PKK vahşetinin 100 bin can aldığı bir ülkede, HDP’liler Seyit Rıza heykeli dikiyorsa, bu tabii ki yalnızca kültürel bir girişim değildir, HDP zihniyetinin ele geçirdiği CHP’nin ona sahip çıkması rastlantı değildir. Tehlikeli bir kışkırtmadır. Siyasi anlamda Tunceli’ye durmadan “Dersim” demek Cumhuriyet’e meydan okumadır.
HaberTürk sunucusu soruyor Kılıçdaroğlu’na: “Seyit Rıza Kimdir? Bir Dersimli olarak onu nasıl görüyorsunuz?
Kılıçdaroğlu’nun cevabı : “Bir insandır”! Bu yanıtla soruyu geçiştirmeye ya da zaman kazanmaya çalışıyor, ancak sunucu “İnsan da, nasıl biridir? Bir isyancı mıdır?” diye üsteleyince şunları söylüyor: “Bölgede sevilen, sayılan bir insandır. Seyit Rıza mektubunda şunları söylüyor: Biz Horasan’dan geldik, eğer sizi rahatsız edeceksek, Horasanımıza geri dönelim, diyen bir insandır. Dersimliler kim ne derse desin Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlıdırlar.” Sunucu: “Bu kadar insan hayatını kaybetti, Dersimliler neden CHP’ye oy veriyorlar?” Kılıçdaroğlu’nun cevabı: “Neden vermesinler!” Bunu birkaç kez yineledikten sonra Dersimlilerin o dağlara boşuna çıkmadığını, Osmanlı döneminde büyük zulüm gördüklerini belirtiyor ve ekliyor: “Bu soruları soranlar o zulmü niye gündeme getirmiyorlar, getirsinler. Dersimliler o dağlara ölümden kaçmak için sığındılar. Kuyucu Murat Paşa 40 bin kişiyi öldürdü, kuyulara doldurdu. Davutoğlu biliyor mu Kuyucu Murat Paşa’yı, ağzına alıyor mu?” Konuyu şöyle kapatıyor: “Bir kişinin, bir toplumun acıları üzerinden siyaset yapılmaz.”
CHP YÖNETİMİNİ ELE GEÇİREN ZİHNİYET
Siyaset son derece ilginç ve gülünç bir kurum. Kılıçdaroğlu şimdi Davutoğlu’yla birlikte hareket ettiğini, İmamoğlu’nun onlarla anlaşarak aday gösterildiğini ağzına alıyor mu?
2010’da HDP’li belediye Tunceli’de Seyit Rıza heykeli dikiyor, meydana Seyit Rıza Meydanı adı veriliyor. Bunu niye yaptınız sorusunu “Türkiye’deki demokrasiyi test etmek için” diye yanıtlıyorlar. Test gayet pozitif sonuç veriyor. Polisin suç duyurusunu savcılık “Suç unsuru yoktur.” diye reddediyor. Devir Oslo görüşmeleri, açılım devridir, AKP son derece demokrattır, özgürlükler bayıltacak kadar geniştir.
HDP’nin diktiği heykele CHP’liler onlar kadar sahip çıkıyor. CHP milletvekilleri o heykelin kaldırılması tekliflerine AKP’lilerle birlikte karşı çıkıyorlar. Orada Seyit Rıza’yı anma toplantıları düzenliyorlar. Bugünkü can dostları İYİ Partililer ateş püskürüyor!
Tayyip Erdoğan Kasım 2011’de Dersim’de devletin katliam yaptığını belgeler göstererek ilan ediyor, devlet adına özür diliyor. CHP’yi de özür dilemeye çağırıyor. CHP açık bir özür dilemiyor, ama özür dilemekten çok daha ötesine geçiyor. Kılıçdaroğlu ile birlikte Seyit Rıza zihniyeti CHP yönetimini ele geçiriyor.
SÜREKLİ GÖREVLİ
Tekrar eskiye dönüp devam edelim. Bianet’in 18 Mayıs 2010 tarihli haberinde, Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı seçilmesinden bir hafta önce Aksiyon dergisine verdiği geniş röportajın özeti yer alıyor. “Eşkiya Torunu Bir Lider Adayı” başlığı altında sürmanşet: “Dersimli Kureyşanlı Aşireti’nden gelen, büyük büyük dedesi Osmanlı’da eşkiyalık yapmış, AKP’li rakiplerini açıkladığı dosyalarla istifa etmek zorunda bırakan Kılıçdaroğlu Deniz Baykal’dan çok farklı bir portre çiziyor.” “Kureyşanlılar” adının özel vurgulanması da Dersim İsyanı’na bir göndermedir, arada saptayalım. Aksiyon’un yorum ve sorularına göre Kılıçdaroğlu, İstanbul Belediye Başkan Adaylığı’na Baykal’ın onu harcama oyunuyla getirilmiş. Fakat Kılıçdaroğlu “Sayın Baykal’ın böyle düşündüğünü sanmıyorum” diyor. Yine saptayalım: O “Sayın Baykal” tam kaset komplosu ertesi, panik ve telaş içinde FETÖ’ye teşekkür etmiş, “Bunu onlar yapmadı.” demişti.
O dönem saldırganlığının zirvesindeki FETÖ’nün önde gelen dergisi acaba neden CHP Genel Başkan Adayı’yla bu kadar sempatik bir röportaj yapıyor, adeta muhalif bir yayın gibi uzun uzun Kılıçdaroğlu’nun dosyalar açıklayarak istifa ettirdiği AKP’li yetkililerden bahsediyor? Son derece tuhaf!
“Sizde de dedelik var mı?” sorusuna, “Ailede var, ama ben bu işi yapmıyorum” diye cevap veriyor Kılıçdaroğlu. Yine çok ilginç bir cümle: “Hayatımda hiçbir göreve talip olmadım, görevler bana geldi.” Bu sözü istediğiniz gibi yorumlayabilir, örneğin şöyle diyebilirsiniz: Kılıçdaroğlu’nun hiçbir zaman bir ideolojisi, öz misyonu olmamış, onu sürekli bir şeylerle görevlendirmişler. Bu büyük ölçüde doğrudur, ancak başka bir şeye dikkat çekmek isterim. Bu duruş ve bu cümle bire bir Seyit Rıza duruşudur, Seyit Rıza söylemidir.
HEYKEL SADECE HEYKEL DEĞİLDİR
Aksiyon söyleşisini bırakıp heykele dönelim ve başka bir şey soralım:
Ya AKP elindeki bunca imkânla Menemen katili Derviş Mehmet’in heykelini dikseydi? Şükür ki böyle bir şeye hiç yeltenmediler. Ancak Menemen anma etkinliklerine zaman zaman katılmayışları büyük öfke yaratıyor muhalefette. Bülent Arınç’ın o adamın torunu olduğu yönündeki iddialar bir yığın küfürle birlikte sık dillendiriliyor. Bülent Arınç bunu kaç defa yalanlasa, Menemen faillerini lanetlese de söylenti üstüne yapışmış halde. Meczup işi bu tuhaf provokasyonun tam bir sapkınlık olduğu açık. Nakşibendi bağlantılarına rağmen AKP olayı sahiplenmiyor. Tayyip Erdoğan’ın üstatlarından Necip Fazıl’ın bile Menemen sapıklarını nefretle andığı biliniyor.
Peki ya AKP Şeyh Sait’i sahiplenseydi? Heykelini dikseydi? Mart 2017’de referandum oylaması sırasında AKP Diyarbakır teşkilatı bir caddeye Seyh Sait adına evet oyu isteyen bir pankart astı. Kıyamet koptu. HDP pankartı destekledi, bugün Millet Cephesi’nde yer alan “Yetmez Ama Evetçiler”in içi yağ bağladı. Fakat AKP olayı üstlenmedi. “Tek bir partilinin astığı tek bir pankarttır, partimizi ve il örgütünü bağlamaz” diye demeç üstüne demeç verdiler. Ya onlar da HDP’liler gibi “Evet, yaptık, Seyit Rıza’nın Heykeli Tunceli merkeze dikilirken, bir pankartı bize çok mu gördünüz?” deselerdi!
Hiçbir heykel, hiçbir meydan ismi sadece heykel değildir, sadece kültürel zenginlik değildir. Arkasını önünü düşünmek gerekir.
Ne diyeceklerini adım gibi biliyorum: Derviş Mehmet ile Seyit Rıza’yı bir mi tutuyorsun? Bir tutmuyorum. Şeyh Sait ile Derviş Mehmet’i de bir tutmuyorum. Derviş Mehmet çılgın bir psikopattı, kötülerin içinde Şeyh Sait kişi olarak Derviş Mehmet’ten daha iyi bir karakter olabilir. Fakat büyük oynadı ve daha büyük tahribat yaptı, çok daha fazla insanın ölümüne yol açtı. Evrensel hukuk açısından ikisinin arasında fark yok. Hatta Şeyh Sait daha fazla yıkıma yol açtığından daha fazla cezayı hak eder. Her isyan edip ölümlere yol açan bunun hukuki sorumluluğunu üstlenmek zorundadır. Tıpkı bizim 68 ve 78 kuşağının üstlendiği gibi. “Biz isyan ettik, ama devlet de hoş görsün” demedik. Gerçi sonradan iş cıvıdı, tamamen buna döndü. O isyanın haklılığı ve haksızlığı ayrı bir konudur ve haklı olan isyandaki haklılığını sonuna dek savunmalıdır.
Seyit Rıza’nın ötekilerden farkı ne? Bize, solculara daha yakın gelmesi mi? Yüzyıllar süren ve halen de sürmekte olan Sünni çoğunluk baskısı altında zulüm görmeleri, sürekli katledilmeleri mi? Alevi olmaları mı? Şeriat istememeleri mi? Atatürk döneminde tüm laiklik çabalarına karşın devlet içinde hâkim Sünni askersivil bürokratların onlara baskıyı ve aşağılamayı (Osmanlı dönemi ortalamasına göre belirgin düzeyde azalmasına karşın) devam ettirmeleri mi? Bunların hepsi elbette dikkate alınmalı. Fakat ancak hafifletici neden sayılabilirler.
Hiçbir şey zulme uğrayanların başkalarına zulmetmesini haklı çıkarmaz. Şeriat istemeyenler kendi bölgelerinde başka tür bir şeriat hâkim kılmışsa burada ciddi sorun var demektir. Gelen memurlar neden sürekli taciz ve tehdit edildi? Cumhuriyet hukuku o çok geniş coğrafyaya neden sokulmadı? Neden feodal bir hukukla, mahkemesiz infazlarla birçok ile hükmetmeye kalkıldı? Alışkanlık haline gelmiş soygunlar neden durdurulmadı? Çocuklar okullardan neden mahrum edildi? Hangi devlet daha kaç yıl göz yumacaktı bu kargaşaya?
Seyit Rıza’nın idama götürülürkenki dik duruşu, metaneti, insani cesaret, yiğitlik açısından takdir edilecek bir şey. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de birçok olumlu hizmetler vermiş, o da ayrı yerde dursun. Ne var ki her cesaretliyi örnek insan ya da halk kahramanı sayamayız. Tam zıt ideolojilerden de çıkar bu anlamda sağlam insan, mafyadan da çıkar... Halk kahramanı saymak için daha fazla nitelikler gerekir. Bir kere niye isyan etmiş, davası neymiş diye sormamız gerekmez mi?
YAZI DİZİSİNİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Aydınlık