Kuntay Gücüm / Teori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

29 Aralık’ta Teori hesabında açılan Twitter sohbet odasında Matrix filmi konuşuldu. Tunca Arslan sohbette ortaya attığı soruyu, Aydınlık’ta makale olarak da yayınladı: “Hollywood Yapay zekadan neden korkuyor?”

Matrix ve Terminatör serileri gelecekte yaşanacağı iddia edilen insan makine savaşlarını anlatır. Makine insan medeniyetinin ürünü olduğundan, geleceğe ait insanmakine çelişkisi olarak sunulan kurgu, aslında güncel insaninsan çelişkisinin estetik bir gösterisi olarak görülmeli. 

Neredeyse yapay zeka konulu tüm Hollywood yapımlarında karşımıza çıkan distopyanın bir sınıfın distopyası; Marpheus, Neo ve Terminatör’den Sarah Connor gibi karakterlerin Hollywood yapımı makinekırıcı, neoluddite kahramanlar olduğunu düşünüyorum. Bu filmlere bakarak artık işçi sınıfın değil ama tekelci emperyalist sınıfların luddite kahramanlara sahip olduğunu, hatta ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz.

Neo’nun hacker/bilgisayar korsanı olması da anlamlıdır. Çeteler, eşkıyalar, korsanlar medeniyet boyunca zenginlikleri yağmaladılar ve üretici güçlerin gelişmesine ayakbağı oldular. Korsanlık emperyalizmin hâkim sınıflarının geçim yöntemlerini dijital ortamlarda tekrar ettiği için de Hollywood yapımcılarına cazip görünmüş olabilir. “Seçilmiş kişi” olması da, yeni tür pagan ve mistik mitolojiler üreten ve seçilmiş kişileri arayan plaza kültüründe benimsenmesini kolaylaştırmış olmalı.

Ekonomi politiğin değer kuramı, üretim planlamalarının dijital araçlarla yönetilmesinin ve otomasyonun kapitalizm için yıkıcı sonuçları olacağını gösteriyor. Fakat dijital teknolojilerin sonuçları sadece gelecek değil, yakın geçmişin anlaşılabilmesi için de önemli.

Matrix filmine bakarak artık işçi sınıfının değil ama tekelci emperyalist sınıfların luddite kahramanlara sahip olduğunu söylemek mümkün. 

DİJİTALLEŞME VE EŞİTLİK  

Aşağıdaki, Dünya Bankası’nın yayınladığı global GDP’nin gelişim grafiğidir.(1) Tablo, dünya zenginliğinin 1980’den itibaren nasıl hızla yükseldiğini gösteriyor. 2019’da 87.5 Trilyon USD ile tarihin en yüksek noktasına ulaştı.

Teori dergisinin 2022 Ocak sayısında, 1960 sonrasında dünya zenginliklerinin paylaşımındaki değişimi gösteren verileri ve bu verilerin dijitalleşmesiyle ilişkisini de inceledik. 19601980 arasında küresel eşitsizlik artmış, 1980 sonrasında ise azalma eğiliminde. 1980 öncesi 20 yılda gelişmiş ülkelerinin toplam zenginlikten aldıkları payın yükseldiğini, 1980 sonrasında ise Doğu ile Batı’nın gelirlerinin birbirine yaklaşmaya başladığını söyleyebiliriz. 2000’lerden itibaren global olarak alttaki %50’lik dilimin toplam gelirden aldığı pay yükselmeye, en üstteki %1’in payı ise azalmaya başlıyor. Bu veri de gelirin önceki on yıllar göre daha adil bölüşüldüğünü gösteriyor. Amerikan hegemonyasındaki yıpranmayı da bu verilerle inceleyebiliriz.  

Aynı dönemde ABD’de ise sınıflar arasındaki gelir farkı büyüdü. Alt gelir grupları toplam zenginlikten daha az pay alırken, CEO'lar, popstarlar, NBA yıldızlar vs çok yüksek kazançlar elde etmeye başladılar.

1980 sonrası dönem aynı zamanda dijital teknolojilerin, kişisel bilgisayarlar hayatımıza girdiği yıllardır. 2000’lerden itibaren de akıllı telefonlar, sosyal medya ve internet günlük yaşantımızın ayrılmaz parçasına dönüştüler. Veriler gösteriyor; dijital teknolojiler dünyayı daha eşitsiz bir yer haline getirmiyor. 

Amerikan tekelci emperyalist sınıfların dünya gerçekleriyle yaşadıkları çelişkinin ve Hollywood’un yapay zeka ve makine düşmanlığının nedenlerini yukarıdaki verilerde ve o verilerin Amerikan hegemonyasındaki yıpranmayla ilişkilerinde aramak gerekir.  

Bilgisayar fabrikalarına sabotajlar düzenleyen Sarah Connor’un durdurmaya çalıştığı Skynet harekete geçtiğinde kapitalizm sonrası toplumun olanakları da ortaya çıkmış olacak.

NEOLUDDİTE HOLLYWOOD VE POSTHÜMANİZM

Başak Ağın’a göre posthümanist düşünce sayesinde, “bilimsel düşüncenin bir dogma halini almış ve neredeyse tanrısallaşmış biçiminin gerçekten ulvi amaçlara hizmet edip etmediği gibi konular tartışmaya açılmış, tüm bunlar da insanın doğayı ve evreni kontrol altına alıp kendi tanrı kompleksine yenik düşüşünün hazin öyküsü vasıtasıyla ifade edilmiştir.”(2)

Bilimin hedefi olarak doğa güçlerini kontrol altına alma amacı, bilimsel düşüncenin kurucusu sayılan Bacon tarafında formülleştirilmişti. Bacon, “bizim amacımız tabiatı insanlık devletine ve insanlığın isteklerine karşı itaatkâr kılmak” diyor.(3) Atlantis ütopyasının merkezindeki Süleyman Evi’nin amacı, “olayların sebepleri ve gizli saikleri hakkında bilgi edinmek, mümkün olan her şeyi yapabilmek için, insanın tabiat üzerine hakimiyetinin sınırlarını genişletmektir.”(4)

Doğa güçlerinin insan denetimine alınması, Marx’da da tekrarlanan bir amaçtı; Marx, bu açıdan Bacon’ın bilimsel düşüncesinin devamcısı sayılabilir. Marx Kapital’in 1. cildinde şu soruyu inceler: “Makine aslında çalışma süresini kısalttığı halde, kapitalist tarzda kullanıldığında emeğin yoğunluğunu arttırdığı; aslında insanın doğa güçleri üzerindeki zaferi demek olduğu halde, kapitalist tarzda kullanıldığında insanı doğa güçlerinin boyunduruğuna soktuğu…” 

Neo’nun kırmaya çalıştığı, insanın doğa güçleri üzerinde zaferi anlamına gelen medeniyet ürünüdür.

Bilimsel düşünce ve hümanizm insanı merkez alıyordu. Posthümanizm, insan merkezli bilimsel düşünceye ve insanın dünyaya müdahalesine, dünyayı değiştirmesine itiraz ediyor. Nietzsche şu cümleleriyle posthümanistlere ilham verdi: “İnsan kirli bir nehirdir, insanda sevilecek şey onun bir geçiş ve bir batış olmasıdır, insan aşılması gereken bir şeydir, insan nedir? Ruhun içinde dünyaya yayılmak isteyen bir hastalıklar yığını, insan cehennemi keşfedince onu evrenin göğü yaptı, diyorum ki; insan uçurumu açıl, insan yok edilmesi gereken bir şeydir, insan bir iptir ki hayvanla İnsanüstü arasına gerilmiştir…”(5)

Yaşam, bu insan değil bir karınca sürüsü de olsa, doğaya müdahale etmeden ve onu değiştirmeden var olamıyor. Çevrecilik gibi çok ikna edici argümanlarla desteklenen doğaya müdahaleye itiraz, son on yıllarda devrim karşıtlığının temelini oluşturdu. Hariri bu işi Tarım Devrimini doğa ve insanlık için geri dönüşü olmayan yıkım olarak nitelendirerek, insan medeniyetinin tamamına itiraz etme noktasına kadar taşıdır. Silikon Vadisi’nin lider işletmelerinin kurucu önderlerinin desteği, Hariri’nin kitaplarının popülerleşmesinde önemli role sahipti ve bu bir paradoks değildir.

Matrix’deki Ajan Smith’in, Tuna Arslan’ın aktardığı repliklerine dayanarak, posthümanist olduğunu söyleyebiliriz.

Hollywood’un taşıyıcısı olduğu neoluddite akım, posthümanizmle akraba. Neoluddite ve posthümanist akımlar tam da hegemonyanın yıprandığı aşamada yaygınlaştı. 

Hollywood’un yapay zeka ve makine düşmanlığının, Batının üretim, bilim ve teknoloji üzerindeki tekelinin kaybetmesine, emperyalist sınıfların gösterdiği ideolojik refleks olduğunu savunuyorum. 

Makine kırıcıları (luddite) anlatan bir gravür.

DİJİTAL ORTAMLARDAKİ ÇELİŞKİ

Teori dergisinde Amerikan Hegemonyasındaki aşınmayı çeşitli dosyalarda inceledik. Bu dosyalar, hegemonya sonrası dünyanın kurumları üzerine tartışmaları da içeriyor. “Hegemonya sonrası küresel ilişkilerin nasıl bir sisteme sahip olacak” sorusu artık Teorinin önündedir. Dünya zenginliğindeki ve zenginliklerin dağılımındaki eğilimler, hegemonya hakkındaki analizlerimizi destekliyor.

Dijital teknolojilerdeki gelişme ile hegemonyadaki yıpranmanın sadece eş zamanlı değil, aynı zamanda birbirini destekleyen olgular olduğunu düşünüyorum. Diğer taraftan küresel hegemonya aşınması ile dijital ortamlarda tekelci emperyalist sermayenin devam eden hegemonyası arasındaki çelişkinin nasıl çözüleceği, önümüzdeki süreçlerin anlaşılabilmesi için analiz edilmesi gereken bir olgu.

Teori 2022’nin ilk sayısında, dijital ortamların tekelci emperyalist tahakkümden nasıl özgürleştirilebileceğini inceliyor.

Ben Skynet’ten ve dijital olanakların daha da gelişmesi anlamında Matrix’in kurulmasından yanayım. Bilgisayar fabrikalarına sabotajlar düzenleyen Sarah Connor’un durdurmaya çalıştığı Skynet harekete geçtiğinde ve Matrix kurulduğunda, yani dijital teknolojilerle doğa güçleri insanlar tarafından daha derinlemesine anlaşılıp yönetilebildiğinde, kapitalizm sonrası toplumun olanakları da ortaya çıkmış olacak.  

DİPNOTLAR: 

(1) https://data.worldbank.org/indicator /NY.GDP.MKTP.CD?end=2020&start=1960

(2) Başak Ağın, Posthümanizm Kavram, Kuram, BilimKurgu, Siyasal Kitapevi, Ankara, 2020, s.

(3) Francis Bacon, Novum Organum, Çeviren: Önal Akkaş, Doruk Yayıncılık, Ankara, 1999, s. 169.

(4) Francis Bacon, Atlantis, Çeviren: Prof. Hâmit Dereli, Maarif Basımevi, İstanbul, 1957, s. 46.

(5) Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, Çev: Korkut Ata, İstanbul, 2011.