Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İdlib’le ilgili en son şu açıklamayı yaptı: “Herkes yerinde dursun. Sulhu ve sükûnu sağlamaya çalışıyoruz.”

‘Herkes yerinde duruyor mu?’ bir bakalım:

İdlib 2017’de Türkiye, Rusya ve İran’ın kararıyla ‘Gerginliği Azaltma Bölgesi’ ilan edildi. ‘Gerginliği Azaltma Bölgesi’ terör gruplarının buraya akmasıyla en gergin yer oldu. Şu anda dünyada metrekareye en çok teröristin düştüğü yer İdlib.

Buradaki gruplar TSK’ya 36 kez, TürkRus devriyesine de 15 kez saldırdı. İki gün önce de Suriye ordusunu hedef aldılar. Demek ki ‘yerlerinde durmuyorlar.’

2018’de Soçi Mutabakatı yapıldı. Türkiye silahlı grupları ayrıştırmaya çalıştı. Olmadı. Mehmetçiğe yönelik saldırılar artınca Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Başıbozuk eylemlere müsamaha göstermeyiz’ demişti. Hulusi Akar da ‘Radikallere karşı zor kullanırız’ uyarısında bulunmuştu. Sonra ne oldu? Biz durduk, onlar durmadı.

İdlib’e Heyet Tahrir elŞam (HTŞ) isimli terörist grup hâkim. Türkiye’nin üç senedir patinaj çektiğini gören ABD kışkırtma için avuçlarını ovuşturuyor. Jeffrey dememiş miydi “HTŞ vatansever. Burayı bataklık yapacağız.” diye. Demek ki ABD de durmuyor.

İdlib’le sınırımız 130 km uzunluğunda. Türk polisi son bir yılda İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Bursa başta olmak üzere onlarca ilde HTŞ’li topladığına göre ‘yerlerinde durmamakla’ kalmıyorlar Türkiye’ye de giriyorlar.

Görüldüğü gibi İdlib’de bizim dışımızda kimse 'yerinde durmuyor.'

Bizim ‘durduğumuz yer’ de ABD’ye umut veriyorsa ‘sulh ve sükun’ sağlanır mı?

Güvenliğimiz, sınırımızın öbür tarafında bir devlet olduğunda sağlanır. Türkiye – Suriye görüşmesi işte bunun için zorunludur!