Reuters’ın haberine göre Türkiye, Ekim 2023’ten bu yana NATO’nun İsrail ile ortaklık içeren planlarını veto ediyor. Ancak bu sözde veto, ne İsrail’e silah teminini durdurdu ne de 40 bin masum insanın öldürülmesini engelleyebildi
Reuters haber ajansı, süreç hakkında bilgi sahibi kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Türkiye'nin Gazze’de yaşanan katliam nedeniyle Ekim 2023’ten bu yana NATOİsrail işbirliğini engellediğini duyurdu.
Söz konusu kaynaklara göre Türkiye, çatışmalar sona erene kadar İsrail ile bir “ortak” olarak ilişki kurmaması yönünde İttifak’ı uyardı. İsrail'in Gazze'de Filistinlilere yönelik uyguladığı katliamın NATO'nun kuruluş ilkelerini ihlali ettiğini belirten Ankara, 7 Ekim’den bu yana Tel Aviv’le ortak toplantılar ve tatbikatlar da dahil olmak üzere tüm NATO angajmanlarını veto etti.
Türkiye’nin, İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin uluslararası hukuku ve evrensel insan haklarını ihlal ettiğine inandığını belirten Reuters kaynakları, bu nedenle NATO’daki bloğun süreceğini ve çatışmalar sona erene kadar İsrail'in NATO ile etkileşimini ilerletmesine izin verilmeyeceğini söyledi.
Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da NATO Devlet ve Hükümet Başkanları toplantısı için gittiği Washington’da bu konuda açıklamalarda bulunmuş, “İttifakımızın temel değerlerini ayaklar altına alan İsrail yönetiminin, NATO ile ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir. Filistin topraklarında kapsamlı ve sürdürülebilir barış tesis edilene kadar İsrail ile NATO nezdinde işbirliği yapılması yönündeki girişimler, Türkiye tarafından onaylanmayacaktır.” demişti.
İSRAİL TÜRKİYE’NİN NATO’DAN ÇIKARILMASINI İSTEDİ
Geçen hafta ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Rize İl Teşkilatı'yla bir araya geldiği toplantıda, “Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da (İsrail'e) yaparız.” diyerek el yükseltti.
Erdoğan’ın bu sözleri üzerine açıklama yapan İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz ise Türkiye'nin NATO’dan çıkarılması çağrısı yaptı. İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail'i işgal tehditleri ve tehlikeli söylemlerinin ışığında, Dışişleri Bakanı Yisrael Katz tüm diplomatlara NATO üyeleriyle acil olarak temasa geçerek, Türkiye'nin kınanması ve İttifak’tan çıkarılması çağrısı yapılması talimatı verdi.” bilgisi paylaşıldı.
Hızını alamayan İsrail Dışişleri Bakanı, “Erdoğan, Saddam Hüseyin'in izinden gidiyor ve İsrail'e saldırı tehdidinde bulunuyor. Orada ne olduğunu ve nasıl bittiğini hatırlamasına izin verin. Hamas karargahına ev sahipliği yapan Türkiye, Hizbullah, Hamas ve Yemen'deki Husilerle birlikte İran'ın şer ekseninin bir üyesi oldu.” ifadelerini kullandı.
NATO KARARGÂHINDA RESMİ MİSYONLARI VAR
İşte Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını isteyen İsrail, aslında İttifak’a üye bile değil. 1995'ten bu yana “Akdeniz Diyaloğu” mekanizması aracılığıyla NATO'nun “ortağı” statüsü taşıyan İsrail, bu Diyalog ülkeleri içinde ise “Bireysel İşbirliği Programı”na katılan ilk devlet olarak ayrılıyor. NATO’nun Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Eilat Körfezi’nde düzenlediği askeri tatbikatlarda aktif olarak yer alan İsrail’in, 2017'den bu yana Brüksel'deki NATO karargâhında da daimi ve resmi bir misyonu bulunuyor.
Daha 2007 yılında düzenlenen yıllık NATOİsrail Sempozyumu’nda konuşan dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, İsrail’in NATO ile ilişkisinden bahsederken şu ifadeleri kullanmıştı:
“NATO, Soğuk Savaş’ın ilk dönemlerinde, Batı dünyasının özgürlük ve demokrasi gibi değerlerini korumak amacıyla kurulmuştur. İsrail de, demokratik olmayan bir bölgede, tamamıyla demokratik bir devlet olarak doğmuştur. Bu kapsamda İsrail, NATO’nun temsilcisi olduğu değerlerin Ortadoğu’daki koruyucusu olmuştur.”
ABD SİLAH VERMEYE DEVAM EDİYOR
NATO’ya tam üyeliği bulunmamasına rağmen İsrail’in, başta ABD olmak üzere İttifak üyeleriyle olan yakın ilişkileri sayesinde, NATO’nun tüm kabiliyetlerine erişme imkânı olduğu görülüyor.
Örneğin NATO üyesi Türkiye’ye verilmeyen F35 savaş uçakları, İsrail’e gönderiliyor. Yine Türkiye’ye verilmeyen çok sayıda füzenin de İsrail’e sevkiyatı devam ediyor.
Türkiye her ne kadar NATO içinde İsrail’i veto etse de bu ülkeye koşulsuz desteğini sürdüren ABD yönetimi, 2024 yılında kabul ettiği son paketle İsrail’e 26 milyar dolar daha vermeyi kararlaştırdı. Biden'ın imzaladığı pakette, 61 milyar dolar Ukrayna'ya askeri destek, 26 milyar dolar İsrail'e askeri destek ve 8,1 milyar dolar da AsyaPasifik bölgesine (Tayvan) destek öngörülüyor.
İSRAİL’İN KORUMA KALKANI NATO’DAN
İsrail’in silah ve teçhizatın yanında NATO’nun istihbarat kabiliyetlerinden ve hava savunma şemsiyesinden faydalandığı da biliniyor.
Günümüzde NATO’nun Balistik Füze Savunması’nın dört ana unsuru var:
Almanya’daki Ramstein Hava Üssü’nde komutakontrol merkezi
Romanya’daki Devesulu ve Polonya’daki Redzikowo Üssü’nde füze bataryaları
Türkiye’deki Kürecik Üssü’nde AN/TPY2 X Bant radar sistemi
İspanya’daki Rota Limanı’nda dört adet füzesavar destroyeri
İşte Kürecik Radar Üssü’nün İran’ın İsrail’i vurduğu 13 Nisan 2024 gecesi de aktif olduğu anlaşılıyor. Uzmanlar, İran’dan kalkan füzelerin Kürecik Radarı tarafından tespit edilerek bilginin anlık olarak Ramstein’daki komuta merkezine iletildiğini, burada kıymetlendirilen bilginin Doğu Akdeniz’deki gemilere iletilerek füzelerin düşürüldüğünü ifade ediyor.
TÜRKİYE DAHA ÖNCE DE VETO ETMİŞTİ
Türkiye, 2010 yılında yaşanan Mavi Marmara olayının ardından da İsrailNATO ilişkilerini büyük oranda engellemeye çalışmıştı. Ancak İsrailli yetkililer, 2012 yılında Türkiye’ye Patriotların gönderilmesiyle bu vetonun aşıldığını belirtiyor. İsrail gazetesi Jerusalem Post’un adını açıklamadığı İsrailli yetkililere göre, NATO’nun Türkiye’de hava savunma sistemlerinin kurulması kararı, Ankara’nın İsrail’e karşı tavrını yumuşatmasında bir kaldıraç olarak kullanıldı.
Daha sonraki yıllarda ise İsrail'e NATO Karargâhı’nda daimi bir ofis tahsis etme kararı yine Türkiye’nin onayıyla oldu. 2016 yılında Haaretz gazetesine konuşan İsrailli üst düzey bir yetkili, NATO kararının, Türkiye'nin vetosunu kaldırmasının ardından alındığını ifade etmişti.
KULLANILAMAYAN ‘HAK’
Türk yöneticiler sık sık NATO'da eşit üyelik, oy ve söz hakkına sahip olduğumuzu iddia etse de, kritik dönemeçlerde bu sözde veto hakkının hiçbir işe yaramadığı görülüyor.
Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü, Limni Mutabakatı, Baltık Planı’na verilen onay, Finlandiya ve İsveç’in İttifak’a katılımı … Hepsi bir şekilde Türkiye’nin onayıyla gerçekleşti. Halbuki Türkiye bu kararlar öncesinde NATO’dan çeşitli taleplerde bulunmuş, ancak bu beklentilerinin hiçbiri karşılanmamıştı.
NATO'da görev yapmış olan asker ve diplomatlar ile görüşüldüğünde; ABD ve İngiltere'nin NATO kararlarında önemli bir ağırlığa sahip olduğu, NATO karargâhlarında Amerika ve İngiltere gibi ülkelerin subaylarının daha fazla sayıda görev yaptığı, NATO'nun bölgesel komutanlıkları haricinde bütün büyük karargâhların ABD'li subaylar tarafından yönetildiği anlaşılıyor. Yunan Albay Papadimitriou bile, görevden ayrılış yazısında, Amerikalı ve İngiliz subayların diğer ülkelerin subayları ile koordine etmeden yapmış oldukları faaliyetlerden duyduğu rahatsızlığı açıkça ifade ediyor.
Uzmanlar, ABD ve NATO'nun daima Türkiye'nin veto hakkını bertaraf edecek alternatif yollar bulabildiğini ya da darbe dahil olmak üzere ekonomik ve siyasi tüm baskı araçlarını devreye sokabildiğini bildiriyor. Nitekim Türkiye'nin ikna edilemeyeceğini düşündüğü noktalarda ABD, Uluslararası Koalisyon gibi alternatif mekanizmalarla sınırımızda terör örgütüne 100 bin tır dolusu silah gönderebilmeyi de başardı.
Dinçer Bayer imzalı “TürkYunan İlişkilerinde NATO'nun Tutumu ve Bunun TürkiyeNATO İlişkilerine Yansımaları” adlı doktora çalışmasında, NATO'da görev yapmış Türk subaylar ile mülakata yer veriliyor.
Türk subayların izlenimleri, NATO'nun çalışma prensipleri hakkında önemli ipuçları veriyor:
AA'ya göre, NATO organlarında, kişisel ilişkilerde, Türklere karşı hep mesafeli davranılır. NATO’da, Türkleri nasıl olsa bir şekilde ikna edebiliriz ön kabulü vardır.
BA, bir Haçlı Seferi'nin halen devam etmekte olduğunu NATO görevi esnasında anladığını ve Türkiye'nin NATO'da üvey evlat olduğunu belirtmektedir.
CA’ya göre, Bir Batılı için Yunan medeniyeti ve din bağlamında bir Yunan, bir Türk'e göre bir adım öndedir.
DA'ya göre, ikna edici gerekçeler ile NATO'da yetkililerin karşısına çıksanız, onlar yine de hep Türkiye'nin taviz vermesini beklemişlerdir.
EA'ya göre, başta ABD olmak üzere pek çok NATO ülkesi, Türkiye ile Yunanistan arasındaki çekişmeden faydalanmaktadır.
FA'ya göre, NATO, bazen Türkiye'nin yanında görünmeyi tercih etmiş, ancak somut olarak hep Yunanistan'ın yanında yer almıştır.
GA'ya göre, ABD, Yunanistan'a da, İsrail'e baktığı gibi yerleşik akıl ile yaklaşmaktadır. Bu yerleşik akılda, din ve Yunan kültürünün Batı'daki etkisi de rol oynamaktadır.
HA'ya göre, Batılıların Türklere ayrı bir kültürel ve sosyopolitik yaklaşımları vardır.