İdlib’de yükselen tansiyon, Astana ortaklarını karşı karşıya getirirken bölge için esas tehdit olan ABD ve İsrail ellerini ovuşturuyor. Sorunun çözümü için Türkiye’nin ‘öncelikli sorunları’ temelinde ivedilikle atılması gereken adımlar şöyle...
1) Türkiye’ye yönelik esas tehdit Suriye’nin bölünmesidir. Türkiye’ye yönelik, başta PKK/PYD kaynaklı olmak üzere güvenlik risklerini önlemek ve Suriye’de siyasi geçiş süreci için vazgeçilmez önemde olan Astana ruhunun zedelenmesine izin verilmemelidir.

Türkiye’nin Astana ortaklığında Rusya ve İran ile buluşmasını sağlayan temel motivasyon, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve birçok Hükümet yetkilisinin de resmi olarak ifade ettiği üzere, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve egemenliğini sağlamak. Yani ABD ve bölgedeki başta İsrail olmak üzere ortakları ile başlattığı Suriye’yi bölme operasyonunu bozmak.

Astana Süreci'nin özü; ABD’nin bölge atağına karşı İran ve Rusya’nın, Türkiye ile ortak düşmana karşı ortak cephede buluşması. Rusya ve İran da Türkiye ile birlikte Suriye’nin bölünmesine karşı. Üstelik bu ülkeler, aynı zamanda Suriye’de ABD hedeflerinin başarıya ulaşmasının Türkiye’nin de bölünmesine yol açacak bir gelişme olduğu saptamasına göre konumlarını belirliyor.

2) Türkiye için öncelikli güvenlik sorunu, İdlib’den değil ABD’nin desteğiyle Suriye’de sözde özerk bölge oluşturan PKK/PYD’den kaynaklanmaktadır. Türkiye politikasını, PKK/PYD’yi bitirmeye ve ABD’nin bölgeden çıkarılmasını sağlamaya odaklamalıdır. 

Türkiye’ye yönelik tehdidin kaynağı, en son Barış Pınarı Harekatı’nda açıkça ortaya çıktığı üzere ABD. ABD, Türkiye için en önemli güvenlik sorunu olan PKK/PYD ile FETÖ’nün koruyucusu. Türkiye’nin temel stratejisi, Barış Pınarı Harekatı ile sınırımızdan belli bölgelerde 30 kilometre güneye doğru süpürülen PKK/PYD’yi tamamen bitirmek olmalıdır. Bu stratejiye uygun olarak PKK/PYD’nin arkasında duran ABD’ye karşı Rusya ve İran ile daha önemlisi Suriye’deki meşru yönetimle eşgüdüme ihtiyaç vardır.

3) İdlib’de askerlerimizin şehit olmasına neden olan çatışmaları ve gerginliği görüşmek üzere bir an önce Astana garantörleri olarak Türkiye, Rusya ve İran bir araya gelmelidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısındaki konuşmada vurguladığı önemli bir nokta var: Erdoğan, “Suriye’nin saldırılarına bahane olacak muhalif grupların başıbozuk eylemlerine müsamaha gösterilmeyecek” diyor. ABD’nin büyük ölçüde devredışı kaldığı Suriye’nin batısındaki gelişmelerde yeniden sahneye çıkmasını önleyecek kışkırtma zeminini ortadan kaldırmak için sahadaki güçlerin temsilcileri ve Astana garantör ortakları hem siyasi hem askeri toplantılarla konuyu masaya yatırarak gerinliği soman erdirmenin yollarını bulmalıdır.  

4) Soçi Mutabakatı güncellenmeli ve M4 ve M5 karayollarının durumu yeniden masaya yatırılmalıdır.

17 Eylül 2018’de imzalanan ve 2019 yılı başına kadar M4 ve M5 karayollarının trafiğe açılmasını öngören mutabakat mevcut duruma göre Türkiye ile Rusya arasındaki görüşmelerde yeniden ele alınmalıdır. Türkiye’nin gözlem notlarının güvenliği için sahadaki Suriye güçleri ile de eşgüdüm için bir mekanizma kurulmalıdır. Türkiye, böylelikle İran ve Rusya üzerinden görüşmeler sürdürdüğü Suriye’deki muhataplarıyla doğrudan iletişim de kurmaya başlamalıdır.  

5) İdlib’de Suriye’ye olduğu kadar Türkiye için de güvenlik sorunu olan HTŞ’nin etkisizleştirilmesi için Türkiye, başta Rusya olmak üzere İran ve Suriye ile operasyonel eşgüdüm sağlamalıdır.

Geçen dört yıl içinde, Türkiye’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatları ile Suriye yönetiminin yürüttüğü operasyonların sonucunda başta Şam çevresi ve Halep olmak üzere birçok bölge teröristlerden temizlendi. Suriye’nin kontrolü dışında Şam, Halep ve birçok bölgeden çıkarılan teröristler İdlib’de toplandı. Şu sıralarda İdlib bölgesinde esas hakim güç eski adı El Nusra olan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) adlı grup. Bu grubun çatısı altında terör faaliyeti yürütenlerin önemli bir bölümü Suriye dışından gelen unsurlardan oluşuyor. Aralarında Kafkasya’dan, Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’nden ve birçok Arap ülkesinden getirilen teröristler var. Bu gruplar, en az Suriye kadar Türkiye için de güvenlik riski oluşturuyor. HTŞ’nin etkisizleştirilmesi Suriye’nin olduğu kadar Türkiye’nin de yararına olacak. O nedenle Türkiye, Rusya ve İran’ın yanısıra Suriye ile de HTŞ’nin bertaraf edilmesi için operasyonel eşgüdüm sağlamalıdır.  

6) Türkiye’ye yönelik yeni bir mülteci dalgasını engellemek için Rusya ile eşgüdüm sağlanmalıdır.

Suriye’nin Rusya desteğiyle sürdürdüğü operasyonlar sonucunda Türkiye’ye yönelik yeni bir mülteci dalgasını önlemek Türkiye için önemli bir nokta. Suriyeli mültecileri ülkelerine geri göndermeye çalışan, bunun için yollar arayan Türkiye için yeni bir mülteci dalgası kaldırılabilir bir yük olmayacaktır. Ancak hem mevcut mültecilerin dönüşünü sağlamanın hem de İdlib kaynaklı yeni mültecilerin gelişini önlemenin yolu, Suriye’nin tüm bölgelerinde merkezi otoritenin sağlanmasını desteklemekten geçmektedir. Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ancak Suriye’de merkezi otoritenin sağlanması yoluyla bölgeye gönderilebilir. Çatışmaların sürdüğü, bazı bölgelerinde terörist grupların bazı bölgelerinde yabancı askeri kuvvetlerin bulunduğu ve farklı farklı otoritelerin yönetiminin geçerli olduğu mevcut durumda mültecilerin evlerine dönmesi beklenemez. Bunun için, Türkiye’nin hem Rusya ile hem de Suriye yönetimi ile eşgüdüm sağlaması gereklidir.

Aydınlık