"Bağımsızlığı, özgürlüğü tatmış uygar bir halk
olarak Kıbrıs sorununu dar çerçeveden, RumYunan gözlüğüyle görenlere
bildirelim ki biz ne pahasına olursa olsun bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü
koruyacağız. RumYunan tahakkümüne asla girmeyeceğiz. Hiçbir kuvvet ve baskı
metodu bizi 1974 öncesi duruma düşüremeyecektir" 1975
Dr.Fazıl KÜÇÜK
Amerika'da George
Floyd'un öldürülmesi sonrasında başlayan çatışmalar tıpkı 1968 yılında
yaşananları çağrıştırıyor. Dünyada olayların kısa sürede Amerikan karşıtlığına
dönüşmesi şaşırtıcı gelmiyor. Çatışmaların ateşinin düşmesi beklenirken bir
başka zencinin öldürülmesi ile yeniden ivme kazanıyor. Martin Luther King'in
beyaz bir ırkçı tarafından 1968 yılında öldürülmesi sonrasında başlatılan ve
öfkeye dönüşen eylemler uzun süre ile dünya kamuoyunu etkilemişti.
O günlerde ve
şimdilerde başlatılan eylemleri Amerika'da ırkçılığın arttığı ile
değerlendirmek tanının eksik olduğunu gösteriyor. Amerika'nın hukuk, güvenlik,
eğitim ve sağlık yapısı ırkçılık temeli üzerine kurulmuştur. Son olarak yaşanan
salgın nedeniyle yoksul siyahların ölüme terk edildiği basın yayın
kuruluşlarında yer almaya devam ediyor. Doğal olarak uygulama bu fitilin
ateşlenmesi ile bu noktaya taşınmıştır.
Floyd'un cenaze
töreninde kızı Gianna, "Babam dünyayı değiştirdi" diyordu. Dünyanın
bu değişime ne kadar hazır olduğunun ayrıca sorgulanması gerekiyor. Trump
yönetiminin yaşananlardan doğrudan sorumlu olduğu gerçeği de unutulmamalıdır. Sovyetler
Birliğinin dağılması sonrasında Soğuk Savaş ürünü olan sistem tek kutuplu bir
sisteme doğru hızla evrildi. Amerika'nın kurduğu bu yapı
şimdilerdeAmerikaÇinABHindistan ve Rusya olmak üzere 5 merkezli bir yapıya
dönüştü.
Bu nedenle
Amerikan Yüzyılı diye tanımlanan sistemin yerine Asya ve Doğu Yüzyılına doğru
hızla evriliyor. Bu yeni yapılanma içinde Doğu Akdeniz'in büyük öneme sahip
olacağına kesin gözü ile bakılıyor. Bölgenin enerji üssüne dönüşme sancılarını
yaşamaya başladığını belirtmek gerekiyor. Buna koşut huylunun huyundan
vazgeçmesinin olanaksız olduğu biliniyor. Bu nedenle Amerika'nın bölgedeki
doğalgazın Avrupa'ya taşınması için yoğun çaba içine girmesi kaçınılmaz olarak
karşımızda duruyor. Bilindiği gibi Avrupa ülkeleri Rus doğalgazını kullanıyor. Bunu
önlemenin yolunun da Doğu Akdeniz havzasındaki doğalgazı bir an önce Avrupa'ya
ulaştırarak Rusya ile rekabete girmeyi veya Rusya'nın önünü kesmeyi hedefliyor.
Rusya, iki yıl
daha gaz satışı konusunda ekonomik sıkıntı yaşamayacağını açık olarak
duyuruyor. Yaşanmakta olan bu gelişmeler Doğu Akdeniz'in enerji üssü olmaya
devam edeceğini gösteriyor. Suriye'de askeri üssü de bulunan Rusya yaşananları
sessizlikle izlemek durumunda kalıyor.
Bölgede yaşanan bu
gelişmelere karşın Bay Nikos Anastasiyadis, kendi ilan ettikleri Münhasır
Ekonomik Bölgelerin Türkiye tarafından tanınmasını istiyor. Bununla
yetinmeyerek sondaj çalışmalarını sonlandırmasını koşul olarak öne sürüyor. Türkiye'ye
karşı kullanacakları gemileri ve askeri savaş uçakları olmadığının altını
çizdikten sonra bu konuda dostlarının yardımcı olabileceğini belirtiyor. Bu
yaklaşımı yıllar sonra bize şaşırtıcı gelmiyor.
Korona salgını
sonrasında müzakerelerin yeniden başlatılacağı beklentisine girenlerin bu kafa
ile hangi konuyu çözecekleri meraka değer doğrusu. Ada'da olası bir anlaşmaya
karşı olduklarını bir kez daha kanıtlamış oluyorlar. Bu gerçeğin artık
görülmesi gerekiyor. Her alanda yetişmiş insan kaynağımız olduğuna göre kendi
göbeğimizi kesmenin zamanının geldiği hatta geçmekte olduğu bir gerçektir. Dünya
yeni bir yapılanmaya doğru evrilirken bizlerin de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin
yeniden yapılandırılması için bugüne değin yaşananlardan ders çıkararak yol
haritamızı belirlememiz gerektiği ortalıklarda duruyor.
Siyasi dürtülerle
olguları bir yana bırakarak yeniden onurlu duruşumuzu göstermemiz gerekiyor mu
ne...
SEVGİ ile kalınız...
19
Haziran 2020 – Ankara