Türker Ertürk İsrail'i öve öve bitiremedi.
İsrail demokrasiymiş Müslüman sahtekârmış
Kudüs faciası yaşanırken, dünyada çocukların askeri mahkemelerde yargılandığı tek mekân İsrail iken, Filistinli gençlerin kollarına taşla vurarak kıran kindar askerlere sahipken, okullarda Yahudi çocuklara Arap çocukların öldürülmesi, Aksa’nın ateşe verilip yakılması eğitimini veren ülkeyken, Der Yasin ve Beyrut Kasabı katillerinin kurduğu devletken, geçmişten günümüze faşist, ırkçı ve işgalci politikalarını en iyi bilmesi gereken kişi Türker Ertürk Paşa olması gerekirken, “beğenmesek de İsrail bölgedeki tek demokrasi” sözünü hangi kıstasa binaen söylüyor. Siyonist İsrail ve demokrasi. İblis ile Melek arasındaki fark kadar birbirinden uzak.
KADINLAR HAYATIN HER ALANINDA
İsrail, Bakan, Başbakan veya Cumhurbaşkanı yargılıyorsa demek ki Sayın Ertürk için demokrasi hem de bölgenin tek demokrat ülkesi olabiliyor. Baba dostu Murat Cenudi Antakya kentimizde az sayıda halen varlıklarını sürdüren Musevi topluluğun bir ferdi. ABD’den gelip Suriye’ye gitmeye karar veren bana, “Yahu Suriye’de ne yapacaksınız? Aklınızı mı yitirdiniz? Bu Arapların içinde işiniz ne? İsrail’e gidin. Amerikalı eşin de orada daha rahat eder. Herkes sahilde mayo ile yüzüyor. Batı Avrupa gibi yer. Orada rahat olursunuz” demişti. Murat kardeşim için demokrasi kıstası mayo ile denize girebilmek. Murat beyin demokrasi ve liberalizm olarak telakki ettiği mayo ile Suriye’de yüzebiliyorsunuz.
Suriye’de kadınlar askerlik dâhil hayatın her alanında görev yapıyor. Murat Bey, çarşaflara bürünmüş, eşinin arkasından yürüyen, şehvet uyandırır hasebiyle saçları kazıtılan kadınların Yahudi olduğunu unutmuşa benziyor. Zira basın bu tür fotoğrafları algılara Müslüman toplumlara özgüymüş gibi servis ediyor. Müslüman toplumu Taliban, Bin Ladin, Bağdadi, Münafık Müslüman Kardeşler ve Türkiye’nin dinidar cemaat mekânları ve hayat tarzları ile kıyaslıyor. İsrailli kadınları ise asker, mayolu, iş kadını, meyhane (bar) ve diskoteklere takılan ‘modern kimlikli çağdaş kadın’ olarak tanıtıyor. Bu sıfatlara ve daha fazlasına haiz kadınların Arap Dünyasında bolca mevcut olduklarını bilmiyor.
Ertürk Paşanın demokrasi için ölçü aldığı bakanlar ve başbakanlar da Suriye’de yargılandı ve yargılanıyor. O zaman Suriye de bölgenin tek demokrat ülkesi olmalı. Suudi veliaht yüzlerce prensi yolsuzluk ve hukuksuzluktan tutukladı. Beş yıldızlı otelde yargılıyor. Mısır, Mübarek’i tutukladı, yargıladı. Tarihi soykırım, kumpas, şantaj ve kan ile özdeşleşen ABD, Başkan Nixon’u görevden aldı, Clinton’u yargıladı. Türkiye kuruluş tarihinden günümüze kadar birçok bakanı yüce divanda yargıladı. Başbakanı yargıladı ve astı. Demokrasi ve hukuk düzeni mi tecelli oldu? Ekonomik krizleri biraz daha derinleşsin, sömürge pazarlarını biraz daha kaybetsin, başka toplumlardan çalınan herkese yetmesin işte o zaman görün bakın İsrail, İngiltere, AB ve ABD hukuk nizamı ne hale geliyor. Aç kaldığında insan eti yiyen çakallara nasıl dönüşüyor. Dünyaya kan, işgal, gözyaşı, tecavüz ve sömürü dayatanların kendi ülkelerinde hukuk, mahkeme ve demokrasi değerlerini yaşadıklarına akıl erdirmek mümkün mü?
TRUMP BOMBASININ ŞERRİ
Kucağına bırakılan Trump bombasının şerrini çok yakın bir tarihte bedel ödeyerek yaşayacak olan Netanyahu ve şürekası, “Bu öfke İsrail’in kuruluşu ve sonraki dönemler misali zamanla diner, İsrail ve ABD olarak yanımıza Suudi ve ABE hanedanlıklarını alır bu kararımızı da alıştırarak kabul ettiririz” yönünde bir düşünceleri var. Dünyayı yeniden okusunlar. Aynı nehrin aynı suyunda iki kez yıkanılmayacağını unutmuşlar. Kudüs kararı savaş ve yeni krizler isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olabilir. Ancak bunu arzulayanlar işi Kudüs’le başlatarak sahaya 30 mağlup çıkmışlar. Zira belki “Alevi” Esad propagandasıyla “Sünni” alemin bir kesimini harekete geçirebilirsiniz. “Şii” İran telkinleriyle “Sünni” reflekslere doping verebilirsiniz. Amma velakin bu işe Kudüs ile başlamak bombanın pimini elinizdeyken çekmek ve kendi evinizi havaya uçurmakla eş değerdir.
Müslüman, Mesihi ve hatta Musevilerin öfkesini kazanan bir karar bölge ülkelerini birbirlerine yakınlaştırır. Kudüs’e sahip çıkma ve İsrail düşmanlığı temelinde âlemi aynı çatı altında toplarsınız. Topyekûn bir imha savaşı hedefleniyorsa bilinmelidir ki bu savaşta en büyük kaybı ve zararı İsrail görecektir. Kaldı ki dünya İkinci Cihan harbi sonrasında İngiliz, ABD, İsrail ve şürekasının yıldızlaştığı zaman diliminde değil, bu yıldızın sönmeye başladığı ve yerini yeni yıldızlara bıraktığı bir yol kavşağındayız. İsrail halkı baki ve daim olmak istiyorsa Netanyahu ve şürekâsından bir an önce kurtulmalı ve başta Filistinliler olmak üzere etraf ile barışmalıdır.
Bu hususlar üzerine odaklanmak elzem iken, ‘Araplar bizi arkadan hançerledi’ bayat türküyü yeniden ambalajlayıp tedavüle sokuyorlar. Yurt gazetesinde yazan Hüsnü Mahalli’nin freni boşalıyor; “Arap ve Müslüman ülkeleri toptan hepsi sahtekâr” diyor. Sapla samanı Suudi ile Arabi’yi karıştırıyor. Arap ve Müslüman dünyasının hainleri ile zulme başkaldıran kahramanları aynı kefeye koyuyor. Türklerin algısında yer edinen önyargılara merhem olacağına kaşıyor.
Beğenmesek de İsrail, bölgedeki tek demokrasi! Eski Başbakan Ehud Olmert yargılandı ve yolsuzluktan içeri attılar. Netanyahu hakkında yolsuzluktan soruşturma var...
Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Trump, Ortadoğu’yu daha da fazla yangın yerine çevirecek ve istikrarsızlaştıracak bombanın pimini çekti ve Türkiye’nin de dahil olduğu bölgenin üzerine bıraktı.ABD Kongresi’nin 1995’de aldığı karara rağmen, bugüne kadar hiçbir başkanın cesaret edemediği ve hep ertelediği Kudüs’ün resmen İsrail’in başkenti olduğu kararını Trump aldı ve ABD Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması direktifini verdi.
Burada sorgulamamız ve analiz etmemiz gereken; Başkan Trump’ın niçin böyle bir karar aldığı, arkasındaki nedenleri ve hangi elverişli iklimin bu kararın alınmasını sağladığıdır. Trump’ın Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanıma kararının İsrail ile Filistin arasındaki barış sürecine zarar vereceği ve Ortadoğu’da halen devam eden yangını daha da körükleyeceği ve yaygınlaştıracağı bilinmesine rağmen bu karar alınmıştır.
KASIRGA ÖNCESİ SESSİZLİK DEMİŞTİK
Trump, böyle bir kararı esasında çok zor durumda olduğu için aldı. Amacı Yahudi Lobisinin desteğini almaktır. Çünkü derin devletin unsurları ile problem yaşıyor. Görev süresini bitirememe riski bile var. Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn konusu, ciddi şekilde başına bela. Flynn, Rusya’nın ABD Büyükelçisi ile olan ilişkisi hakkında FBI’a yalan söylediğini itiraf etti. Ayrıca Flynn, Türkiye ile ilişkiler konusunda da yalan söylediğini kabul etti. ABD medyası,Flynn’in mahkemede bu işleri Trump’ın bilgisi dahilinde yaptığını söyleyeceğini yazıyor ve anlatıyor.
Bizi okuyanlar ve izleyenler hatırlayacak, bu ayın (Aralık 2017) başında yazmıştık; Suriye’deki vekalet savaşının hız kesmesinin, bölgede işlerin durulduğu anlamına gelmediğini, aksine Türkiye dahil tüm bölgeyi etkileyecek bir kasırga öncesi sessizlik olduğunu.
SUUDİLERİN VE İSRAİL’İN HAMİSİ ABD
Aynı yazımızda; artık sorunun Beşar Esad değil, İran ve onun bölgede artan etkinliği olduğunu, İran’ın bu etkinliğinin, İsrail ve Suudi Arabistan için yaşamsal tehdit olarak değerlendirildiğini, bu iki ülkenin güvenliği ve tehdit algılamalarının ABD’yi çok yakından ilgilendirdiğini, yeni durumun ABD açısından da kabul edilemez olduğunu anlatmıştık.
Bunun nedeninin ise; Suriye işi sekteye uğrayınca, zaten Irak’a müdahale nedeniyle buradaki Şiiler üzerinden güçlenen, Basra Körfezi’ndeki etkinliğini arttıran, Yemen’e kadar sarkan, Suudi Arabistan ve Körfez’deki emirliklerinde yaşayan Şiiler için cazibe merkezi olan İran’ın, Suriye ve Lübnan’daki Hizbullah üzerinden Akdeniz’e kadar erişen ve Hamas nedeniyle Gazze’de İsrail’in içine kadar kesintisiz uzanan bir etkinliğe ulaşması olduğunu değerlendirmiştik.
KARARIN ARKASINDAKİ GÜÇ
İşte bu değerlendirmemizin üzerinden bir hafta bile geçmeden, birinci Kudüs pimini çektiler. Tabii ki, bu pimi çekişin arkasında ABD derin devletinin bazı unsurları var. Trump’ın zor durumda olmasını kullandılar ve bombayı eline verdiler. Arkadaki güç; çok açık olarak Siyonizm ve Yahudi Diasporasıdır.
İşte bu güç, 100 yıl öncede o zamanki emperyalist güç olan İngiltere’yi kullandı, Başbakan Lloyd George kabinesinin Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından Filistin’de Yahudi Devleti’nin kurulmasına yol açacak deklarasyonu (2 Kasım 1917) yayınlattı. Balfour Deklerasyonu olarak adlandırılan bu metin, esasında Siyonist hareketin lideri Lord Rothschild’e yazılmış bir mektuptu. Daha sonra Türkleri Kudüs’ten çekilmeye (9 Aralık 1917) mecbur etti. Bugünlerde de böyle mektuplar teati ediliyor ama şimdilik gizli kalıyor ve bizim haberimiz olmuyor.
SUUDİLER İÇİN İSRAİL DOST, İRAN TEHDİT
ABD’nin Kudüs kararı Netanyahu için sürpriz değildi, zaten diaspora nedeniyle işin içindeydi. Ama bu karar, Netanyahu için ilaç gibi geldi denebilir. Çünkü zor durumdaydı. Yolsuzluk nedeniyle başı dertteydi, başdanışmanı Yitzhak Molcho bu yüzden gözaltına alınmıştı. Netanyahu’nun soruşturmaları engelleyici girişimleri karşısında ise Tel Aviv’de, on binler sokaklara dökülmüştü.
Çağdışı Suudi yönetimi için İsrail tehdit değildi, Kudüs de umurunda değildi. Suudi yönetimi için tehdit; İran’dı, Şiilerdi, İran’ın bölgedeki etkinliği ve kendi halkının uyanması ve durumun farkında olmasıydı. Hatta, İsrail ile bölgede stratejik müttefikti. Bu nedenle bölgenin halihazırdaki statükosunu değiştirebilecek büyük bir yangına ihtiyacı vardı. Suudi Arabistan’daki saray darbeleri, Lübnan Başbakanı Hariri’nin Suudi Arabistan’da gözetim altına alınması ve istifası, daha sonra göreve dönmesi bu yangının hazırlık safhaları için gerekliydi.
BUNLARIN İŞİ SATMAKTIR
Bu nedenle; Kudüs’te çekilen pimin veya yakılan fitilin halen veliaht olan ve yakında kral olacak Muhammed bin Salman’a da ilaç gibi geldiği söylenebilir. Suudi’ler 1917’de Türkleri satmıştı, yüz yıl sonra şimdi de Filistin’i, Arapları, Müslümanları ve hatta kendi halkını sattı!
Kudüs işi; Zarrab ve Man Adası başta olmak üzere, bir sürü yaşamsal sorunla başı dertte olan ve halen Türkiye’yi gayri hukuki ve gayri anayasal olarak yöneten iktidar iradesi için de ilaç gibi gelmiştir. Şimdi İsrail’e ne kadar yüksek perdeden söverseniz ve Kudüs üzerinden din istismarı yaparsanız, o kadar çok halkı kandırırsınız ve aşikar olan suçlarınızı o kadar iyi gizlersiniz!
NEREDEN ÇIKARDIN DİYORSANIZ, ACI ÇEKMEYE DEVAM!
Beğenmesek de İsrail, bölgedeki tek demokrasi! Eski Başbakan Ehud Olmert yargılandı ve yolsuzluktan içeri attılar. Netanyahu hakkında yolsuzluktan soruşturma var. İsrail’de “çalıyorlar ama hizmet ediyorlar” demiyorlar. Bizde ise otoriter rejim var. Yolsuzluk ve hırsızlık yapanları yargıdan kaçırıyorlar.