Türkiye, belki de tarihindeki en zorlu seçim sürecinden geçiyor.
Süreci özetlemenin bir manası yok çünkü herkes yakından, an be an takip ediyor. Yazımızda, seçim süreciyle doğrudan alakalı olan, ABDTürkiye ilişkilerinde yaşananları inceleyeceğiz.
Bu inceleme, seçim sonrasında, İstanbul seçimi dahil olmak üzere sürecin kısa ve orta vadede nereye doğru evirilebileceği konusunda ipuçları verecektir.
ÇAVUŞOĞLU’NUN ABD ZİYARETİNİN ÖNEMİ
Bu değerlendirmeyi kaleme alırken, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, önceden planlanmış bir biçimde NATO'nun 70. yılı dolayısıyla bugün yapılacak NATO Dışişleri Bakanları Toplantısına katılmak üzere Washington'a hareket etti.
Ziyaret kapsamında, ABD’li mevkidaşıMike Pompeo ile TürkAmerikan ilişkilerini ele aldıkları bir görüşme gerçekleştirdi.
Görüşme sonrası ABD Dışişleri tarafından yapılan açıklamada, “Bakan Pompeo, Suriye'nin kuzeydoğusu ile ilgili devam eden müzakereler konusunda desteğini dile getirdi, aynı zamanda bölgede Türkiye'nin tek taraflı bir askeri eyleminin muhtemel yıkıcı sonuçları hususunda uyarıda bulundu" ifadeleri yer aldı.
Basında yer alan haberlere göre, ABD Dışişleri ayrıca Türkiye’nin Rusya’dan muhtemel S400 füze sistemi alması konusundaki endişesini dile getirdi.
Konuyla ilgili Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise “Söz konusu görüşmeden önce kaleme alındığı aşikar olan açıklamanın görüşmenin içeriğini yansıtmadığı gibi, görüşmede gündeme dahi gelmeyen hususlara yer verdiği görülmektedir” ifadeleri kullanılarak, ABD Dışişlerine sert bir cevap verildi.
ÇavuşoğluABD ziyareti kapsamında yaptığı diğer görüşmede, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Demokrat Eliot Engel ve Kıdemli Üyesi Cumhuriyetçi Michael McCaul’le bir araya geldi.
Görüşmede TürkAmerikan ilişkilerinin ele alındığı bilgisi basınla paylaşıldı.
Sürecin hemen başında, 3 Nisan’da, ABD Başkan Yardımcısı çok açık bir biçimde “Türkiye’nin Rusya’dan S400 hava savunma sistemi alması NATO’YA ve ittifakın gücüne karşı büyük bir tehlike teşkil ediyor” açıklamasıyla Türkiye’yi tehdit etti.
5 Nisan’da ise Çavuşoğlu’nun Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’la görüşmesi bekleniyor.
S400 meselesinin taraflarından olan Rusya ise, Başbakan Yardımcısı YuriyBorisov’un“Şimdilik Türkiye, imzalanan kontratın yükümlülüklerine bağlı ve bunları kesin bir şekilde yerine getiriyor. Geri kalan herşey dedikodu. Bu yüzden şimdilik bir endişemiz yok” açıklaması ile ABD tarafına cevap verirken, Türkiye’yle olan ilişkilere güvenini ifade etmiş oldu.
Çavuşoğlu’nun ABD’de yaptığı görüşmeler, AKP’nin Türkiye içinde İstanbul seçim süreciyle alakalı olarak alacağı riskler konusunda belirleyici olacaktır.
Neden böyle bir değerlendirme yapıyoruz açıklayalım;
SEÇİMLERİN KADERİ
AKP’nin S400’ler veya Suriye’nin kuzeyi konusunda ABD’ye taviz vermesi durumunda, tartışmalı hale gelen ve ülkeyi adeta ikiye bölen İstanbul seçimleriyle ilgili, iktidarı kaybetmeme yolunda adımlar atması olasıdır.
ABD’yle ilişkileri yumuşatan bir AKP’nin, Türkiye içinde seçim sonuçları sonrası çıkabilecek bir kargaşayı, yapısal bir sorun olmadan bastırması kolay olacaktır. Yapısal sorundan kastımız, bürokraside çatlak yaşanmamasıdır.
Keza, Suriye’nin kuzeyi konusunda ABD’yle anlaşılması halinde HDP ve PKK’nın da, tıpkı Gezi Hareketi sürecinde olduğu gibi sokak hareketlerinden uzak kalması beklenebilir.
ABD’yle anlaşılamaması durumunda önümüzde iki ihtimal bulunuyor;
1 AKP’nin, ABD’yle anlaşamamasına rağmen seçim sürecinde sert ve tepki getirecek adımlar atması halinde, sokak hareketlerine ABD’nin destek vermesi ve Türkiye’de bürokrasinin de dahil olacağı yapısal sorunlar yaşanması beklenebilir. Bu süreçte ekonomi silahı da ABD tarafından aktif bir biçimde kullanılacaktır.
2 AKP’nin ABD’ yle anlaşmaması ve seçim sürecinin sokak hareketlerine veya başka bir senaryoya mahal vermeyecek şekilde, şu anki seçim sonuçları kabul edilerek sonlandırılması halinde ise AKP’nin dış siyasette Rusya’ya daha yakın bir siyaset izlemesi, içeride ise kutuplaştırıcı söylemi bir kenara bırakarak, milli kuvvetlerle ittifak arayışlarını genişletmesi beklenebilir.
Bu durumda, ABD’nin, muhalif partiler ve AKP içine yuvalanmış ABD yanlısı unsurlarla ülkenin bekası ve ekonomisine yönelik hamleler yapması olasıdır.
AKP veya CHP değil, ülkemiz önemli bir yol ayrımındadır.
İçeride toplumu birleştirici, yapıcı bir siyaset izlenmesi, dış siyasette ise ABD tehlikesine karşı komşularla ilişkilerin geliştirilmesi zaruridir.
Türkiye, bu zorlukları da aşacak güçtedir.
Aydınlık