspus oturmuş tek kelime dahi cevap vermemiştir. Sessiz kalması iktidara gelirse içte ve dışta, PKK ve YPG'ye TSK operasyonlarını durduracaklarının onayıdır. Zaten Suriye Tezkeresi'ne de evet oyu vermemişlerdi.


Daha sonra bir genç Kılıçdaroğlu’na Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakacak mısınız? Diye bir soru yöneltti. Zaten hiç gizlemediği TBMM kürsüsünde devamlı dile getirdiği konulara özetle gence şu cevabı verdi.

“Selahattin Demirtaş'ı da Osman Kavala'yı da, askeri öğrencileri de, gazetecileri de, ne kadar haksızlığa uğramış onlara göre düşünce mahkumları varsa, tamamını serbest bırakacağız”


Devamlı "Adalet" diye bağıran birinin yargı kararlarını hiçe saydığı ve hatta yargı kararını kanun dışı kendisinin vereceğini söyleyen bir parti genel başkanı "Adalet" dağıtacak. Kime göre? Neye göre? Hakim misiniz? Savcı mısınız? Yoksa İktidar olduğunuzda o devamlı ağzınızdan düşmeyen "Diktatör" olmaya aday mısınız?


O da biliyor bunları yapamayacağını ama bu söylemleri icraata dökmeye başladığında bir iç savaş çıkacağını ve sonrası ülkemizin bölüneceği biliyor.


Türkiye’de başka türlü emellerine ulaşamayacağını bilen bir GLADYO var. BEKA bu GLADYO canavarının ta kendisidir.


Peki bir iç savaş sonucu ne elde edecekler?


1 Türkiye’nin küresel güç olmasının önü kesilecektir.


2Türkleri birbirine kırdırarak kalan kısmını Anadolu'ya hapsedecektir.


2Montö'yü uzun yıllar reddeden ABD kazanılmış haklarımızı çöpe atıp Rusya'yı Karadeniz'de nefessiz bırakacak ve savaş gemilerini tahrik amacı ile sınırlarına kadar sokacaktır.


3Büyük Ortadoğu Projesi'ni devam ettireceğim diyen Kılıçdaroğlu ile İsrail'in Vadedilmiş Topraklar dediği Güneydoğu bölgemize PKKYPG eli ile hızlı bir şekilde sahip olacaktır.


4 Rumlar KKTC'ye eşzamanlı saldıracak ve adadan Türk kimliği silinecektir.


5Yunanistan Ege'den saldıracak ve iç savaş sonrası Ankara’ya sıkıştırılmış olan Türk Hükümetini yeniden Sevr Haritasının kabulüne zorlayacaktır.


6Libya, Afrika, Doğu Akdeniz, Suriye Türk kimliğinden vareste yeni Amerikancı politikalara yelken açacaktır.


Yuvarlak masa aşığı ülkemizin liberallerinin sık sık oturtulduğu bu masalara CHATHAM HOUSE ekibinin yol ve yön gösterdiği bilinen bir gerçektir. Kılıçdaroğlu’nun söylemleri de ülkemizde çıkarılmak istenen bir iç savaşın proje söylemleridir.


Sayın Devlet Bahçeli’nin bugünkü basın toplantısında söylediği gibi ABD ve içimizdeki CIAFETÖ uzantıları bize yıllardır yaptırım uyguluyor. İki ileri bir geri gitsek de, bu yaptırımlar bizim kararlı yürüyüşümüzü yavaşlatsa da durduramamıştır. Aselsan ve Savunma Sanayimizin bu sebeple güçlendiğini ve 15 Temmuz FETÖNATO darbe girişiminin Türkiye’nin yükselişine ivme kazandırmaktan başka bir işe yaramadığını anlamıyorlar.


Milliyetçiler yuvarlak şeyleri sevmez, köşeleri ve kırmızı çizgileri vardır. Dış güçlerin hesapları yukarıdaki bu maddeler üzerine çünkü mekanik fikir yapısına sahiptirler. Meşhur yuvarlak masalara ise yörüngelerinden çıkarmak istemediklerini oturturlar.

Bu masaların etrafında 360 derece dönerek hep onları bulurlar. Bu çemberin içinde milli olamadan bir gün heba olacak ve siyaset tarihinin tozlu sayfalarında yitip gideceklerdir.


Yok saydığınız, gücünü hafife aldığınız sessiz çoğunluğun iman gücünü ve zor şartların insanı olduğunu ağzında gümüş kaşık ile doğanlar bilemez. Ülkemize saldıran çok kollu canavar GLADYO'nun başını enin de sonun da KURTların yiyeceğini hesap edemiyorlar.


Rahmetli Sezai Karakoç üstadımızın dediği gibi "Herkesin bir hesabı var ama sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır. Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır. Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır."