Milli Eğitim Yasası, Öğretmenler Yasası, Kamu Görevlileri Yasası ve KKTC Anayasası….

Bu yasalarda öğretmenlerinkamu görevlilerinin uyacağı kurallar belirtilmiştir…

Buna göre, öğretmenlermemurlar, mensubu oldukları devleti ve milli değerleri yıkıcı, aşağılayıcı, küçük düşürücü sözler söyleyemez, bu yönde eylem ve davranışlar içinde olamaz…

Olursa haklarında idari kovuşturma başlatılır, disiplin işlemleri uygulanır, işten el çektirilir….

Ne yazık ki, bazı öğretmen ve memurlar maaşını aldıkları devlet karşı yıkıcıbölücü eylem ve söylemler içinde bulunuyor…

Rum sloganları ile Türkiye’ye “işgalci”; KKTC’ye “sahtekorsan, işgal bölgesi” diyorlar….

Canımızı, malımızı, güvenliğimizi, refahımızı, her şeyimizi borçlu olduğumuz garantörümüz Anavatan Türkiye ve devletimiz KKTC, bazı öğretmenler, kamu görevlileri, medya mensupları ve siyasiler tarafından sürekli olarak hedef tahtası haline getirilmiştir…

Türkiye ve KKTC, yasalarla korunmasına karşın, bu saldırganlar hakkında hiçbir idari işlem yapılmıyor….

Bazıları ölçüyü o denli kaçırıyorlar ki, köpekleri kaybolsa, tavukları çalınsa, eşleri ile kavga etseler, trafikte sorun yaşasalar bile faturayı Türkiye’ye çıkararak Anavatana saldırmaktadırlar.

Son olarak sosyal medyada bolca paylaşılan bir TV programının kaydını izledim…

Adam öğretmen, emekli müdür olan eşi ile birlikte evlerine ayda 20 bin TL giriyor, kızı ise Güney’de burslu okuyor..

Ve Türkiye’ye sallıyor:

“Türkiye adayı işgal ve istila etmiş, kansız soykırım uyguluyormuş!”…

Aynı öğretmen bakıyorsunuz şimdi Brüksel’de, Rum AP milletvekillerinin Türkiye’ye saldırmak için düzenledikleri bir toplantıda baş konuşmacı…

Ulaşım, konaklama, yeme içme paralarını kim ödedi?

Ada dışına çıkış için, yasanın öngördüğü şekilde amirlerinden izin aldı mı?

Bu devletten maaş alan bir öğretmenin Rumların organize ettiği bir kara propaganda eyleminde konuşması yasal mı, Bakanlıktan bunun için izin alındı mı?

Tam bir başıboşluk ve denetimsizlik…

Bakanlığın, ilgili yasalar çerçevesinde idari soruşturma, Polis ve Başsavcılığın ise cezai kovuşturma başlatması gerekmez mi?

Görevden kaytarmak için “yasal boşluk var” uydurmasının arkasına mı saklanılıyor?

Yoksa “aman bize saldırmasınlar” diyerek görmezden mi geliniyor?

Yasal boşluk varsa, derhal boşluğu dolduracak bir tasarıyı hazırlayıp süratle Meclisten geçirmek görev değil mi?

İŞGALMİŞ!

“Türkiye’nin kuzeyi işgal ve istila ettiği ve kansız soykırım uyguladığı” safsatasını ileri süren kişiye de sorarım:

Kardeşim niye işgal, istila ve soykırım altında yaşamakta ısrar ediyorsun?

Hazır Brüksel’e gitmişken işgal olmayan “özgür”Avrupa’da kalsana, iltica talep etsene, dönüşte “özgür” dediğin Güneyde kalsana…

Seni zorla burada tutan olmadığına göre, niye ille de “ben işgalistilasoykırım bölgesinde yaşayacağım” diyorsun?

Hazır Anastasiadis seni Güney’deki bir okulun yönetimine atamışken, orada kalsana!

Burada “işgal, istila, soykırım” varsa, bir gün bile çalışmadan ayda 10 bin TL maaşı nasıl alıyorsun?

Sahi, İskele’deki 750 bin sterlin değerindeki muhteşem villanı bu “işgal, istila ve soykırım” ortamında nasıl ve niye yaptın? Niye “özgür” Güney’de inşa etmedin ki?

Yoksa, “İşgal, istila soykırım” altında yaşamaktan zevk mi alıyorsun?

Sabahattin İsmail

ulusal.com.tr