Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Sosyal Medya Etik ilkelerini yayınladı. Tartışmalı maddeleri ve birçok detayı Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan ile aynı bölümde görev yapan Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay’a sorduk.

BURAK DEMİRBAŞ

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay ile, sosyal medyayı, netiket kavramını, itibar yönetimini ve İBB'nin yayınladığı 'sosyal medya ve etik' ilkelerini konuştuk.

Günümüzde sadece bireyler değil kurumlarda sosyal medyanın nasıl etkin kullanacaklarını düşünmeye başladılar. Siz bu açıdan bakıldığında nasıl değerlendiriyorsunuz? Sosyal medya kurumlar için bir itibar alanı mıdır?

"Kesinlikle sosyal medya artık itibar yönetiminin yapıldığı alanlardan biridir. Hatta çok önemli bir alan çünkü sosyal medya artık o o kurum için fikir elde edeceğimiz ilk alan haline geldi. Artık her kurum sosyal medyada nasıl göründüğünü dikkate almak zorundadır. Bu, İtibar yönetiminin önemli bir parçasıdır. Dün İBB de de gördüğümüz gibi artık kurumlar bunun farkına varmaya başladılar. Batı’ya baktığımızda özellikle ABD’de belediyeler, üniversiteler hatta liselerin netiket kurallarına uyduğunu görmekteyiz."

Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay

‘İNTERNETİN GÖRGÜ KURALLARI NASIL ALGILANDIĞINI ETKİLİYOR’

Peki ‘netiket’ nedir ?

"Network ve etiket, yani görgü kuralları kelimelerinin birleşmesi sonucu oluşuyor. İnternette uyulması gereken görgü kuralları diyebiliriz. Bu kavram bir süredir tartışılıyordu ama Türkiye’de birkaç senedir bilgi sahibiyiz. Hem bireysel hem de kurumlar için netiket hakkında bilgi sahibi olunması gereken bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Kişisel paylaşımlara baktığımız zaman kişilerin dijital ayak izlerini etkileyen bir şey. İnternetin görgü kurallarına aykırı bir şey yaptığınızda dışardan nasıl algılandığını etkiliyor ve bu kurumlar için de geçerli. Resmi hesaplar altında yapılan paylaşımların da bu çerçevede yapılması gerekiyor, zaten genellikle kontrollü olduğu için çok fazla problem olmayabiliyor. Fakat kurumların çalışanları da her biri aslında o kurumu temsil edenler olarak algılanıyor ve onların da yaptığı paylaşımlarda içinde bulunduğu kurumu bilerek paylaşım yapması gerekir aksi takdirde, bir çalışan tarafından yapılan bir paylaşım etik ilkelere aykırı olan içerik o kurumu itibar açısından zor duruma düşürebilir."

"İBB’nin belirlediği etik ilkelere baktığımızda oldukça güzel ve detaylı açıklamışlar ve belirtmişler. İBB bünyesinde çalışan her bir çalışan sosyal medya kullanırken belediyenin bir parçası olduğunu unutmaz, o anlamda güzel olmuş diyebiliriz. Bundan sonra da bunu arkasının geleceğini düşünüyorum. Birçok kurum ve kuruluşun da bundan sonra ilkeler doğrultusunda hareket edeceğini düşünüyorum ya da etmeliler."

‘PAYLAŞIMLAR KİMLİĞİMİZİN PARÇASI HALİNE GELİYOR’

Rekabet açısından da önemli gibi gözüküyor, ayrıca sosyal medya özel alan olmanın yanı sıra aynı zamanda kamusal bir alan bu konuda neler söylersiniz?

Evet kesinlikle rekabet açısından da bu da tartışılması gereken bir konu. Örneğin belediyenin belirlediği kurallardan bir tanesi, herhangi bir kurumu ve kuruluşu kötüleyen bir paylaşımda bulunmayın diyor. Çünkü aslında bu tür olumsuz içerikler yapılan kişiden çok yapan hakkında olumsuz bir düşünce oluşturuyor. Negatif mesajlar vererek, kara propaganda yaparak bir kitle toplamak çok mümkün değil daha pozitif ve çağdaş şekilde rekabet içerisinde olmak gerekir. Eskiden sosyal medya bir gerçek hayatımız bir de sosyal medya var olarak algılanıyordu. Orada istediğimiz gibi her şeyi yapabiliriz diye düşünülüyordu. Artık böyle değil. Kimliğimizin bir parçası haline geliyor bizimle ve çalıştığımız kurumla ilişkilendirilebiliyor ve gerçek hayatta yapmayacağımız hiçbir kelimeyi orada da kullanmamamız lazım. Bu mecraların sosyal ilişkilerimizde ciddi rolleri var. Etik ilkelerin geliştirilmesi ve uygulanması gerekiyor.

Sosyal medyada uyulması gereken görgü kurallarına biz çok önem veriyoruz bu sebeple de Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde netiket konulu bir ders açtık ve 14 hafta boyunca öğrencilerimizle bunları konuşuyoruz. Olumsuz imajı önlemek ve itibar yönetimi yapmak adına hem kişisel hem de kurumsal açıdan ele alıp değerlendiriyoruz.

Sosyal medyayı, sosyal medya ve etik değerleri ve İBB’nin yayınladığı ‘sosyal medya ve etik ilkeleri’ Prof. Dr. Süleyman İrvan’a sorduk.

GERÇEK HAYATTAKİ GİBİ DAVRANMAK GEREKİYOR

Sosyal medyada etik davranmak gerekiyor mu?

"Aslında sosyal medya önemli ve yaygın biçimde kullanılıyor. Neredeyse gündelik hayatımızın en önemli parçalarından biri haline geldi. Sosyal medyada var oluyoruz ve orada paylaşmak için yer ediniyoruz. Fakat oradaki asıl konu sosyal medyada varlığımızı sürdürürken aslında etik olarak da davranmamız gerekiyor. Kendi kimliğimizle oradayız ve kimliğimizi orada da sürdürüyoruz. Gerçek hayatta nasıl davranmak gerekirse orada da öyle davranmak gerekiyor."

TARTIŞMA VARSA KAMUSAL ALANDAN SÖZ EDEBİLİRİZ

İBB’nin sosyal medya etik ilkelerini konuşmadan önce orayı daha iyi anlayabilmek adına şu soruyu sormak istiyorum: Sosyal medya bir kamusal alan mıdır?

"Sosyal medya tabii ki bir kamusal alandır. Aslında sanal kamusal alan olarak geçiyor. Gerçek kamusal alanlar insanlar için çok sınırlıdır. Kamusal alanlar tartışmalara katılabildiğimiz alanlardır. Sokak kamusal alan olarak geçiyor ama sokağa çıkmanız pek bir şey ifade etmiyor. Bir etkinliğe katıldığınızda tartışmalara katılabiliyorsanız, agora gibiyse eğer olabilir ama bu gerçekte pek mümkün değil. Ancak sosyal medya ile beraber bu artık mümkün hale geldi. İnsanlar sorunlarını sosyal medyadan paylaşabiliyorlar, görüşlerini dile getirebiliyorlar. Katıldıklarını katılmadıklarını, beklentilerini paylaşabiliyorlar. Kamusal alan başka nasıl olabilir ki?"

Prof. Dr. Süleyman İrvan

‘SOSYAL MEDYA BİLGİ KAYNAĞIDIR’

Sosyal medyada gazeteciler nasıl davranmalıdır?

"Sosyal medyada gazetecinin 2 şekilde var olması gerektiğini düşünüyorum. Birincisi, sosyal medyada haber ve paylaşım yapmak. İnsanlar sosyal medyada var oldukları için paylaşılması gerekiyor. Yani birincisi ürettiğin şeyi paylaşman gerekiyor. İkincisi de haber toplamak için, çünkü sosyal medya artık bir bilgi kaynağıdır."

‘BASKICI BİR YÖNÜ VAR’

Geçtiğimiz günlerde İBB çalışanları için sosyal medya ve etik ilkelerini paylaştı. Aralarında konuşulması gereken bazı maddeler var, Bu maddelere değinmek istiyorum. Birincisi, ‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve iştirak şirketleri çalışanları kişisel ve kurumsal sosyal medya hesaplarında yaptıkları paylaşımlarda İstanbul'da yaşayan herkese hizmet verme yükümlülüğüyle kamusal bir hizmet veren kurumda çalıştıklarının bilincinde ve sorumluluğunda hareket ederler.’ Bu maddeyi yorumlar mısınız?

"Hepimiz çalıştığımız kurumların bilincindeyiz. Ancak şöyle diyor: ‘Sorumlu paylaşıma devam et.’ Bu aslında kurumu da ilgilendiren bir şey haline gelebilir. Bir yandan etik davranışa yönlendiren bir şey gibi görünürken bir yandan da baskıcı bir şeye de dönüşebilir. O zaman biz sürekli kurumu mu düşüneceğiz? Biz aynı zamanda bireyiz ve farklı bakış açılarımız var. Kurumla aynı düşünmeyebiliriz. Kurumun bir tutumunu desteklemeyebiliriz. Bunun o yüzden baskıcı bir yönü de var gibi geldi bana. Asıl amacın kurumsal kimliğinizi unutmayın demek istediklerini düşünmek istiyorum."

ÇALIŞANLAR PROBLEM YOKMUŞ GİBİ DAVRANAMAZ

Bir başka madde; Başka kullanıcılardan gelen bilgi, görüş, görüntüleri paylaşır, yeniden iletir ya da yanıtlarken, bunların kendi görüşü olarak algılanmamasına özen gösterirler.

'Sen başkasından gelen bir şeyi eğer paylaşırsan, paylaştığın için senin görüşün haline gelebilir bunu yapma’ diyor. Bu bana riskli geldi.

"Çünkü, bir belediye çalışanı örneğin, belediyenin yaptığı bir işte sorun çıktı ve vatandaş fotoğraf çekti ve çalışana attı ve çalışan da bunu kişisel hesabından paylaştı. Diyor ki, ‘bunu yaparsan eğer bu senin görüşün gibi algılanabilir.’ Kurumların bu kadar kısıtlayıcı bakmaması gerekiyor. Vatandaş neden bir problemi belediye çalışanına atar ki? Bir sorun olduğu için atar. Burada önemli olan paylaşımın retweet edilmesi midir? Yoksa sorunun çözülmesi midir? Bence belediye böyle alınganlıklar yapmamalıdır. Bu madde biraz problemli. Algılanabilir ne demek? Algılansın zaten. Belediye çalışanları problem yokmuş gibi davranamaz ki."

‘BELEDİYE BAŞKANI DA ENGELLEYEMEZ’

Bir başka madde; Sosyal medya ağlarında yapılan paylaşımların, üçüncü kişiler tarafından, bağlamından kopararak başkalarına iletilebileceği unutulmamalıdır.

"Bu madde çok tehlikeli çünkü diyor ki; ‘sen paylaşım yaparken dokuz kere düşünmek zorundasın.’ Tamam düşün ama senin yaptığın herhangi bir paylaşım bağlamından kopartılarak zaten aktarılabilir, bunu engelleyemezsin. Bu ‘sosyal medyada paylaşım yapmayın’a kadar gidebilecek bir söylemdir. Böyle bir şey çok doğru değil. Bunu engellemek de mümkün değil. Belediye başkanı da engelleyemez. Onun sözleri de bazen bağlamından kopartılıyor. O zaman o da düşünsün. Sözlerimiz, bağlamından koparılacak diye paylaşım yapmayalım mı?"

‘SEÇMENLER OLARAK BELEDİYENİN NE YAPTIĞINI BİLME HAKKIMIZ VAR’

Bir başka madde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve/veya iştirak şirketinin iç işleyişi ile ilgili özel bilgiler paylaşılamaz. Çalışma arkadaşları iş ve görevlerle ilgili tartışmaları sosyal medya ağları üzerinde sürdüremezler.

"İç işleyişten kast ettiklerini tam bilmiyorum ama, şu olursa bence problemli olur: Kurumlar her şeyden önce saydam olmalıdır. Kurumlarda yapılan ihaleler, yardımlar vs. çok tartışıldı. Seçmenler olarak bizim belediyenin ne yaptığını bilme hakkımız var. Kurumlar saydam olursa böyle şeylere gerek kalmaz. Senin iç işleyişin ile ilgili gizleyeceğin bir şey olmazsa insanların da bunun paylaşması ile ilgili herhangi bir kaygı duymana gerek kalmaz. Belediyeler saydam olmalılar. Burada kast edilen iç tartışmalar ise eğer, içeride kişilerin zaman zaman yaşadıkları tartışmalar ise’ bunu sosyal medyaya’ taşımayın diyor. O anlamdaysa onu anlayabilirim."

‘KRİZ ANLARINDA TOPLUM AÇIKLAMA BEKLİYOR’

Bir başka madde; Önemli konularda kurumsal açıklama ve bilgilendirme yapılmadan önce sosyal medya paylaşımları ya da herhangi bir dijital mecrada açıklama ya da bilgi paylaşımı yapamazlar.

"Kurumsal açıklamaları baz almak tabii ki önemli ama bazı durumlarda kurumlar açıklama yapmakta gecikebiliyor veya yapmak istemiyorlar. Örneğin, kriz çıkmış, metrobüs seferleri iptal olmuş, insanlar isyan ediyorlar sosyal medyada, sen hiç açıklama yapmıyorsun. Bu doğru mu? Bir açıklama yap seferler aksadı de, vatandaşa sakin olun de, ama vatandaşa bir şey söyle. Sen açıklama yapmıyorsun sonra açıklama yapacak olan belediye çalışanına kızıyorsun, öyle olmaz. Kriz anlarında toplum açıklama bekliyor."

RİSKLİ BİR SÖYLEM

Son madde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, iştirak şirketleri ve farklı görevlerdeki tüm çalışan ve yöneticileri temiz ve etik bir sosyal medya kullanımından yana olmayı kabul eder.

"Etik paylaşım temennisinde bulunmak çok iyi, ancak buradaki temiz kavramı beni ürkütüyor. Bu sansürcü bir kavram gibi geliyor. Buna kim karar verecek? Etik anlaşılabilir kavram ama temizlik problemli geliyor. Riskli bir söylem olarak görüyorum. Eskiden temiz internet diye bir kavram vardı ve sansürcü bir yaklaşımdı, beğenmediği her şeyin sansürlendiği bir şeydi. Eğer belediyenin de anladığı buysa bana biraz problemli geldi. Çalışanların bir kurumsal kimliği vardır ama o kurumda çalışıyor diye onun kölesi değildir. O da bir yurttaştır. Su sorununu onlar yaşamıyor mu? Dolayısıyla tartışmalı kavramlar kullanmaya gerek yok. Etik demek yeterliydi."

Çalıştığımız kurumun anlayışıyla ters düşebilir her zaman aynı şekilde düşünmeyebiliriz. Gazeteci sosyal medyada paylaşım yapıyor ve kurum ile ters düşüyor ise burada bir sansürden bahsedebilir miyiz?

"Bu çok önemli bir konu, biz sadece bir kurumun çalışanı değil bir bireyiz ve bir kimliğimiz var aynı kurumların kurumsal kimliği gibi. Biz kendi kimliğimizle varız. Kurumların kişilikleri yok sayacak bir politika doğru değil. Hele gazeteciler için çok daha problemli bir meseledir."

"Kurumlar şunu diyemez: Sen bu kurumdasın ve bu kurumun dünya görüşüne uygun davranmalısın görüşü bana çok yanlış geliyor. Sen aykırı bir şey paylaşıyorsan zaten kurum tarafından çıkarılabiliyorsun. Gazeteciler kendi kurumları dışında görüş paylaşmaktan korkuyorlar. Çünkü işsiz kalma korkuları var. Bir şey diyemiyorum çünkü insanlara işsiz kal diyemezsin. Bu gazetecinin kendisini gerçekleşmesini engelleyen bir şeydir. Biz bir bireyiz ve o kurumdan sonra da var olacağız. Sen bu kurumda çalışıyorsun ve başka bir şey söylemezsin demek doğru değil. Bu sansürdür."


Aydınlık