Hazine ve Maliye Bakanlığının yaptığı düzenlemeyle taşıt dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde ödemelerin döviz cinsinden veya dövize endeksli yapılabilmesi serbest bırakıldı. İktisatçılar, kararla birlikte Türkiye’de dolarizasyonun önünün açılacağını belirtti
Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan düzenlemeyle; taşıt satış sözleşmeleri dışındaki menkul satış sözleşmelerinde ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak yapılabilmesi serbest bırakıldı.
TAŞIT HARİCİ MENKULLERDE DÖVİZLE SATIŞA SERBESTLİK
Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı döneminde 13 Eylül 2018’de yapılan değişiklikle; dolarizasyonu önlemek ve olası bir döviz atağına karşı önlem almak amacıyla, Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında yaptıkları sözleşmelerde ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden belirlenmesi yasaklanmıştı. 19 Nisan 2022’de yayımlanan tebliğ ile de menkul satış sözleşmelerinde Türk lirası zorunluluğu getirilmişti. Hazine ve Maliye Bakanlığının 6 Mart günü Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğinin ardından ise bu adımlar geri çekildi. Böylelikle taşıt haricinde kalan gayrimenkul, ticari mal, bilgisayar, televizyon vb. mallarla ilgili sözleşmeler döviz cinsinden yapılabilecek.
‘DÖVİZ ATAĞINA KARŞIYDI’
Söz konusu değişikliği Aydınlık’a değerlendiren iktisatçılar, uygulamanın dolarizasyonun önünü açacağını vurguladı. Ekonomist Serhat Latifoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“2018’de bu önlemin alınmasının sebebi, muhtemel döviz atağına karşı tedbir almaktı. Sadece mevduatların ve borcun değil aynı zamanda toplum içinde yapılan sözleşmelerin dolarizasyonu da son derece önemlidir. Örneğin, kiraların dolar üzerinden alınması, şahıs veya şirketlerin kendi aralarında döviz bazlı sözleşmeler yapması da dolarizasyondur.
“Zaten ihracatçıların döviz bozdurma zorunluluğu esnetildi. Bununla birlikte toplum içinde ekonomik aktörler arasındaki sözleşmelerin döviz bazlı yapılmasının serbest bırakılması da çok basit bir şekilde dolarizasyonun önünün açılmasıdır. Döviz atağına karşı önlem alınması gerekirken tam tersi yapılıyor. Bunlar küçük adımlar gibi görülebilir fakat zaman içerisinde yüksek döviz talebine dönüşür.”
ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER
Dolarizasyona karşı alınması gereken önlemleri sıralayan Latifoğlu, şunları söyledi:
“Kur korumalı mevduat (KKM) yeniden uygulamaya getirilmeli. Döviz tevdiat hesaplarının (DTH) alımı, yani döviz yatırımı ya tamamen engellenmeli ya da sınırlandırılmalı. ‘Yalnızca dış ticaret faaliyetlari amaçlarıyla döviz kullanılabilir.’ gibi ağır şartlar getirilmeli. Aksi takdirde yavaş yavaş başlar ama bir anda döviz atağı meydana gelebilir.
“Döviz rezervinin yüksek olması nedeniyle ‘Döviz atağına karşı elimiz güçlü.’ gibi bir yaklaşım var ancak durum böyle değil. Türkiye’de yaklaşık 250-300 milyar dolarlık bir kısa vadede bekleyen TL mevduat var. Bu TL mevduatlar dövize hücum ederse döviz şoku yaşarız. Bunu engelleyecek tedbirler almamız lazım. Bunun engelleme yolları da DTH’ların sınırlandırılması, ihracatçıların döviz bozdurma zorunluluğu gibi uygulamalardır. Veya KKM gibi enstrümanlar kullanırsınız. Bu yönde bir adım atılmazsa önümüzdeki süreç zorlu olabilir.”
‘LİRALAŞMAYA UYGUN HAREKET EDİLMELİ’
İstanbul Arel Üniversitesi Muhasebe ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Dirican da TL’nin kullanımının yaygınlaştırılması ve ‘Liralaşma’nın önemine dikkat çekti. Dirican, şu vurguları yaptı:
“Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu hakkındaki 32 sayılı Karar ve Merkez Bankası Kanunu çerçevesinde; doğal olarak Türkiye’deki tüm vatandaşların, birey ve tüzel tüm yurt içi yerleşiklerin, bu ülke ekonomisinde yer alanların TL’yi kullanması ve özendirmesi, normalde herkesin uyması gereken vatanî bir görev. Türkiye dahil olmak üzere dolarizasyon sorunu yaşayan ülkelerin kullanması gereken ödeme enstrümanı yerli ve ulusal parası yani TL’dir.
“Dolayısıyla TL ürün olan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nda (BDDK) TL cinsinden ifade edilen KKM’den önce asıl kaldırılması gereken ve dolarizasyon sorununu yaratan DTH’lardır. KKM’ler değildir. Doğaldır ki, serbest sermaye hareketleri kapsamında dış ticaret faaliyeti yürüten şirketlerin ve benzer ihtiyaçlardan dolayı kamunun döviz ihtiyacı, döviz likidite gereği olabilmektedir. Ancak bunlar; günümüzdeki oynak piyasalarda, başta ABD’deki seçimlerin ardından yaşanan kur ve ticaret savaşları sonrasında daha dikkatli ele alınması gereken hususlardır. Bu doğrultuda TL’nin öne çıkarılması ve daha önceki ‘Liralaşma’ stratejisi kapsamında hareket edilmesine herkesin dikkat etmesinde fayda vardır. İleride yaşanabilecek ve özellikle neoliberalizmin küreselleşmede yarattığı sorunlar açısından bakıldığında, liralaşmanın daha dikkatli şekilde öne çıkarılması ülkemizin faydasına olacaktır.
DÖVİZ KREDİ RİSKİ
“Artan döviz kredi riski pandemi döneminde kamuya geçmiş ve iflaslar ve işsizlik önlenmişti. Bugün döviz kredilerindeki artış dikkatli ele alınmalıdır. Bireylere döviz ve dövize endeksli kredi kullandırımı kaldırıldığı gibi faaliyeti uygun olmayan, dış ticarette yer almayan firmalara da döviz kredisi ve endeksli kredi işlemleri ile benzer şekilde dövizle sözleşme yapılması, dövize natık uygulama izinlerinin dikkatli ve limitli irdelenmesi ve makro ihtiyati kararlarla desteklenmesi faydalı olacaktır. Türk lirasının bölgesel, küresel bir rezerv para olmasına yönelik karar ve çalışmaların dövize ve döviz kullanımına yönelik ön açan kararlardan daha anlamlı ve katma değerli olacağı enflasyon, risk, dolarizasyon gibi başlıklar açısından daha kıymetlidir.”
Kararın nedeni döviz alım-satım maliyetleri
İnternet sitesinden yaptığı açıklamayla kararın nedenlerini ifade eden Hazine ve Maliye Bakanlığı, ihracatçıların döviz alım-satım maliyetlerini öne sürdü. Yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
“Bakanlığımızca uygulamanın işleyişi ve piyasaya etkileri izlenmiş olup, başta ihracatçılar olmak üzere döviz geliri elde eden firmalarımızın yurt içi ticaretlerindeki ödemelerini Türk lirası ile yerine getirmesi kaynaklı ilave döviz alım satım maliyetlerinin oluştuğu ve kurdaki olası yükseliş beklentileri nedeniyle fiyatlama davranışlarında görülen bozulmaların enflasyonist baskılara neden olduğu gözlemlenmiştir. Bu kapsamda, mezkûr Tebliğ’de menkul satış sözleşmeleri için 2022 yılında getirilen Türk lirası ödeme zorunluluğu döviz piyasasında sağlanan dengelenme, Türk lirasına yönelik artan güven ortamı ile makroekonomik politikada yürütülen sadeleşme süreci çerçevesinde 06.03.2025 tarihinde kaldırılmıştır.”