26 Mart'ta Garipçe açıklarındaki Sarıyer Türkeli Demirleme Sahası'nda görülen ilk serseri mayının ardından ikinci mayın da dün İğneada açıklarında tespit edildi.
Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada beldesi açıklarındaki mayını fark eden balıkçı Çağrı Martin, “Biz 200 metreye kadar yaklaştık, son anda fark ettik. Büyük bir mayın, panikledik, hemen haber verdik telsizden. Sahil Güvenlik geldi, deniz uçağı geldi, bizi uzaklaştırdılar. Bugün denize çıkmamız da yasaklandı. Can güvenliğimiz açısından iyi değil çıkmamız. Para önemli değil, can sağlığı daha önemli. Para her zaman kazanılır.” sözleriyle yaşadıklarını anlattı.
Balıkçı Erman Can Günay da mayın nedeniyle 3 gündür endişe yaşadıklarını dile getirdi. Günay, “Sıkıntılı bir durum. Sezonu artık kapattık diyebiliriz. Mayının nereden geleceğini bilemeyiz, her türlü sıkıntılı durumdayız.” ifadelerini kullandı.
Liman Başkanı Resul Ulaş da İğneada Feneri'ne yaklaşık 7 mil açıkta başıboş bir mayın gözlemi olduğu ihbarı üzerine durumu Kaymakamlık ve Sahil Güvenlik ile paylaştıklarını söyledi.
Milli Savunma Bakanlığından konuyla ilgili yapılan açıklamada, “28 Mart 2022 günü sabah saatlerinde Bulgaristan sınırına yakın İğneada açıklarında bir mayın tespit edilmesi üzerine olay mevkisine bölgede bulunan Sualtı Savunma (SAS) Timleri süratle intikal ettirilmiştir. Bahse konu mayın SAS Timleri tarafından emniyete alınmış ve etkisiz hâle getirmek maksatlı müdahaleye başlanmıştır.” denildi.
SAS Timlerinin müdahalesinin ardından mayın etkisiz hale getirildi.
Mayınların künyesiyle ilgili herhangi bir açıklama yapılmazken, bunların Ukrayna'nın Donbass'a döktüğü ve akıntı nedeniyle demirlerinden boşalan eski tip mayınlar olduğu değerlendiriliyor.
UKRAYNA ŞİKAYET EDİLMELİ
YM ve YRM tipi eski Sovyet yapımı olduğu düşünülen bu mayınların sürüklenme hızının da farklı olduğu bildiriliyor. 30 kg patlayıcı taşıyan hafif tiplerin hızla gelmiş olabileceği, 120 kg'lıkların ise önümüzdeki günlerde kıyılarımıza ulaşabileceği değerlendiriliyor.
Ukrayna tarafı ise Karadeniz'deki büyük tehlikeye rağmen herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınıyor. Bugüne kadar inkar etmek dışında ne mayınların sayısı, cinsi ve döküldüğü yerlere ilişkin bilgi paylaştılar, ne de bu mayınların kaç tanesinin mayın arabasından koptuğunu bildirdiler.
Uzmanlar, uçağa bomba koymak ile denize serseri mayın bırakmak arasında bir fark bulunmadığını, ikisinin de terör eylemi olduğunu kaydediyor. 1907 Lahey Sözleşmesi'nde de serseri mayınların açık bir savaş suçu olduğu görülüyor. Dolayısıyla Türkiye'nin mutlaka Kiev'i Uluslarası Ceza Mahkemesi'ne, Birleşmiş Milletler'e ve Adalet Divanı'na şikayet etmesi gerektiği belirtiliyor. Çünkü Sözleşme'ye göre demirinden boşalan mayınların kendisini bir saat içinde nötralize etmesi ve mayınlanan sahanın bilgilerinin paylaşılması gerekiyor.
ÇANAKKALE ÖRNEK
Deniz tarihçileri, Osmanlı'nın da 1910'da Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra eski tip mayınlarını değiştirdiğini ve 'sautter harlé' modeli mayınları kullanıma soktuğunu belirtiyor. Çanakkale Savaşı'nda yaşananlar ise şöyle anlatılıyor:
“Çanakkale Savaşı'ndaki gemi jurnallerini incelediğinizde, düzenli olarak mayın hatlarının kontrol edildiğini görürsünüz. Sürüklenen mayınlar hemen tespit edilerek geri getirilmiş. Halbuki akıntı Ege'ye doğruydu. Bıraksalar bu mayınlar İngiliz ve Fransız donanmasına doğru sürüklenip müttefiklerin başını ağrıtabilirdi. Ama o işgal koşullarında bile Türk denizcileri böyle bir yönteme hiç tevessül etmemiştir.”
INDEPENDENTA KAZASI YENİDEN YAŞANABİLİR
Serseri mayınların varlığı, Karadeniz'deki ticareti de insan güvenliğini de tehdit ediyor. Uzmanlar satıha çıkmayan ve denizin 12 metre altında asılı duran mayınların olabileceğini belirterek, bunların tespitinin çok zor olduğunu ifade ediyor. Bunun yanında geceleri de tehdidin daha da fazlalaştığı ifade ediliyor. Şu an için balıkçılarımıza gece avlanma yasağı getirilmiş durumda. Fakat bundan daha büyük bir tehdit daha bulunuyor.
Türk boğazlarından her yıl geçen gemilerin 18 binden fazlası LNG, LPG, kimyasal ve ham petrol tankerlerinden oluşuyor. Günde üç milyon varil Rus petrolü taşıyan tankerler bu güzergahı kullanıyor. Mayınlardan birinin bu tankerlere çarpması durumunda yeni bir Independenta kazası yaşanabileceği kaydediliyor.
94 bin 600 ton ham petrol taşıyan Independenta tankeri, 15 Kasım 1979'da Yunan bandıralı bir kuru yük gemisi ile çarpışmış ve 27 gün boyunca boğazın ortasında yanmıştı. Kazada 43 mürettebat hayatını kaybederken, İstanbul için büyük de bir çevre felaketi yaşanmıştı. Yangının sebep olduğu duman nedeniyle insan sağlığını tehdit eder düzeyde havadaki zararlı parçacık oranı artmıştı. Deniz dibinde yaşayan canlıların ölüm oranının ise yüzde 96 olduğu tahmin ediliyor.
SONDAJ FİLOMUZ TEHLİKEDE
Diğer yandan Türkiye'nin sondaj faaliyetleri de tehlike altında bulunuyor. Şu an tüm sondaj filomuz Karadeniz gazına odaklandığı için tam takım bölgede bulunuyor. Enerji Bakanı Fatih Dönmez'in paylaştığı bilgilere göre, her bir gemimizin maliyeti şöyle:
“Kanuni Gemisi'nin bugün sıfırı 709 milyon dolar ama biz o gemiyi 37.5 milyon dolara aldık. Üzerine 165 milyon dolar masraf yaptık. Yavuz Gemisi 262.5 milyon dolara alındı; 38 milyon dolar da üzerine harcandı. Fatih Gemisi 154 milyon dolara alındı; 87.5 milyon dolar daha harcandı. Biz toplamda bu 3 gemiyi üzerine harcama bedelleriyle birlikte 744.5 milyon dolara mal ettik. Bugün sipariş verseniz 798 milyon dolara ancak bir yeni gemi alırsınız.”
Bölgede bulunan gemilerimizin isimleri ve çalışma sahaları ise şöyle:
- Fatih, Altan, Murat İlhan ve Osman Bey isimli gemiler sondaj faaliyetleri için 25 Mayıs'a kadar Gökçebey1 sahasındalar.
- Kanuni, Ertuğrul Bey, Kutsi İlhan, Hakan İlhan, Sancar ve Korkut isimli gemiler sondaj faaliyetleri için 19 Nisan'a kadar Türkali4 sahasındalar.
- Barbaros Hayrettin Paşa, Tanux1 ve VivreG isimli gemiler sismik çalışmalar için 8 Eylül'e kadar Karadeniz'deler.
- Ocean Sirius, Ocean Fortune ve 7Stars isimli gemiler sismik çalışmalar için 1 Haziran'a kadar Karadeniz'deler.
- Yavuz sondaj gemisinin de mart sonunda Karadeniz'de sondaj çalışmalarına başlaması planlanıyor.
ABD'NİN 20 GEMİSİNDEN 15'İ MAYINA ÇARPARAK YARALANDI
Deniz Mayın Harbi; stratejik, operasyonel ve taktik açıdan deniz mayınlarının suüstü ve sualtı platformlarına karşı döküldüğü ve Mayın Karşı Tedbirleri (MKT) sistemlerinin, mayınlara karşı kullanıldığı bir harp şekli olarak tarif ediliyor. Dünya çapında 50 donanmada, 300 tip ve çeyrek milyondan fazla deniz mayını bulunuyor. Tipleri iki farklı özellikleriyle tanımlanıyor. Sualtı ortamında bulundukları noktaya ve bu noktadaki hareketlerine göre demirli mayın, dip mayını, sürüklenen mayın, kendinden pervaneli mayınlar gibi nitelemeler yapılırken; ateşleme mekanizmalarına göre kontak ateşlemeli mayınlar, manyetik etkileşimle ateşlenen mayınlar, akustik etkileşimle ateşlenen mayınlar ve basınç etkileşimiyle ateşlenen mayınlar bulunuyor.
Oldukça ucuz maliyetleri (bazıları sadece 2 bin dolar) ve tespitlerinin zor olması nedeniyle mayınlar deniz harbindeki en tehlikeli aktörlerden biri olarak değerlendiriliyor. Örneğin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra denizde saldırıya uğrayan 20 ABD savaş gemisinden 15 tanesi, mayınla yaralanmış.