Her 10 Kasım’da olduğu gibi dün de Atatürk’ü anma yarışı oldu. Holdinglerin pahalı reklamları ekranlara doluştu. Atatürk’ün mavi gözlerine, sarı saçlarına odaklanıldı.

Atatürk bu “anmalarda” bir özne değil, nesne. Eylemlerinden ve fikirlerinden arındırılmış bir biblo. Taşlaşmış, donmuş, dondurulmuş, ruhu ve fikri alınmış bir hediyelik eşya…

poster
  
360p geselecteerd als afspeelkwaliteit

REKLAMLARDAKİ ATATÜRK

Koç’un reklamında emperyalistlerle değil de, kargalarla mücadele eden Mustafa’yı izledik. Yanlış anlamasınlar sadece onlar değil, millet ekonomik sıkıntılar altında cebelleşirken, 202122’de kazanç rekorları kıran, birçoğu Atatürk Cumhuriyeti’nin inşa ettiği sanayi kuruluşlarını alarak semiren bütün “büyükler”, Atatürk övme yarışına girdi.

Yılmaz Özdil dün, Anafartalar kahramanı Yarbay Mustafa Kemal’i değil de, “leylekboynu” bardakla rakı içen, yanında sarı leblebiyi eksik etmeyen Atatürk’ü yazdı. Sağolsun, Köşk’ün mahzenindeki envanteri de kalem kalem yazmış…

Sözcü gazetesi birinci sayfadan yazacak bir şey bulamadığından olsa gerek “Atatürk her şeydir, O’nun adı Mustafa Kemal’dir” diyerek önemli bir “bilgiyi” bizimle paylaştı.

Cumhuriyet ve Sözcü ile onların yazarları, CHP’li, İYİ Partili vekiller falan “unutmayacağız” diye diye bir hâl oldular. Diğer 364 gün unuttuklarından olsa gerek, kendilerine unutmamaları gerektiğini hatırlatıyorlar. Çünkü 11 Kasım’da Demirtaş güzellemelerine, mülakatlarına geri dönüyorlar genelde.

Türk bankasını satın almış yabancı banka da duygulu mu duygulu Atatürk klibi yayınlıyor. Bir yılda kârlarını (faiz gelirlerini) nasıl oldu da % 500 artırdıklarına ilişkin “tamamen duygusal” konulara pek girmiyorlar tabii. Atatürk’ü anarken “Memleketin efendisi hakiki müstahsil olan köylü”nün toprağını haczetmeyi de ihmal etmiyorlar.

AĞLAMA YARIŞI

Programlarında özelleştirme olan, NATO olan, ABD ile iyi ilişkiler vaadinde bulunan sağdan sola, iktidarından muhalefetine, irili ufaklı bütün sistem partileri, en duygulu 10 Kasım reklamını çekmek için ajanslara para yağdırdı. Ne yarış ne yarış. En dramatik müzikle, en hıçkırıklara boğan klibi çekme yarışı… En çok ağlatanın, yani en çok Atatürk istismarı yapanın en çok oy alacağı farz ediliyor.

Neden böyle? Çünkü gerçek Atatürk, bunların tam tersi. Bu yüzden devrimci Atatürk, heykel Atatürk’le perdelenmeli.

ATATÜRK NASIL ANILMAZ

Atatürk denince biz Aydınlıkçıların aklına önce devrimcilik gelir. Devrimcilik, adı üstünde, günceldir. Demir atmış değil, tam yol ileri gitmektedir. O yüzden yıllardır “10 Kasım yas değil, mücadele günüdür” diyoruz.

Çünkü Atatürk bize kendisiyle, “naçiz vücuduyla” ilgili değil, pratiğiyle ilgili bir miras bıraktı. Millî Mücadelenin ve Cumhuriyet Devriminin yapıp ettiklerinden ders çıkarmak, bugünkü mücadeleler için o dersleri değerlendirmek, daha da önemlisi bugün milletin ve devletin sorunlarında tavır almaktır Atatürk. Yoksa onun sözleri “kubbede kalmış hoş bir sada” ya da sosyal medya aforizmaları değildir.

Bu nedenle,

Londra’da tefeci peşinde koşarak Atatürk anılmaz.

Dünyanın neoliberal yamyamlarına teslim olarak Atatürk anılmaz.

HDP ile masanın altında ya da üstünde flört ederek Atatürk anılmaz. Onu muhatap alarak, hiç anılmaz. Atatürk ancak, “HDP kapatılsın” denerek anılır.

Seyit Rıza’nın, Şeyh Sait’in dizinin dibinde, heykelinin önünde Atatürk anılmaz. Onlarla yalnızca Atatürk’e karşı savaşılır. Atatürk, Dersim değil, Tunceli’dir.

Türkiye’yi kuşatan ABD’yi hâlâ müttefik görerek Atatürk anılmaz. “NATO’nun genişlemesini” savunarak Atatürk anılmaz. Rusya, Suriye gibi komşularımıza düşmanlık ederek Atatürk hiç anılmaz.

Emperyalizmin gökkuşağı bayrağını sallayarak, Atatürk’ün değer verdiği aile kavramına saldırarak Atatürk anılmaz.

Milletinden tiksinerek, yabancı hayranı olarak Atatürk anılmaz. Atatürk’ün “zeki” dediği millete, “aptal” diyerek Atatürk anılmaz. Milli ve manevi değerlere söverek Atatürk anılmaz.