Fehmi KÖFTEOĞLU/Ekonomist
‘Çılgın Proje’, ‘Asrın projesi’ denilen, gerçekte ise başta güvenlik olmak üzere ekoloji, tarım, insan göçü hareketi, şehirleşme olmak üzere her açıdan felaket diye nitelenebilecek sonuçlara neden olabilecek kanal İstanbul ile ilgili bugüne kadar çok şey söylendi.
Savunucuları anlaşılmaz nedenlerle söylenenlere kulaklarını tıkamış.
Dünyada ilk kurtuluş savaşını vermiş, dönemin en güçlüleri ‘Yedi düvel’e karşı savaşarak zafere ulaştırmış, silahla elde ettiğini masada perçinleyen iki anlaşma, Lozan ve Montrö ile taçlandırmış Türkiye için Kanal İstanbul en hafif deyimle bir felakettir.
Konunun başta ülke güvenliği olmak üzere diğer yönlerini işin uzmanları anlattı.
Biz burada Kanal İstanbul’u ekonomik yönden ele alacağız.
Önce Kanal İstanbul’u savunanların projenin ekonomik boyutları ve buna dayalı savundukları iddialara bakalım:
İddialar
Süveyş Kanalı günde 54 gemi geçişiyle yıllık 4 milyar dolar, Panama kanalı ise günde 40 gemi geçişiyle yıllık 1,5 milyar dolar kazandırıyor,
Onlar ton başına 5.5 dolar geçiş ücreti alırken, Türkiye boğazdan geçen yük gemilerinden ton başına 0.90 dolar alıyor,
Kanal İstanbul projesi Montrö’ye tabi olmayacağı için Süveyş gibi ton başına ortalama 5,5 dolardan fiyatlanabilecek,
Günde 150160 gemi geçecek,
Panama Kanalı ile kıyaslandığında dört katı büyüklüğünde gemi trafiğine hizmet verecek,
Buradan yılda 8 milyar dolar gelir elde edilecek,
Gerçekler
Şimdi bu iddiaları tek tek ele alalım
Türk Boğazlarından uğraksız geçiş yapan yabancı ticaret gemileri net ton başına yaklaşık 0,90 dolar ödüyor.
Örneğin 100 bin tonluk akaryakıt tankeri veya kargo gemisi 90 bin doları ödüyor.
Kanal İstanbul'dan geçiş yapacak gemiler için net ton başına 5,5 dolar ücret alınması öngörülüyor.
Bu durumda, 100 bin tonluk ticaret gemisinin, Montrö kapsamında 90 bin doları ödemek yerine 550 Bin dolar ödeyerek Kanal İstanbul'dan geçmesi beklenemez.
Deniyor ki biz de ticaret gemilerinin Kanal İstanbul’dan geçmesini mecbur kılacağız.
Bu olmaz.
Montrö Sözleşmesi gereği, İstanbul Boğazı uluslararası deniz ticari trafiğine kapatılamayacağı için, sözü edilen gelir mümkün değildir.
Önümüzdeki 20 yılda İstanbul Boğazı’nı kullanacak gemi sayısının 70 bini bulacağı iddia ediliyor.
Son 10 yıl ve gelecek 10 yıl için İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayısının arttığı ve bunun önümüzdeki dönemde daha da artacağı eğilimi olduğu değerlendirmesi doğru değildir.
Son yıllarda Boğazlardan geçen gemi trafiği bunu açıkça gösteriyor. Boğazdan geçen gemi sayısında istikrarlı bir düşüş var.
Sayıların dili
İşte rakamlar:
İstanbul Boğazı’ndan
2007’de 56.606 gemi geçmiş, bunlardan 10.054’ü petrol, sıvılaştırılmış doğalgaz vb. tankerler,
2013’te 46.532gemi geçmiş, bunlardan 9.006’sı petrol, sıvılaştırılmış doğalgaz vb. tankerler,
2017’de 42.978 gemi geçmiş, bunlardan 8.832’si petrol, sıvılaştırılmış doğalgaz vb. tankerler,
2018’de 41.103gemi geçmiş, bunlardan 8.587’si petrol, sıvılaştırılmış doğalgaz vb. tankerler.
2018’in dokuz ayında 33.936 gemi,
2019’un 9 ayında 30.352 gemi
Bu rakamlardan da görüldüğü gibi gemi geçişinin 2030’da 65 bin, 2050’de 95 bin, 2070’te 115 bine çıkacağı iddiası gerçek değil
Zira mevcut boru hatları ve yapılacaklarla beraber, tanker sayısında düşüş yaşanıyor, bu durum devam edecek.
BaküTiflisCeyhan boru hattı şimdiden boğaz geçişlerini azalttı.
Yapımı planlanan SamsunCeyhan boru hattı projesi de boğazdan geçecek gemi sayısının azalmasına neden olacak.
Zira enerji taşımacılığında boru hatları öne çıkıyor.
Önümüzdeki yıllarda Avrupa ve Asya arasında yük taşımacılığında demiryollarının ağırlığı artacak.
Ayrıca Çin’in Kuşak Yol Projesi kapsamında demiryoluna yapacağı yatırımlar da Boğazlardaki gemi trafiğinin daha da azalması neden olacak.
Kanal İstanbul’un ekonomik boyutu bu.
Bu birkaç başlıktan bile maliyeti 75 milyar TL olarak ifade edilen Kanal İstanbul’dan iddia edilen yılda 8 milyar dolar gelir elde edilemeyeceği görülüyor.
Kanal İstanbul’a başta güvenlik olmak üzere sayılan diğer nedenlerle izin verilmemesi gerektiği gibi, yukarıda saydığımız birkaç başlıktan da anlaşılacağı gibi, geçecek gemilerden alınacağı söylenen para iddia edildiği gibi büyük bir rakam değil, dolayısıyla böyle bir şeye ekonomik yönden de gerçekçi değil.
Süveyş Cebelitarık karşılaştırması
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Montrö bize herhangi bir hak tanımıyor, isteyen istediği gemiyi geçiriyor” diyor, bu doğru değil.
Montrö anlaşması gereği Boğazdan geçecek ticari ve savaş gemileri Türkiye’ye önceden bildirimde bulunup izin almak zorunda.
Parasını ödedikten sonra isteyenin istediği gemiyi geçirmesi ise Kanal İstanbul’da sözkonusu olacak. Çünkü orada herkesi bağlayan uluslararası bir sözleşme yok.
İşin esasına gelindiğinde de dile getirilen güvenlik boyutu ile ilgili olarak şunu da anımsatmak gerekir:
Cumhurbaşkanı Erdoğan buradan elde edilecek ekonomik gelirden hareketle “Süveyş varsa, Cebelitarık varsa Kanal İstanbul neden olmasın” diyor.
Neden olmayacağını söyleyelim: Cebelitarık ve Süveyş’in Montrö”sü yok.
Türkiye’nin elinde Lozan tapusu gibi boğazlarda hükümranlık tanıyan Montrö sözleşmesi var.
Erdoğan’ın, 18 Aralık 2019'da Cenevre'de yaptığı açıklamada söylediği, “Montrö'de bize tanınan bir hak yok. Gemiler Boğazlardan istedikleri gibi gelip geçiyorlar” sözleri de gerçeği yansıtmıyor.
Bunu da yukarıda belirttiğimiz olgulara ek olarak bir de O’nun iktidarı döneminde yaşanmış şu iki olayı anımsatarak anlatalım.
Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde, Haziran 2006’da Karadeniz'den gelerek İstanbul Boğazı'na giriş yapan Scan Bothnia gemisinin Derince Limanı'nda bir kısım yükünü boşaltması sırasında geminin askeri silah ve mühimmat taşıdığı tespit edilmesi üzerine gemiye el konulmuştu.
Yine Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde, 2008 yılında RusyaGürcistan savaşı devam ederken, Gürcistan'a iki adet Hastane Gemisi göndermek isteyen ABD'ye Montrö sözleşmesine dayanarak izin verilmemişti.
“Montrö'de bize tanınan bir hak yok. Gemiler Boğazlardan istedikleri gibi gelip geçiyorlar” diyenlere duyurulur.