CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; “Başında bulunduğum Parti geçmişte çok derin yaralar açtı. Partiyi uzun zamandır dönüştürmeye çalıştım. Şimdi mağdurlarla helalleşmek üzere yola çıkıyorum” diyor.
Sayın Kılıçdaroğlu, 15 Kasım 2021 günlü gurup toplantısında kimlerle helalleşeceği konusunda bazı ipuçları verdi. Şaşkınlıkla izledim.
28 Şubat mağdurları, 67 Eylül mağdurları, Roboski mağdurları, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas Mağdurları, Romanlar, Varlık vergisi, Ahmet Kaya, Diyarbakır cezaevi mağdurları vb... Bunlarla helalleşecekmiş! CHP’nin geçmişte açtığı “derin yaralar” bunlarmış?
TV’lerde arzı endam eden bazı CHP Merkez yöneticileri ise DEAŞ (IŞİD) militanlarının eylemi sonucu kaybettiğimiz kardeşlerimizin yakını gar mağdurlarını, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminde köprüdeki askeri öğrencileri vb. başka konuları da dahil ettiler. KHK mağdurları dedikleri ve hakkında kesinleşmiş yargı kararlarını dahi tanımama sözü verdikleri FETÖ ve PKK’lılar da var. Bunları da bir hafta içinde görevlerine iade edeceklermiş. İl il dolaşıyorlar.
DERİN YARALARI CHP Mİ YARATTI
İnsanın aklına, “Bütün bu 'derin yaralar'ı CHP yarattı” düşüncesi ister istemez takılıyor. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bu olayların mağdurlarıyla helalleşmek üzere kendisini adamış. Yola çıkıyormuş!
Doğrusu hangi CHP’li üyeye sorsanız, “Bu olayları CHP mi yaptı” derseniz şiddetle itiraz eder ve “Ne alakası var” der!
FETÖ’nün, PKK’nın alçak eylemlerini hangi CHP’liye kabul ettirtebilirsiniz ki? Gladyo’nun katliamını hangi CHP’liye benimsetebilirsiniz?
CHP’yi, CHP tabanını Kılıçdaroğlu’nun önemli ölçüde dönüştürdüğü bir gerçektir. FETÖ’yü ve HDP’yi bile ittifak bileşeni olarak benimsettiğini, bu yolda hayli mesafe aldığını kabul etmeliyiz. Ancak iş ABD piyonu bu güçlerin eylemlerini benimsetmeye gelince oluşacak tepkiyi tahmin bile edemezsiniz!
Başörtüsü konusunda Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olduktan sonra yaptığı açılım, Anayasa’yı, Mahkeme kararlarını tanımayan yaklaşımı ve söylemi, türbanın kamuda da meşru hale gelmesinde tayin edici olmuştur. Muhafazakârlarla o gün helalleştiği yadsınamaz. Karar TV’de “muhafazakârlarla helalleşeceğim” demesinin bu nedenle bir anlamı yoktur. Zaten en son CHP Kurultayı'nda kabul edilen deklarasyonda kılık kıyafet özgürlüğünden, yaşam tarzı özgürlüğünden, kimlik siyasetinden bol bol söz ediliyordu. Hatta deklarasyon Kurultay'da oybirliği ile kabul edildi.
67 Eylül 1955 olayları için, Özel Harp Dairesi’nin Başkan Yardımcısı, Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğu günlerde onun başdanışmanı olan Org. Sabri Yirmibeşoğlu “Dört dörtlük bir Gladyo eylemiydi” demiştir. O günlerde Demokrat Parti iktidardır. Türkiye 1952’de NATO’ya girmiş ve ABD, devletimizin içinde, Gladyo’yu CIA aracılığı ile örgütlemiştir. Rum vatandaşlara karşı İstanbul’daki o acılı olayları gerçekleştirmişlerdir.
Kahramanmaraş olayları davasında müdahil vekilliği yaptım. Sivas davasında da aynı şekilde öldürülen aydınlarımızın çoğu yakınlarının avukatıydım. Yargılamaların ve kesinleşen kararların gerekçeleri hâlâ hafızamızda taptaze.
Maraş Katliamı, Ecevit Hükümetini devirmek amacıyla yaratılan dört dörtlük bir kontrgerilla eylemidir. Gladyo eylemi yani. 1980 Temmuz'unda, 34 insanımızın öldürüldüğü Çorum olayları, 35 aydınımızın yakılarak öldürüldüğü 2 Temmuz 1993 Sivas olayları da ABD’nin bölge planlarıyla alakalı olan Gladyo katliamlarıydı. Bu katliamlar AB ve ABD emperyalizminin kontrolünde NATO Gladyo’sunun bölge planları için yaratılmış alçakça eylemlerdir. Ardından 12 Eylül 1980 Amerikancı “Our Boys” darbesi geldi. CHP’yle birlikte bütün partileri kapattı.
28 Şubat 1997 Kararları ve devrim yasalarının uygulanmasını öngören uygulamaları; Fetullah Gülen ve Tansu Çiller’i hedef aldı. Kurdukları örgüt ve devletin içine yerleştirdikleri Gladyo’yu, kaçırıp öldürülen kişilerin faillerini, Azerbaycan’da ABD adına yapılan, Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’i öldürmeyi amaçlayan darbe alçaklığını, Yeşil'i, Çatlı'yı kullananların, işlenen cinayetlerin gerçek faillerini, eroin ticareti yapanları hedef aldı. Fakat, Kemalist devrimin cılız bir atağıydı. Sonuçsuz kaldı.
İşlenen suçlarla alakalı devlet raporları ortada.
TBMM Susurluk Komisyonu Raporu'na bakalım!
17 Aralık 1997 tarihli ve MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzasıyla Başbakan Necmettin Erbakan’a sunulan, ekleriyle birlikte 223 sayfa tutan MİT Raporu'na bakalım!
Başbakan Mesut Yılmaz’a sunulan ve onun bir TV programında kamuoyuna açıkladığı Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş imzalı resmi rapora bakalım!
Hepsi, TBMM arşivinde, MİT arşivinde, MGK arşivinde mevcut. Hatta Kaynak Yayınları'ndan kitap olarak yayımladıklarımız oldu.
28 Şubat’ı hedef alanlar FETÖ’yü, Azerbaycan darbesini, Fetullah Gülen’i, Yeşil’i, Çatlı’yı, Mehmet Eymür’ü, Çiller’i, Ağar’ı onların Türkiye’ye ihanet anlamındaki eylemlerini, işlenen korkunç ve alçakça cinayetleri, eroin ticaretini, karapara aklama işlerini de onaylamış, aklamış olduklarının acaba farkında mıdır?
CHP İstanbul Başkanı Canan Kaftancıoğlu, “Ermeni Soykırımı” ve “Dersim Katliamı”nı tanıma çağrıları yaptı.
NE HELALLEŞMESİ HESAPLAŞMAK ŞART
Bunları yapanlarla “helalleşmek” değil hesaplaşmak şart. Nitekim hesaplaşma daha bitmedi, sürüyor. Türkiye’nin çıkışı bu hesaplaşmanın başarıyla sonuçlanmasından sonra gelecek.
Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” söylemi günlerdir, TV’lerin akşam programlarının, sosyal medya platformlarının, yazarlarının, gazete köşelerinin üzerinde durduğu en önemli konudur.
Bilen bilmeyen herkes konuşuyor. Ancak yukarıdaki devlet belgelerinden, o günlerde yaşananlardan tek kelime eden yok. Adeta unutturulup, hafızalardan silinmek isteniyor. Ancak nafile bir gayrettir bu…
Türkiye, 1945 sonrası 1914’lere kadar süren Gladyo eylemlerini, katliamları, Uğur Mumcu'larımıza, Muammer Aksoy'larımıza, Turan Dursun'larımıza, Bahriye Üçok'larımıza karşı yapılan suikastları, darbeleri, FETÖ kumpaslarını ve o dönemin sorumlularını asla affetmeyecek, unutmayacak ve hesabını soracaktır/sormaktadır.
KUTUPLAŞMAYA KARŞI MI BARIŞÇI MI
Sayın Kılıçdaroğlu, bu açılımı kutuplaşmaya karşı uzlaşma, barış açılımı olarak gündeme getirmişmiş… Ne kadar iyi niyetli, ne kadar halisane! Peki öyle mi?
Bu asla doğru değil. Samimi bir yaklaşım yok.
Fakat CHP’li aydınlardan, tabandan Kılıçdaroğlu’nun bu açılımına şiddetli itirazlar geliyor. Gelmesi de çok doğaldır.
Günaydın mı diyelim! Atı alan Üsküdar'ı geçti mi diyelim! Her neyse itirazlar yine de iyidir.
Acaba gerçekten Kılıçdaroğlu’nun sözleri kutuplaşmaya karşı mı? Barışçı mı? Yoksa geçmiş yaraları bir kurnazlıkla kaşıma çabasının dışavurumu mu? Bunu iyi analiz etmeliyiz. Cumhuriyet düşmanı, Atlantik’in piyonlarının işlediği suçları örtbas etme gayreti kutuplaşmayı azdırır; barışı bozar. “Yaratıcı yıkıcılık” hedefleyenlerin sözleri kimseyi aldatmamalıdır.
Her hafta gurup toplantısında TBMM’de yapılan kışkırtmaların; Seçim gayrimeşru, Anayasa gayrimeşru, yapılan bütün işler gayrimeşru, hükümet gayrimeşru diyen birisinin kutuplaşmadan yakınması, barış söylemi samimi midir? Gayrimeşrunun anlamını bilen hiç kimse buna evet demez/diyemez.
CHP Milletvekilleri Şafak Pavey ve Sezgin Tanrıkulu, 2015'te “Soykırımla Yüzleşin” pankartı arkasında yürümüştü. Bu duruma tepki gösteren bazı CHP'li vekiller istifa etmişti.
KILIÇDAROĞLU CHP’NİN GEÇMİŞİ İLE HESAPLAŞIYOR
Vatansever CHP’liler ve bizler, Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” söylemini doğru olarak ve gerçek içeriğiyle anladık. CHP’nin devrimci geçmişiyle hesaplaşması, Atatürk dönemiyle hesaplaşması gündemdedir. “Muhafazakârlarla helalleşme” söylemi görüntüdür. CHP tabanına, Vatan Partisi Genel Başkanı Sayın Dr. Doğu Perinçek’in deyimi ile bir kez daha “bonzai içirilmek” isteniyor.
Sayın Kılıçdaroğlu, bütün umudunu Atlantik sistemine, ABD’ye bağlamıştır; oradan iktidar beklemektedir. Buna inandırılmıştır. Çaresizdir. CHP’nin devrimci geçmişi ile savaşmak zorundadır. Gerçek bundan ibarettir.
Açıklamaya çok şiddetli itirazları duyunca, 15 Kasım 2021 günü yapılan Grup konuşmasında sapla samanı birbirine karıştırdı, telaşa kapıldı. Saçma sapan helalleşme örnekleri verdi. Kimse o örneklere inanmıyor/inanmaz.
Kılıçdaroğlu, gerçekte “derin yaralar” açtığına inandığı Atatürk devrimlerini, CHP’nin devrim dönemindeki, 1938’e kadarki politikalarını sorguluyor. Buna seçildiği ilk yıllardan itibaren adım adım başlamıştı zaten. Onun ağzından çıkan; “1930’ların CHP’si değiliz”, “Dersimli Kemalim” sözlerine CHP içinden itiraz gelmemesi cesaretini artırmıştır. “Dersim katliamı”, “Ermeni soykırımı” diyen milletvekilleri hâlâ CHP’nin grubunda itibarlı koltuklarda, Atatürk’ü hedef aldıklarını gizleme gereği dahi duymadan, pişkin pişkin oturuyorlar.
Bu zatlara da CHP tabanından anlamlı bir itiraz, ses yok. Cesaret bulmalarının önemli sebeplerinden biri de bu olsa gerek.
SONUÇ
NATO’yu, Gladyo’yu, FETÖ ve PKK’yı, ABD emperyalizminin piyonlarını ve eylemlerini aklayıp suçu, onların hedef aldığı güçlerin üzerine yıkma çabası sonuç vermeyecektir. Kimseyi aldatamayacaktır.
Bu çaba sizi asla iktidar yapmaya yetmez. ABD’nin iktidarları belirlediği günler çoktan geride kaldı. Umut bağladığınız dağlara çoktan kar yağdı!
ABD’nin askerleri, polisleri, kıdemli MİT elemanları, hâkim ve savcıları, NATO’nun askerleri Silivri’de, Sincan’da.
Bu yakıcı gerçekler bile sizi uyandırmaya yetmiyorsa, yapacak bir şey yok!