2007 yılında Kızılay’ın Hukuk Müşavirliği görevinde de bulanan CHP Parti Meclisi Üyesi Haluk Pekşen Türkiye’nin 6.5 milyar dolarlık ilaç ithalatının hala FETÖ’nün kontrolünde olduğunu ileri sürdü. Pekşen, kanser ilaçlarının nasıl ithal edildiğini, kimlerin yetkili olduğunu ve Türkiye’nin neden ilaç üretemediğinin hikayesini şöyle anlattı:
2000 yılından beri Türkiye’nin gündeminde olan önemli konulardan bir tanesidir. Bütün ülkeler kanser ilaçlarını o ülkelerinin insanlarının kan gruplarından üretirler. Kan bağışçılarından toplanan kanlar belli bir büyüklüğe geldiği zaman onlardan ilaç üretilir. Kanser ve diyaliz ilaçları, bunlara immunoglobülin ilaç grubu deniyor. Bunların tamamı insan kanlarından üretiliyor. Türkiye’de çok ciddi bir kan toplama potansiyeli var. Bizim kan yapımızda da gerçekten iyi bir durum var. Nedeni şu? Türkiye’de AİDS gibi cinsel yollarla bulaşan hastalık oranı çok düşüktür. O için de Türkiye’de toplanan kan sterilizasyon anlamında çok büyük bir külfet oluşturmaz. Kolaylıkla bundan türev ürün üretilebilir.
2007 YILINDA KAN YASINI ÇIKARDIK AMA...
Geçmişten günümüze bu konularda uzun yıllar mücadele ettik. Ben 2007 yılında bu konuya dahil oldum. Bu konu önümüze geldiği zaman bu nedir ne değildir diye baktığımızda, işin içinde dehşet verici bir şekilde çıkar paylaşımı olduğu gördük. O zaman bunu nasıl çözeriz diye araştırmaya başladık. Yapılması gereken ilk işin bunun bir yasal düzenlemesinin olması gerektiği yönündeydi. 2007 yılında bir yasa yaptık. Kan toplama yetkisi ve bunun saklanmasını, kan bileşenlerine ayrılması v.s gibi geniş çaplı bir düzenleme ile münhasıran Kızılay’a verdik. O tarihlerle 450 bin ünite kan toplanıyordu. Kanun çıktıktan sonra 800 bin 900 binlere çıkmaya başladı. Çok ciddi bir şekilde Türkiye’nin dört bir tarafında kan bankaları kuruldu. Bunların tümü Kızılay’ın kimseden beş kuruş almadan kendi kalemi içinde yapıldı.
KANSER İLAÇ ÜRETİMİ AKAMETE UĞRATILDI
O zaman Kızılay’ın çok başarılı bir başkanı vardı, Tekin Küçükalı diye. Siyaseten tam ters idik. O ülkücü camiadan, ben CHP’den geliyorduk. Küçükali bu konuda çok dirayetli durdu, gerçekten büyük bir mücadele verdi. Bu yasayı çıkarmayı başardık. Bunun sonrasında da kan ürünlerinden kanser ilacı üretmek için dünyadaki bu konudaki patent sahibi şirketlerle görüşmelere başladık. Görüşmelere başlar başlamaz bir yaygara koptu. Arkasından proje maalesef akamete uğradı. Çünkü Küçükalı’nın üzerine gittiler. Adam bu gerçeği o zaman kamuoyuna anlatamadı. ‘Asıl neden budur’ diye birkaç yerde söylemeye kalkıştıysa da çok ciddi bir mesafe katedemedi. Bırakmak zorunda kaldı.
OVALI’YI ERGENEKON’A DAHİL ETTİLER
Bu işe elini atan herkes yanmıştır. Geçmişte Trabzon’da Prof. Dr. Ercüment Ovalı, ArtıTeknoloji diye bir laboratuvar kurdu. Dünya çapında bir uzman olan Ovalı’nın ArtıTeknoloji’yi kurduktan sonra başına gelmedik kalmadı. Ergenekon Davasına dahil edildi. Bu konuya bulaşanların başına herşey gelir. Biz de çok sıkıntılar çektik. Bizim de başımıza çok şey geldi.
5 MİLYON DOLAR HARCIYORUZ
Fotoğrafın gerçek boyutu şudur: Türkiye 6.5 milyar dolarlık ilaç ithal eder. Bunun 3.5 milyar doları kanser ilaçlarıdır. İthalatının dışında Türkiye yurtdışına her yıl çok sayıda kanser hastası gönderir. Bunun da bedeli yaklaşık 1.5 milyar dolardır. Yani her yıl Türkiye 5 milyar dolarlık kanser satın alır. Buna karşılık Türkiye’de bir tane kanser ilacı üreten bir tesis, bir laboratuvar kurulmadı. Böyle bir laboratuvarını en pahalısının yatırım miktarı 50 milyon dolardır. Niçin Türkiye 50 milyar dolar yatırıp toplamış olduğu yılda 3 milyona aşkın kan ünitesini kanser ilacına çevirip yurt dışına bağımlılıktan kurtulmak istemez?
YETKİLİ FİRMA İLAÇ ÜRETMİYOR
En son olarak Kızılay, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurulu üçlü olarak bu konuda bir firmayı yetkilendirdiler. Kızılay kanı topluyor. Sağlık Bakanlığı kandan üretilecek olan ilacın ürünün lisansını veriyor. Sosyal Güvenlik Kurumu da bundan üretilecek ilaçları satın alıyor. Yani tam bir köprü geçiş garantisi gibi burada da bir garanti var. Ama firma gel gör ki, eline aldığı bu yetki ile kanser ilacı üretmek yerine, kanser ilacı ithal etme tekelini eline geçirdi.Yani, neredeyse tek başına ve bütün hastanelerin kanser ilaç ihtiyaçlarını bu firma karşılıyor. Hangi ilacın kullanılacağı da bunların kontrolünde.
KANLAR İMHA EDİLİYOR
Toplanan kanlar maalesef üretimde kullanılmıyor. Laboratuvarlarda kanı dört ayrı bileşene ayırıyor. Proteinini, plazmasını, trombositlerini, eritrositlerini ayırıyor. Buradan ilaç üretimine geçilmesi lazım. Ama acıdır söylemesi, bu kanlar imha ediliyor. Bunu Kızılay’a sorarsanız size detaylarını verirler ama büyük bir kısmını da inkar ederler. Çünkü bu durumda gerçeği kamuoyu bilirse, kan bağışlarında bir azalmadan endişe edilir. Bu klasik bir hikayedir. Ama maalesef durum budur. Türkiye 3 milyonun üzerinde kan toplar, bu kanı yabancılar gelirler satın alır giderler. İlaç yaparlar Türkiye’ye satarlar.
'KANSER İLACI İTHALATI HALA FETÖ'NÜN KONTROLÜNDE'
Peki FETÖ bu zincirin neresinde diye sorduğumuz Haluk Pekşen anlatıyor:
İlaç üreten şirketlere bir bakın. Bu şirketlerin geçmişlerini, kim olduklarını araştırırsanız, bunların FETÖ ile bağlantılı olduklarını göreceksiniz. Geçmişte, ilaç üreten şirketler dünya çapında ünlü Türk şirketlerinin ellerindeydi. Ancak satmak zorunda kaldılar. Çünkü Sağlık Bakanlığı bütçe uygulama talimatı diye bir talimat yayınladı. İlaç fiyatlarını belirledi, bunların ödemelerini kontrol altına aldı ve FETÖ’nün dışında hiç kimse dayanamaz hale geldi. Yani onları ekonomik olarak öyle boğdular ki, fabrikalarını, firmaları satmak zorunda kaldılar.
Bir tanesi bunların çok ünlüdür. Amasya’nın Suluova ilçesinden parlamıştır. 10 yıl içeresinde Türkiye’nin dev bir ilaç dağıtım şirketi olmuştur. Öbür tarafta iktidara yandaş bir başka şirket daha var, eski solcu. Onun da akıbetine bir bakın. Arkasında aynı yapıyı göreceksiniz.
ARINÇ, FETÖ YARDIM KURULUŞUNU YETKİ VERMEK İSTEDİ
Kızılay’da bu kan toplama işi için kanun çıkacağı zaman bizzat Bülent Arınç, Afet Yardım Kanunu diye bir tane kanun getirdi. Bu, Kızılay’ın yetkilerinin tamamını,FETÖ’nün de bir yardım kuruluşu vardı biliyorsunuz o yardım kuruluşuna aynı yetkileri vermeye ilişkin bir kanun teklifi idi. Bu kanun teklifine Kızılay çok direndi ve çıkmasını engelledi. Eski Tarım Bakanı Faruk Çelik olmasaydı bugün emin olun Kızılay’ın yapmış olduğu kan toplama işleminin tamamı FETÖ’nün kontrolündeydi. Çelik son dakikada uyandı, ne olduysa, inisiyatif kullandı ve o kanun teklifi geri çekildi.
O YAPI HALA KIZILAY’DA VARLIĞINI KORUYOR
O kanun teklifi içindeki bütün hikaye; FETÖ’nün kuruluşlarının kan bağışı yetkisine sahip olması, kan afet yardım işlerine onların da yetki sahibi olması vs. idi. O tarihte Kızılay’ın yönetiminde bulunan FETÖ’nün adamları vardı. Onlarla da Tekin Küçükali arasında büyük kavgalar çıktı. Nitekim sonrasında Erdoğan o yapıyı orada korudu. O yapı maalesef Kızılay’da ciddi anlamda kök saldı. Ben o yapının hala Kızılay’da devam ettiğini düşünüyorum. Kızılay Genel Başkanı’nı araştırdığınız zaman geçmişte kimlere dayandığını görürsünüz.
Aydınlık