Sabah Gazetesi yazarı Mevlüt Tezel'in konuya ilişkin dikkat çeken yazısı şöyle:

ABD'de bulunan Brigham Young Üniversitesi öğrencilerinden bazılarının, plazma bağışı karşılığında para kazanmak için kasıtlı olarak koronavirüse yakalandığı ortaya çıktı. ABD'de yerel kan bankaları, koronavirüs antikorları içeren her plazma bağışına 200 dolara kadar ücret ödüyor. Döviz kurlarında manipülasyon yaparak Türkiye'yi hizaya getireceğini sanan süper güç ABD'deki gençlerinin düştüğü duruma bakar mısınız?



■ Paris'te evsizlerin yaşadığı çadırlarda, koronavirüse yakalanma oranının yüzde 94 olduğu kaydedildi. Evsizler, kiralarını ödeyemeyenler sürekli protesto düzenliyorlar. Fransa'da 3,5 milyondan fazla insanın düzenli evi yok.

■ Japonya'da bile koronavirüs tedbirleri kapsamında internet kafelerin kapatılmasıyla iyice korumasız kalan binlerce evsize kalacak yer bulmaya çalışılıyor.



■ Almanya'da evsizlerin sayısı 1 milyonu geçti. İngiltere ve Galler'de her yıl yaklaşık 500 evsiz hayatını kaybediyor. Bizde böyle dramatik haberler okuyor musunuz? Ülkemizde ekonomik verileri sadece döviz kuru üzerinden yorumlayan uzmanlara bir sorum olacak. Dünyada evsiz insan sayısı çığ gibi büyüyorken, ekonomisi batıyor dediğiniz Türkiye'de evsiz sayısı neden sadece 70 bin?

■ Dünyanın en güçlü dördüncü ekonomisi Almanya'da bile vatandaşlarının yarısından fazlası kirada oturuyor. Konut sahibi Almanların oranı yüzde 47.5 iken, Türkiye'de bireylerin yüzde 60.4'ünün oturduğu evin sahibi olmasını nasıl açıklayacağız? Üstelik ülkemizde son 20 yılda dar gelirlilerin ev sahibi olma oranı sürekli artıyor.



Döviz kurları üzerinden sürekli kıyamet senaryoları üreten ekonomi uzmanları, ekonomisi güçlü ülkelerin sağlık sistemi çökerken, Türkiye'nin dünya sağlık turizminde ilk beş ülke arasında yer almasını nasıl değerlendirecekler?



Dünya Bankası'nın son rapora göre 2021 sonu itibarıyla salgın yüzünden dünyada 150 milyon insanın sefalete sürüklenmesi öngörülüyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de salgından çok etkilendi. İşsizliğin artmasında salgının büyük etkisi var. Ama Türkiye'deki 'yalancı çobanlar', ekonomik gidişatı değerlendirirken Covid19 salgınının yıkıcı etkilerini görmezden geliyorlar.

'Yalancı çobanlar'a soruyorum; gençlerimizin durumu, Amerikalılar gibi para kazanmak için bilerek Covid19 hastalığına yakalanacak kadar kötü mü?



Dövizdeki artış, evsiz insan sayısından daha mı önemli?
Ama bizim ekonomi uzmanları 'dövizci'ler gibi sadece alışsatış hesabı yapıyor. Nerede pozitif bilim? Bu nasıl vizyon? Bu yaptığınız ekonomi profesörlüğü ise Kapalıçarşı'daki 'ayaklı borsa' elemanları sizden daha iyi alsat hesabı yapıyor!