Gardırop Atatürkçülüğü tabiri sözde Atatürkçülük için söylenir, ağızlarında hep Atatürk vardır ama eylemleri üçkâğıtçı goygoycu işbirlikçi düzen yanlısıdır.

Gardırop Atatürkçüleri senenin 365 günü nemelazımcı ancak milli günlerde gardıroplarını açıp cumhuriyet bayramı ya da 10 Kasım’da siyah ya da frak giyip kalabalığın en önünde numaradan nutuk çeker ya da ağlaşırlar.

Yani yıl boyu el ense yatarlar yalan söyler dümen çevirirler ama bayram günü gelince coşkuları kahramanlık ve marşları o gün gırla gider, ucuz kişiliksiz zübük siyasetçiler o gün Mustafa Kemal’in silah arkadaşı oluverirler.

Bir performans sanatçısı olarak İmamoğlu şaşırtmadı!

Oda TV yazarı danışmanı ve reklamcısı Murat Ongun’a üç maaş verdi! Zaten imara kapalı park alanları için imara kapatıyoruz yalanını afişleriyle söyledi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuzey Suriye’de harekâta girişirken HDP’lileri ve kendini projelendiren çevreleri küstürmemek için çekimser kalıp kafası karışık olduğunu söyledi. Dersimi seviyorum dedi, bir gecede iç savaş çıkartan Demirtaş’a katılıyorum dedi.

Ve ama, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gelip çatınca, eline şef değneğini alıp Beylikdüzü orkestrasının başına geçip marşlar söyletti ve videonun sonunda saygıyla eğilip Atatürk’ü mavi gözlerini selamladı.

Aferin, çok gururlandık!

İşte muhalefetin ve CHP’li seçmenin istediği tam da bu, muhalefet, Atatürk ismiyle kandırılmak ve oyalanmak istiyor.

Muhalefet sahiden dürüstlük cesaret iş değil sizden zaten numaradan oyundan bir  ‘performans’ istiyor!

Çünkü reklam ve gösteri çağında yaşıyoruz.

İmamoğlu ismi bir propaganda makinesi tarafından parlatılırken hatırlayacaksınız Oda Tv’nin dünya gülünç haberler mizahına giren haberini: İmamoğlu Eyüp Sultan’da Gizlice Namaz Kıldı!.

İşte haberini yapmışsınız, nesi gizliymiş, kimse demiyor.

Üstelik İmamoğlu daha camiden çıkmadan haberi yapılmış. İşte manipüle haber budur, kılınan namaz değil çekilen kayda alınan ‘performans’dır.

Dün İmamoğlu’nun bir performansını daha izledik, Tayyip Erdoğan’ın onca koruması ve yasağına rağmen İmamoğlu Tayyip’le aynı safta namaz kılıyor ve bu namaz fotoğrafı basına sızıyor.

Bu şunu gösteriyor İmamoğlu’nun propaganda makinesi iş değil ‘performans’ sanatında çok mahir.

Tayyip’le yanyana namaz fotoğrafından büyük bir siyasi güç ve siyasi zafer kazandığını sanan uman tasarlayan bu performans’ı iyi tanıyalım.

Performans nedir?

Ünlü bir kitabı ve aynı kitaptan Nicole Kidman’ın da oynadığı bir filmi vardır: The Family Fang.

Kitap, bir sanat olarak kendini canlı performanslara adamış bir aileyi anlatır. Aile, çocuklarını doğduğu günden beri canlı performanslarında kullanır ve hepsini kameraya kaydeder.

Meşhur karikatürize edilmiş adıyla şu canlı kamera şakası eşek şakası dediğimiz şey, bir kaç sokak sanatçısı halk içinde sokakta uyduruk bir oyun oynar ve kameraya alırlar, biz de güleriz haaa haaaa haaaa.

The Family Fang’da ailenin babası ve karısı kendilerini dünyanın en büyük performans sanatçıları olarak görürler. Performans’ı yani bu canlı kamera şakalarını ise dünyanın en büyük sanatı olarak benimsemiş ve hatta bu uğurda kafayı sıyırmışlardır.

Kitap ve filmden çıkartılan ders şudur, bir aile çocuklarını neden performanslarına alet ediyor yani bu aslında bir ‘çocuk istismarı’ değil midir?

Evet, İmamoğlu performansları bir seçmen istismarı!

Kitap ve filmden çıkartılan ikinci ders, bu performans takıntısı annebabayı akıl hastalığına sürüklemiştir, hayat ve dünyayı hep bir ‘performans’ olarak görürler, bu dünyada başka da eğlenceleri yaşam arzuları yoktur.

Evet, hayat seçmen kitleler sizlerden iş bekliyor dürüstlük adalet ve ülkenin en ağır sorumluluklarını yüklenmenizi bekliyorlar, nedir hala performans düşkünlüğünüz?

Acımasız en sert sorunlarıyla akan hayatı boşlayıp hala performanslara koşmanız, bu bir akıl hastalığı değil mi?

Artık başkansınız kişiliğinizi akan canlı çatışan hayatın içinde gerçekleştireceksiniz, video ve kameralara bir oyuncu gibi poz vererek değil.

Oysa The Family Fang ailesinin çocukları çoktan büyümüş biri artist diğeri başarılı bir yazar olmuştur. Ancak annebaba bu durumu kabullenmez ve yetişkin çocuklarını hala kendi performanslarında kullanmak isterler. Yetişkin çocuklar aksine o oyun seven çocuksu dünyadan çoktan çıkmıştır ve bu kamera şakalarını artık zavallı gülünç çocukça bir çaba olarak görürler, aile içinde çatışma yarılma böyle başlar.

Galiba İmamoğlu’nun performans ekibi, seçmenin muhalefetin büyüdüğünü artık iş ve üretim ve proje yani gerçek hayat istediğini düşünmüyor. Aksine, muhalif kesimi küçük oyunlara aldanan küçük yalanlarla oyalanan numaradan filmlere sevinen çocukluğunu aşamamış her şeye hemen kanıveren kitleler olarak görüyorlar.

The Family Fang kitabında annebabanın performans şehvetleri öyle bir hale gelir ki sonunda kendilerini numaradan bir araba kazasıyla öldürüp kimliklerini değiştirip sıfırdan başka bir aile olurlar. Ve ınnnn ınnn, bizim muhalif seçmen gibi, kocasının performanslarına aptalca aşık bir anneyi izleriz.

Kocası performans kolpasıyla karıyı boşar başka bir kadınla evlenir ve o evlilikten iki çocuğu olur ve yeni performanslarını artık bu çocuklarla gerçekleştirmeye başlar.

Sıkı durun ve ama boşadığıterk ettiği karısı, kocasının kendisini gerçekte boşamadığını, kocasının hayatının son büyük volesi en büyük performansını gerçekleştirdiğine inanır, ve bir kenarda hayranlıkla kocasının yeni eşini ve performanslarını mutlulukla izler, tıpkı İmamoğlu’nu bir kenardan izleyen İmamoğlu’nun performanslarına aşık muhalif kitleler gibi.

The Family Fang, okunmaması ve izlenmemesi hiç bir şey kaybettirmeyecek vasat bir kitap ve filmdir, ancak kitap ‘performans aile’ kavramını meşhur etmiş ve tartıştırmıştır.

Performans aileyi reklamcılardan danışmanlardan çok iyi biliyorsunuz. Ortada yaptıkları bir iş, yaşadıkları bir hayat, ürettikleri bir şey yoktur, ancak bir kaç performans ortaya koyarak hayata müdahale ettiklerini hayatı değiştirdiklerini sanırlar.

Hayat milyon saat acısı trajedisi savaşı ekonomik yoklukları işsizlikleriyle akarken onlar bir kaç dakikalık performanslarıyla hayatın kahramanları olduklarını sanırlar.

İşte İmamoğlu projesi, hayat akarken yok, depremde yok, savaşta yok, İstanbul’a bir fikir bir heyecan bir yenilik bir projede yok, aylar bomboş geçer, ama sonunda eline şef değneğini alır orkestrayla bir performans, videonun sonunda Atatürk’ün mavi gözlerini selamlar, eğilir. Tamamdır ağbi. Helal olsun İmamoğlu. Bu kadar.

İmamoğlu’na şeksiz şüphesiz tam gaz destek veren performans sanatçıları Soner Yalçınlardan Tuncay Özkanlardan Sözcülerden Oda TV’lerden, daha nice performanslar bekliyoruz! Mesela İmamoğlu aynı orkestra değneğiyle Kuzey Suriye sınırına gidiyor ve Rusya’yı ABD’yi Suriye’yi PKK’yı IŞİD’i, Çin’i, AB’yi elindeki değneğiyle bir orkestra gibi yönetiyor, bekliyoruz, sıkı bir canlı performans olur.

Kardeşlerim, bu cinlikler bu hinliklerden Türkiye’ye cumhurbaşkanı adayı çıkmaz, şu soruyu sorun, cumhurbaşkanlığı seçimine ikiüç yıl var, numarayı oyunu performansı bırakın, yorulmadınız mı, bu eşek şakası gibi adamları geçin, oyuna dalgaya vaktimiz yok. Sahici gerçek bir aday bulup Türkiye’nin önüne sorumlu dürüst ve harbi insanlar olarak çıkalım, ülkemizin üçbeş yılını daha hınzır(!) şakalara kurban etmeyelim.


veryansintv