Bir yere mi gitmişti de geri geldi?
Sadık adamlarıyla her zaman içimizde değil miydi?..
***
ABD Başkanı Joe Biden, videokonferans yoluyla katıldığı Münih Güvenlik Konferansı’na (1) ABD’nin “geri döndüğü” mesajını verdi:
"Bugün, Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak konuşuyorum ve dünyaya açık bir mesaj gönderiyorum: Amerika geri döndü"dedi.
Biden’in ABD Başkanı sıfatıyla katıldığı ilk toplantıydı bu konferans.
Bir anlamda, önceki Başkan Trump’ı, geri adım atmakla suçluyor besbelli...
Bir de dünyaya meydan okuyordu:
NATO’ya bağlılık vurgusu yapan Biden, öncelikli olarak hedef tahtasına Rusya’yı oturttu.
Putin, Avrupa’yı ve NATO ittifakını zayıflatmak istiyor” dedi.
Sonra Amerika’nın bilindik klasik cümlelerini tekrar etti:
Demokrasinin korunmasına, otokratik yönetimlere karşı birlikte mücadele edilmesi gereğine özellikle vurgu yaptı!
ABD ve Avrupa dahil pek çok yerde “demokrasinin saldırı altında” olduğunu söyledi.
Demokrasi havarisi kesilen Biden, Ukrayna’nın “toprak bütünlüğü”nün savunulması gereğine de dikkat çekti...
Ne ilginç değil mi?
Ülkelerin toprak bütünlüğünü savunan bir Amerika var!
Duy da inanma...
***
ABD, ne zaman bir ülkeye “demokrasi götürme” iddiası ile yola çıktıysa, o ülkede kan ve göz yaşı dinmedi...
Biden, dönüp dolaşıp yine “demokrasi” diyor:
"Demokrasi günümüzün temel sorunlarına verilecek ana cevaptır. Demokrasi kazara ortaya çıkmadı, onu savunmamız ve güçlendirmemiz lazım" diyor...
Bildiğimiz “demokrasi”den söz ediyor!
Irak’a getirdiklerinin aynısından.
Libya’ya, Suriye’ye, Afganistan’a da “demokrasi getirmek” için girmediler mi?
Say sayabildiğin kadar. (2)
“Demokrasi getirme” bahanesiyle girdikleri ülkelerin hali ortada...
***
Biden, önceki dönemlerde olduğu gibi Çin ile rekabeteyönelik politikaların süreceği işaretini de verdi.
Çin’e karşı ABDAB ittifakının önemine özellikle vurgu yaptı.
İran’ı atlamadı tabii...
Ortadoğu’nun istikrarsızlaşmasından sorumlu tuttuğu Tahran’a karşı “ortak tutum” önerdi...
Bu işleri yapacak örgütü var elinde.
Bu yüzden NATO’nun önemini belirtiyor, özellikle de 5. maddeyi hatırlatma gereği duyuyor...
***
Yeni dönemin gündem başlıklarını NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg sıraladı:
“Çin’in yükselişi,
Siber saldırılar,
Yıkıcı teknolojiler,
İklim değişikliği,
Rusya’nın istikrarsızlaştırıcı davranışları
Ve;
Terör tehdidi” dedi...
Vallahi aynen öyle dedi: “Terör tehdidi...
Terör örgütü olarak nitelendirdikleri PKK’yı koyunlarında büyütüyorlar o başka tabii ki.
Ne yaman çelişki...
***
Biden, Pekin'in, “insan hakları ve demokrasi” alanındaki ihlalleri ile uluslararası ekonomide “haksız rekabet” yaratan adımlarını yakından takip ettiklerini ve bu konuları gündeme getirmeye devam edeceklerini söyledi.
Haksız rekabet” silahı ile Çin’i durdurabilecek mi göreceğiz.
İnsan hakları” masalını ise çok dinledik.
Anlaşılan, bundan sonra ana akım medyada, Uygur Türklerini sıkça izleyeceğiz...
***
AB Konsey Başkanı Charles Michel:
“Rusya, Çin veya İran gibi ‘otokratik rejimler’in saldırılarına karşı ‘kural temelli’ uluslararası düzeni birlikte daha güçlü savunabilecekleri” görüşlerini ileri sürdükten sonra;
Tekrar hoş geldin Amerika” dedi...
“Otokratik rejimler” arasında bizi de sayıyorlar mı acaba?
Yoksa, “sizi de bu katagoriye dahil ederiz ha” diye aba altından sopa mı gösteriyorlar?
Avrupa’nın abisi Almanya’nın Başbakanı Merkel, Avrupa ile ABD arasında görüş ayrılıkları olabileceğine işaret ederek, “işbirliği”nin önemini vurguladı.
Ukrayna konusunda Rusya’yı eleştiren Merkel, transatlantikle yeni bir sayfa açmaya hazır olduklarını ekledi...
Almanya eski rotasına girdi...
***
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Avrupa stratejik özerkliği” kavramının ABD’den uzaklaşmak anlamına gelmediğini söyleyerek, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözlerinden çark etti...
Fransa’nın da rotası belli...
***
1963’ten beri her yıl şubat ayında Münih’te düzenlenen bu konferansa, bu yıl Türkiye’den katılan olmadı...
İyi ki gitmedik.
Fazla geri gitmeye gerek yok:
ABD Dışişleri Bakanlığı, Gara bölgesinde 13 Türk vatandaşının şehit edilmesi ile ilgili ne demişti onu anımsatalım:
“Türk vatandaşlarının terör örgütü PKK’nın elinde öldüğü haberleri doğruysa, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz.”
Tercümeye hacet var mı?
Müttefik bir ülkenin açıklamasına benziyor mu bu ifadeler?
Gerçi, ABD tarafı “müttefiklik” meselesine açıklık getirmişti:
Dışişleri Bakanı Antony Blinken, göreve başlamadan önce Senato’da soruları yanıtlarken; Türkiye için “Sözde stratejik müttefikimiz” ifadesini kullanmıştı.
Hangi akla hizmetse, her zamanki gibi anlamamış gibi yaptık.
PKK’ya hem terör örgütü deyip, hem de on binlerce TIR silah yardımı yapan ABD’ye; bütün bunlara rağmen “güvenen” ve “müttefik” kabul edenler var.
Ne yazık ki bu aymazlar sabahakşam televizyonlarda bizi ikna etmeye çalışıyorlar!
Demokrasi getirme”nin ne anlama geldiğini uygulamaları ile defalarca izah eden ABD Başkanından, Türkiye için de “güçlü demokrasi vurgusu” (3) yapmasını istemekle ne istendiğini hala anlayabilmiş değilim...
Anlayan varsa bir adım öne çıksın.
“Tekrar hoş geldin Amerika”!..
Av. Cemil Can