Batı toplumlarının salgın karşısında dağınık olmasının sebebini ‘yıllar boyunca devletin kamu yaşamındaki varlığının yok edilmesi’ olarak açıklayan Francesco, ‘Refah devletinin sonu ile birlikte serbest piyasa sağlık ve yaşam gibi en temel haklarımızın içini boşalttı’ dedi.

ELİF İLHAMOĞLU

Dünya yeni tip koronavirüsün etkisi altında. Kovid19 tanısı konan kişilerin sayısı 180 bini aştı. Dünya Sağlık Örgütü, salgınının yeni merkez üssünün Avrupa olduğunu açıkladıktan sonra “eski kıtada” başta İtalya olmak üzere birçok ülkede koronavirüs kaynaklı can kaybı giderek artış gösteriyor.

İtalya, Çin’den sonra en yüksek ölüm oranının olduğu ülke. Karantina altındaki ülkede önceki gün hayatını kaybedenlerin sayısı 475 kişi artarak 2 bin 978’e yükseldi. Vaka sayısı ise 35 bin 713’e ulaştı.

İtalya’nın koronavirüsle mücadelesini, alınan önlemleri, halkın durumunu İtalyan Komünist Partisi Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı ve Roma Sapienza Üniversitesi Öğretim Üyesi Francesco Valerio della Croce ile konuştuk.

‘BAŞLANGIÇTA HAFİFE ALINDI’

  • Şu an İtalya’daki güncel sosyal yaşamı tarif eder misiniz? Halkın durumu nedir? İnsanların morali nasıl?

Hayatımız derinden değişti, acil durum bizi yaşam tarzımızı değiştirmeye ve kitlesel tecrit durumunda olmaya zorluyor. İtalya’da başlangıçta virüsün yayılma kapasitesi ve insanların yaşamları üzerindeki korkunç etkileri kesinlikle hafife alındı. Ancak genel olarak acil bir durumla yüzleşmek için sosyal, ekonomik ve politik sistemimizin ne kadar kırılgan ve yetersiz olduğu açık bir şekilde ortaya çıktı. Aynı şey tüm Batı ülkeleri için de söylenebilir. Bugün bile, İtalyan hükümeti tarafından alınan birçok önlem yetersiz ve ayrımcı görülüyor, özellikle de işçiler için.

‘İNSAN SAĞLIĞI YERİNE KÂRA ÖNCELİK VERDİLER’

  • İtalya neden virüsten bu kadar çok etkilendi? Ne eksik bırakıldı? Hükümetin önlemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Virüs, mevcut dünyayı karakterize eden ekonomik ve uluslararası ilişkilerin küresel boyutu nedeniyle Avrupa’ya yayıldı, diğer alanlarla ilgili bilimsel bir açıklama arayacak kadar ileri gitmeyeceğim. Durum hafife alındı. İtalya, karantina önlemlerini benimsedi, hareket kabiliyetini azalttı, okullarda ve üniversitelerde dersleri askıya aldı, bazı ticari faaliyetlerin kapanmasını empoze etti, ancak fabrikaları ve üretim faaliyetlerini kapatıp kapatmayacağına dair takdiri özel sisteme bıraktı. Bu büyük bir hatadır, çünkü bu şekilde milyonlarca işçi virüse yakalanma ve hayatlarını tehlikeye atma riskine maruz kalmaktadır. Bu uygulama Çin’de yapılanların tam tersi. Bütün bunlar, hükümet esas olarak şirketlerin çıkarlarını desteklediği ve sağlık ve yaşam hakkına saygı göstermek yerine kâr elde etmeye öncelik verdiği için oldu. Biz komünistler, bu barbarlığa kaybedilen bir uzlaşmayla değil toplumsal çatışma ile yanıt verilmesi gerektiğine inanan işçi ve sınıf birliği örgütlerinin grevlerini destekliyoruz.

‘BATILI ÜLKELER ÇİN’DEN KOPYA İSTİYOR’

  • Çin ilk karantina uygulamasını başlattığında Avrupa’dan eleştiriler gelmiş ve bu uygulama demokratik bulunmamıştı. Şimdi ise koronavirüsle mücadelede dünyanın Çin’in yöntemlerine doğru gittiğini görüyoruz. Bu ikilemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa ve genel olarak Batı, Çin’e karşı, o ülkeyi düşman ya da tehdit olarak gören bir yaklaşıma sahipti. Artık öyle değil. Diğer pek çok etkenin yanı sıra, gerçeklik bize Çin’in bugün virüsten en çok etkilenen İtalya gibi ülkelerle dayanışmada tamamen aktif olan tek ülke olduğunu gösterdi. Bugün Batılı ülkeler ve halklar Çin’den kopya istemektedirler. Bugün Batı’nın egemen sınıfları Çin’in etkin karar alabilme yeteneğini kıskanıyor. Batı şunu anlamalı: Çin’de “otoriter sistem” değil, toplumun genel çıkarlarını merkeze koyan ekonomik, sosyal ve üretken bir model var. Ve modelde devletin oryantasyonunun planlanması Çin halkının güven duyduğu Çin Komünist Partisi’nin önderliğinde yapılır. Bu güven ilişkisi kurumlar ve hukuk sistemi ile mümkün kılınır. Çin modelini bir bütün olarak düşünmeniz gerekir. Dünyanın koronavirüs trajedisi ile yüzleştiği bu günlerde sosyalizme özgün bir geçiş modeli olan Çin modeli, üstünlüğünü ve tüm insanlık için vazgeçilmezliğini kanıtlamıştır.

‘AB DUYARSIZLIĞINA KARŞI ÇİN VE KÜBA’YA GÖZLERİMİZİ AÇTIK’

  • İtalyan hükümeti Avrupa Birliği’nden yardım istedi fakat bir yanıt alamadı. Çin ise İtalya’ya yardıma koştu. Çinli ve Kübalı doktorlar önceki gün tıbbi malzemelerle birlikte İtalya’ya vardı. İtalya bu tutumu nasıl değerlendiriyor?

Devletin rolüne karşı olan neoliberal ideoloji ve merkezi piyasa nedeniyle hapsolmak zorunda kalan ve Avrupa Birliği’nin duyarsızlığı ile karşı karşıya kalan İtalyan halkı, Çin ve Küba gibi ülkelerin temel rolüne gözlerini açıyor ve sosyalizme geçişin siyasi ve ekonomik sistemlerinin nitelikleri üzerinde de yavaş yavaş düşünmeye başlıyor. “Tarihin sonu” ve “kapitalizmin zaferi” gibi otuz yıllık söylemlerden sonra, kapitalizmin sınırlarının sürdürülemezliği gittikçe daha açık hale geldi. Sonuçta, gerçek şu ki, Batı toplumları salgın karşısında çok dağınık, çünkü tüm bu yıllar boyunca devletin kamu yaşamındaki varlığı yok edildi, refah devletinin sonu ile birlikte serbest piyasa sağlık ve yaşam gibi en temel haklarımızın içini boşalttı. Sadece kamuculuk ile evrensel olarak herkes için, özellikle de en yoksul sosyal sınıflar için bu haklar garanti edilebilir. Bugün sosyalist ülkeler, Amerikan tek kutupluluğuna ve Avrupamerkezciliğe karşı, çok kutuplu uluslararası düzende sosyalist devletlerin belirleyici bir role sahip olacağının sinyallerini veriyorlar. Bu trajedi, insanlığın, kendi yıkımını getirmek istemiyorsa, yeni sosyal modeller arayabileceğini ve araması gerektiğini göstermektedir.

‘BATI SİSTEMİNİN SINIRLARI UMUT VERMİYOR’

  • Hayatın ne zaman normale dönmesi bekleniyor? Bu salgın sonucu nasıl bir dünya ile karşı karşıya kalacağız? Beklentileriniz, öngörüleriniz neler?

Henüz bilmiyoruz, bugün verilen kararlara ve diğer ülkelerin ne yapmaya karar vereceğine bağlı olacak bu. Bugün olduğu gibi, insanlık iyi ya da kötü ortak bir geleceği paylaşacak. Ne yazık ki, Batı sistemlerinin sınırları bize pek umut vermiyor. İnsanların radikal değişim ihtiyacının farkında olması, bu durumdan mümkün olduğunca çabuk kurtulmanın bir yolu olabilir. Bu krizden kurtulmak için hiçbir şeyin eskisi gibi kalmaması gerekir.

Çin ekonomisi de batacak mı?

Aydınlık