Ankara DGM Başsavcılığı, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında, anayasal düzeni değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle 19 Mart 1999 tarihinde soruşturma açtı.
Soruşturma açıldığı gün ABD’ye kaçtı
1999 yılı haziran ayında ulusal televizyon kanallarında yayınlanan bazı video görüntülerinde terörist başı Fetullah Gülen’in Türkiye’deki, laik düzen yerine şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak için taraftarlarını teşvik ettiği ortaya çıkmıştı. Gülen’in yayınlanan kitaplarında suç unsuru bulan Başsavcılık, inceleme sonucunda kaset ve belge içeriklerinin TCK’nın idam cezası da öngören 146. maddesinde tanımlanan ‘Anayasal düzeni zorla değiştirerek, şeriat esaslarına göre bir devlet kurma’ amacına yönelik olduğu sonucuna vardı. Soruşturma kapsamında eğitim kurumlarıyla bunlara bağlı öğrenci yurtları da mercek altına alınırken, Gülen’in 1990 Hisar ve 1991 Bahçelievler Yeni Cami’deki konuşmaları da soruşturma dosyasında yer aldı. Soruşturmanın başlatıldığı gün sağlık sorunlarını bahane eden Gülen, Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Pensilvanya eyaletindeki Saylorsburg kasabasına yerleşti.
ABD tarafından görevlendirilen bir ekip Türkiye'ye gelerek Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün içinde bulunduğu bir ekip ile görüştü. Akp böyle kuruldu. Tezgahın baş rol oyuncusu Fethullah Gülen idi. ABD yıllarca Fethullah'ı kukla gibi kullanarak her iktidara yanaştı, devletimize ajanlarını sızdırdı, sayısız devlet suçu işledi. 1990'lı yıllarda sayısız cinayetle ABD/İsrail emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesine itiraz eden kim varsa ortadan kaldırıldı: Uğur Mumcu(1993), Bahriye Üçok(1990), Ahmet Taner Kışlalı (1999) gibi bir çok Cumhuriyet aydını, 1993 yılında Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis şehit edildi.. Bu aydın katliamında akan kanların tamamında Fethullahçı maşaların olduğu kuşkusu büyüktür.
Yapılan bu temizliklerle sıra BOP adı verilen; Türkiye'nin ve pek çok Orta doğu ülkesinin bölünerek 2. İsrail devletinin sözde kürt devleti görünümüyle kurulması için bu projeye uygun bir iktidarı başa getirmeye gelmişti. BOP'a itiraz eden Ecevit ekonomi darbesiyle, Kemal Derviş adlı truva atıyla yıkılırken, BOP'u uygulamakla görevli parti çoktan hazırlanmıştı. Yanına FETÖ gibi bir CIA projesiyle, Gül, Babacan, Mehmet Şimşek gibi İngiliz derin devletinin yetiştirmelerinin verildiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hapse atılarak mağdur edebiyatıyla medyada kahramanlaştırıldı, iktidara taşındı.
Yıllarca al gülüm ver gülüm, "ne istediniz de vermedik" itiraflarıyla devletin en önemli kurumlarını FETÖ'ye verenler, fazla vermiş olacaklar ki, beraber yürüdükleri bu yolda sıra kendilerine gelince, FETÖ'nün emperyal bir maşa ve terör örgütü olduğunu anlamaya başladılar.
Üretime dair ne varsa her şey satılınca,
bağımlı olunan emperyal merkezlerle bölücü açılımın tamamlanamaması nedeniyle papaz olununca,
krediler ve sıcak para muslukları kesildi ve oluşan ekonomideki önlenemez kötü gidişatla AKP'nin süresinin sonuna gelindiği artık net şekilde görülüyor.
Yeni hizmetkar ekibi göreve hazırlanıyor,
emperyalistlere "açılımı biz yaparız" güvencesi vererek bu para musluklarının yeniden açılmasını vaad ediyorlar.
Ancak ülkedeki adı konmamış OHAL durumu hizmetkar değişimini engelliyor. Çünkü bu ortamda erken seçim olanaklı gözükmüyor.
Şu dönemde iktidar sahiplerinin geçmişte yediği hurmalar kıçını tırmalıyor. Bu net olarak görülüyor. Şimdi iktidarın önünde kişisel tespitime göre dört yol var.
1 Hortumlananların, "canı pahasına" saklanan yerlerden çıkarılıp hazineye katılmasıyla ülke ekonomisinin ve ulusal çıkarın gözetilmesi.
2 Şahsının ailesinin ve yakın çevresinin kurtarılması umuduyla, emperyalistlerin baskılarına teslim olup, esir edilerek korkakça her gün ölmek...
3 Asya devletleri ile ortak çıkarlar gözeterek yapılacak anlaşmalarla, siyonizme gasp ettirdiği hazineyi gözden çıkarıp üretim ekonomisi ile dünya pazarının gereksinim duyduğu her ne olursa olsun tespit edip üretip satarak hazineyi zenginleştirmek ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ulusal bilinci yeniden canlandırmak.
4 Yeniden Feto ve Abd ile barışarak, ya da barışmış gibi göstererek Büyük İsrail projesinin kaldığı yerden devam etmesini sağlamak.
Bir devletin gücünün değeri, hainlerini kendi mahkemesinde yargılayıp öz güdüm ile cezalandırma özgürlüğü ile doğru orantılıdır. Devlet, millet ve ordu ile yan yana olduğu sürece güçlüdür. Bu ihanet sürecini de cezasını keserek aşacağımız geçmiş deneyimlerden anlaşılmaktadır. 40 asırlık devlet hafızasını kimse hafife almamalıdır. Her ihanet döneminde bir başbuğ çıkaran bu yüce ulus bunu da aşacaktır.
Hain dilenci de olsa, başkan da olsa, er ya da geç mutlaka cezalandırılacaktır.
Doğanın yasası bu şekilde kuruludur.
Bu nedenle herkes gönlünü ferah tutsun. Esen kalın...