Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin kararı uyarınca Osman Kavala’yı tahliye etmeyen Türkiye için ihlal süreci başlatılmasını istedi. Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Konseyi’nin bu hamlesine karşı bir açıklama yayınlayarak, “Başta AK Bakanlar Komitesi olmak üzere herkes, bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yürütülen yargı sürecine saygı ve güven duymalıdır.” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Konseyi kararlarını uzmanlara sorduk. Hukukçular, AİHM'nin Türkiye’nin iç işlerine karıştığını, böyle bir yetkisinin olmadığını belirtti.
'AİHM KENDİ HUKUKUNU ÇİĞNEDİ'
Vatan Partisi Başkanlık Kurulu Üyesi Avukat Nusret Senem, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı davrandığını söyledi:
“Gerek 10 büyükelçinin Osman Kavala konusundaki açıklaması gerekse AİHM’nin 'Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı tahliye edin' görüşleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine kesinlikle aykırıdır. 4 Kasım 1950’de kabul edilen 59 maddeden oluşuyor Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. Bunların hükümlerini tek tek inceleyelim. Hiçbirinde Türkiye’nin mahkemelerine verilmiş bir yetkinin doğrudan AİHM tarafından kullanılması söz konusu edilmemiş. AİHM ancak bir hak ihlali varsa onu tespit edebilir ve onun düzeltilmesini isteyebilir. Türkiye ona uyup uymaması konusunda serbesttir. Uymazsa tazminat hükmü altına girer, sözleşmenin 5. maddesi gereğince. Aksi kabul edilemez. O Türkiye’nin iç işlerine karışmak olur. Bunu çağrıştıracak hiçbir uluslararası sözleşmede Türkiye’nin taahhüdü yoktur. 10 büyükelçinin Kavala konusundaki açıklaması da açıktan bir ülkenin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, yargı bağımsızlığına, egemenliğine aykırı küstahça bir karışma tavrıdır, kabul edilemez.
'TÜRKİYE UYGULAMAMAKTA HAKLI'
“AİHM, 'Selahattin Demirtaş'ı serbest bırakın, tahliye edin' diye karar verdi. Ancak bu karar hem sözleşmeye hem protokollere hem AİHM’nin bugüne kadar vermiş olduğu kararlara, içtihatlara aykırı. Yani AİHM kendi hukukunu çiğnedi. Bir kişinin tahliye edilip edilmemesine o ülkenin yetkili mahkemeleri karar verebilir. Kararda, Demirtaş’ın Türkiye’de iç hukuk yollarını tamamen tüketmediği de ifade ediliyor. Anayasa Mahkemesi’nin Demirtaş’ın durumuyla ilgili eğer sözleşmeye aykırı bir durum varsa hak ihlali kararı vermesi gerekirken AİHM bunu beklemeden kendi kafasına göre bir hüküm kurdu. Türkiye uygulamamak konusunda haklıdır.”
‘90. MADDEDEKİ HÜKÜM KALDIRILMALI’
Senem, 2004’te kabul edilen Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasındaki hüküm dolayısıyla uluslararası anlaşmaların anayasaya aykırılığının iddia edilemediğini belirterek şunları dile getirdi:
“Hükme göre, 'Uygun, yürürlüğe konulmuş, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır. Aynı şekilde de milletlerarası anlaşmaların anayasaya aykırılığı iddia edilemez.' Bu tabi Türkiye’nin yargıyla ilgili egemenlik haklarını bir yönüyle uluslararası sözleşmelere terk eden bir madde. Bu düzenlemenin yanlış olduğunu sonuna kadar ifade etmiş ve eleştirmiştik. Anayasamızın esasına aykırı bir düzenleme. Önümüzdeki dönemde büyük bir anayasa değişikliği olacaksa bu hüküm kaldırılmalı.”
‘TÜRKİYE UYMAK ZORUNDA DEĞİL’
Emekli Diplomat Vahit Özdemir, Avrupa Konseyi’nin Kavala kararının Türk yargısını daha da güçlendireceğini ifade ederek şunları kaydetti:
“Türkiye bu çağrıya uymak zorunda değil. Uluslararası anlaşmalara kim uyuyor ki? Avrupa Konseyi, Türkiye’yi tehdit ederek korkutmak istiyor. Türkiye’de iktidar baskı altında kalır mı, Osman Kavala’yı tahliye ederler mi diye bakıyorlar. Bu kadar Osman Kavala’yla ilgilenmesi bile, Kavala’nın onlar için çalışan kripto ajan olduğunu gösteriyor. Bu izaha ihtiyaç olan bir konu değil. Avrupa Konseyi'nin bütün sıkıntıları bitti de konu gele gele Kavala’nın hapiste olmasına mı geldi? Bunlar Türkiye’yi bunaltmak ve sıkıştırmak istiyorlar. Hâlbuki bunlar bunu yapmakla Türk adalet mekanizmasını daha da güçlendiriyorlar. Bağlayıcılığı yok. Para cezası kesebilirler sadece. Onun da tahsili çok zor. Bir sürü insan hakları ihlali var Avrupa Birliği ülkelerinde. Onların üzerine neden gidilmiyor? Türk hakimlerinin adil bir karar vereceğini ümit ediyorum.”
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINDAN TEPKİ
AYDINLIK / ANKARA
Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Türkiye ile ilgili kararını “taraflı bir tutum” olarak niteledi. Açıklamada, “Ülkemizde devam eden yargı sürecine saygı ilkesi uyarınca, Avrupa Konseyi'ni bağımsız yargıya müdahale niteliği taşıyacak bu kararın devamını getirmekten kaçınmaya davet ediyoruz. Başta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi olmak üzere herkes, bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yürütülen yargı sürecine saygı ve güven duymalıdır.” denildi.
Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olan Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan sorumluluklarının bilincinde olduğu vurgulanan açıklamada, “Bu yıl içinde 128, bugüne kadar ise toplam 3674 AİHM kararı tarafımızdan uygulanmıştır” bilgisi verildi, şunlar kaydedildi: “Kavala kararından daha eski olan ve başka ülkeler hakkında ve konularda da uygulanmayan kararlar varken, özellikle Kavala kararının sürekli olarak gündemde tutulmasını tutarsız bir yaklaşım olarak görüyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemindeki mevcut mekanizmaların hukuki ve adil bir anlayışa göre değil de, siyasi mülahazalar üzerinden belirli ülkeler aleyhinde işletilmesi her şeyden önce Avrupa Konseyi’nin kendi itibarını zedelemektedir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, insan hakları sisteminin etkinliğini sürdürmek istiyorsa tarafgir ve seçici tutumunu bırakıp, AİHM kararlarının uygulanmasını tüm üye ülkeler yönünden tarafsız bir yaklaşımla ele almalıdır.”