O bir hekim... Belli ki Tıbbiyeli Hikmet soyundan geliyor. Diyarbakırlı anneleri görünce sessiz kalmadı, ‘Çocukların dağa kaçırılması halk sağlığı sorunudur’ açıklaması yaptı. Prof. Dr. Hüseyin Per ile mesleğini, tabip odalarını, siyaseti ve PKK’yı konuştuk

FÜSUN İKİKARDEŞ

Prof. Dr. Hüseyin Per, Çocuk Sağlığı ve Çocuk Nörolojisi Uzmanı, Kayseri Tabip Odası’nda da iki dönemdir Yönetim Kurulu Başkanı. İyi ve saygın bir mesleği, unvanı var ama söz konusu vatan olunca gözü hiçbir şeyi görmüyor. Diyarbakır HDP İl Binası önünde çocuklarını geri isteyen annelerin acısını duymuş olmalı ki, “Sadece Diyarbakır anneleri değil, diğer birçok şehirde aynı durumda olan anneler de seslerini yükseltmeli ve HDP ve PKK’ya ve onların destekçilerine karşı tepkilerini dile getirmelidir. Başta Hükümet yetkilileri olmak üzere diğer partiler, TTB Genel Merkezi dahil tüm kuruluşlar bu eyleme sessiz kalmamalıdır” diyor. Prof. Dr. Per ile İstanbul’da bir araya geldik, memleket meselelerini, Tıbbiye’yi konuştuk, hekimlere güvenimiz bir kez daha pekişti...

DIŞ GÜÇLERİN MÜDAHALESİ

PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklar için ‘Halk sağlığı sorunudur’ dediniz. Diyarbakır annelerine destek midir bu çıkışınız?

“Diyarbakır annelerinin HDP önündeki eylemini ibretle izliyoruz. Her gün sayıları artıyor. Bu açıklamayı neden yaptık? PKK’nın dağa çıkarttığı, kaçırdığı çocukların kendi özgüveni gelişmeyecek, öbür taraftan sosyal gelişimini tamamlamamış olarak, tam bir robot konumunda ‘Bunu öldür, burayı patlat’ diye hareket ediyorlar. Bu gençler ne ailelerine, ne o bölgenin halkına, ne de ülkesine faydalı işler yapacak. Orada ailenin bağırdığı ‘Başlarım sizin Kürdistan davanıza’ ifadesi o kadar net ki! Tarih boyunca, Şeyh Sait İsyanı da dahil olmak üzere birçok şey yapılmıştı. Arkalarındaki hep dış güçlerdir ama kaybeden de hep oranın insanı olmuştur.”

HDP binası önünde olmasını nasıl değerlendirdiniz?

“Geçmişte maalesef bir Açılım Süreci yaşandı. Türkiye’de, Açılım Süreci’nin getirdiği bir nokta var. Valilerin emri olmadan askerlerin hareket edemediği bir dönem oldu. Bu dönemlerin neticesinde vatandaşa HDP ya da bunların hangi kuruluşu olursa, artık KCK, HDP vatandaşa baskı yaptı.”

‘PKK VARSA FETÖ DE VARDIR’

Açıklamanızdan sonra Türk Tabipler Birliği Genel Merkezi’nden bir tepki oldu mu?

“Olmadı, ancak ben Merkez Konsey Başkanı’nı arayıp bir destek açıklaması beklediğimizi ifade ettim. Kendisi ‘Cumartesi Anneleri’nin yanında olduğumuz gibi, Diyarbakır Anneleri’nin de yanında olmalıyız. Gitmeyi düşünüyoruz’ dedi ama bilemem. Geçmişte İstiklal Marşı’nın okunup okunmamasının tartışıldığ kongrelerden, Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) başındaki Türk kelimesi kalacak, kalmalıdır noktasına gelindi. Bu da sevindirici bir durumdur.”

Açıklamanızda işten atılan FETÖ’cülere de değinmişsiniz...

“FETÖ sürecinde, PKK’ya destek veren 5 bin kadar öğretmen görevden alındı. Fakat 4 bin 600’ü hemen görevlerine iade edildi. FETÖ’yle ilgili yapılan bütün her şeyi destekliyoruz ama aynı şekilde ülkeye zarar veren bir PKK’yı, KCK’yı da HDP’yi de ekleyebilirsiniz. Eklememek için bir sebep yok, çünkü insanlar dağda öldürülenlere kendilerine göre ‘şehit’ diye sahip çıkıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bunlar yapılamaz. Biliyorsunuz, İspanya’da BASK bölgesinin ayrılması konusunda sadece bunun konuşmasını yapan insanlar tutuklandı. Bizim Türkiyemizde tutuklansın demiyoruz ama bir güvenlik problemi olsun istemiyoruz. FETÖ’nün olduğu yerde PKK, PKK’nın olduğu yerde de FETÖ olmuştur. Bunu hepimiz biliyoruz. FETÖ’nün işadamları cezaevinde, PKK’nın işadamları Türkiye’nin her yerinde. FETÖ’nün öğretmenleri cezaevinde ya da iş bulamıyor, PKK’nın öğretmenleri görev başında. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne kim kastediyorsa, bunların hepsi de devletin gücünü görmelidir.

Açıklamanıza ne tür tepkiler geldi?

“Görüştüğümüz arkadaşların hepsi de tebrik etti, teşekkür etti. Biz ne yapabiliriz, diyen arkadaşlarımız oldu.”

Reklamdan sonra devam ediyor 

TÜRKİYE SAVAŞMIYOR KENDİNİ SAVUNUYOR

Afrin Harekatı'nda neler oldu? Özlük hakları savunması konusunda TTB merkeziyle nasıl çeliştiniz?

"Türk Tabipler Birliği’nin bir sözü var: Savaş bir halk sağlığı sorunudur. Aslında normal şartlarda bu sözü hemen destekleriz. Çünkü savaş bir insanlık suçudur. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı bir savaş değildir! Yaptığı, doğuda, güneydoğuda terörü temizlemesidir. Türkiye Cumhuriyeti, evinin önünü temizlemektedir. Bunun için biz de Kayseri Tabip Odası olarak bir açıklama yaptık ve 'Evet, savaş halk sağlığı sorunudur. Bu sözün arkasında gizli bir niyet yatmaktadır. Arkasında Afrin’deki olay yanlıştır, denmektedir. Oysa Türk Ordusu'nun yaptığı doğrudur. Afrin’de halk sağlığı sorunu, Türk Ordusu tarafından çözülmüştür' dedik."

Açıklamadan hemen sonra mı?

"TTB, o akşam saat 9.00 gibi bir tivitle açıkladı, biz de ertesi sabah 8.309.00 gibi açıklamamızı yaptık. Sonradan mahkeme süreci oldu, bazı şeyler yanlış gitti. Türk Tabipler Birliği’nin 'Savaş halk sağlığı sorunudur' ifadesine itiraz etmem. Ben de bir hekimim, kimse ölsün istemem. Ancak önce devletimiz, milletimiz! Uğruna savaşacağımız bir ülke olmayacak! Niye biz dış güçlerin ülkemizde at oynatmasına izin verelim?"

Sizden başka karşı çıkan oldu mu?

"Zeytin Dalı Harekatı'nda 20 tabip odası ortak bir bildiri yayınladı. Bir arada hareket eden 3540 tabip odası var."

Özlük hakları söz konusu olunca durum değişiyor mu?

"Hekimlerin özlük haklarıyla ve hekimlerin yıpranma payıyla ilgili olarak 65 tabip odası olarak bildiri yayınlandı. Türkiye'de ilk oldu. SGK ödemeleriyle ilgili olarak, Anayasa'da da Ceza Kanunu'nda da var; yüz kızartıcı suç işleyen, teröre bulaşan kim varsa hekimlik yapamaz diyor. Bu konuda da 61 tabip odası imzasıyla ortak bir bildiri yayınlandı ve bu da ikincisi oldu. Türk Tabipler Birliği kendi platformuna çekilmeye başladı. Vatanın bölünmez bütünlüğü ortak noktasında kim varsa hekimlerin özlük haklarıyla uğraşmaya, her yerde her zaman varız."

Bunlar biraz cesaret isteyen işler… Gözünüz mü kara?

Üniversite öğrenciliğimizden beri sosyal faaliyetler içindeyiz. Biraz gözümüz kara, biraz da arkayı düşünmüyoruz. Hüseyin Nihal Adsız’ın "Kahramanlık" üzerine bir şiiri vardır, onunla özetleyebiliz aslında. "Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir / Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir / Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir / Kahramanlık: saldırıp bir daha dönmemektir."

TTB'Yİ BELLİ BİR EKİP YÖNETİYOR

Hekimler hep vatansever oldu bu ülkede. Nasıl oldu da Tabip Odası bugünkü çizgisine geldi?

"Şöyle değerlendirelim: 2. Albdülhamit döneminde tıp fakülteleri açılmaya başladı. Daha sonra İstanbul’un işgali döneminde Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşları İstanbul’da Türk bayrağı açarak İstanbul’un işgaline başkaldırmışlardır. Bunun dışında Çanakkale Savaşı’nda, Sakarya’da, gidip dönmeyen şehitlerimiz var. Şu an 3035 yıldır Türk Tabipler Birliği’ni belli bir ekip, belli bir grup yönetiyor. Bunun da tek sebebi, İstanbul’da 2530 bin hekim olup, bunlardan ancak 5 bininin seçime katılmasıdır. 5 bin hekimin seçime katıldığı bir kongrede 3 bin 500 ya da 2 bin 500 oyla büyük kongrede 7075 delegeyi Ankara’ya göndermesidir."

Hekimler meslek odalarına neden sahip çıkmıyor?

"Artık bu işlerle uğraşmak istemiyorlar. Meslek örgütlerini, başka gruplar sahiplendi. Bir dönem FETÖ’cüler, bir dönem bunlar... Mesleki örgütlerin dünyadaki gelişimine ayak uyduramadı. Sadece Türk hekimleri değil, Mimar Mühendisler Odası, Veterinerler Odası ya da Diş Hekimleri Odası için de benzer durum yaşandı. Pazar günü bir yere gidip mangalda et yemek varken bu sorumluluğu almıyor insanlarımız. Almayınca da şu an Türk Tabipler Birliği’nde olduğu gibi seçimleri açık arayla kazanıyorlar."

700 MAĞLUP BAŞLIYORUZ

Sitem mi ediyorsunuz meslektaşlarınıza?

"Tabii tabii... Eski Kültür Bakanı Suat Çağlayan döneminde bir yaklaştık, bir de Zorlu Bey’in (Prof. Cem Zorlu) döneminde grup olarak, birlik olarak hekim örgütleri bir araya geldik. Ama karşı tarafta büyük bir cephe var, 7080 oyla İstanbul’dan geliniyor, 700 mağlup başlıyorsunuz. 70 oy, 10 tane Anadolu Tabip Odası demek! Böyle olunca da karşınızda büyük bir güruh var. Yine de belirtmek isterim, Türk Tabipler Birliği’nin de geçmişteki birtakım tavırlarından vazgeçtiğini görüyoruz. Dün Kulp’ta şehit edilen vatandaşlarımız için başsağlığı mesajını görüyoruz. Bu çok güzel bir gelişme."

TABİP ODALARINDAN DESTEK

SivasErzincan Tabip Odası Başkanı Dr. Hüseyin Gököz: Farklı düşünmüyoruz. Tabii halk sağlığı sorunudur. Herkesin sağlıklı yaşama hakkı var. Çocuklarımızın terör örgütü eline geçmesi başlı başına bir ülke sorunu, güvenlik sorunudur. Kaldı ki TTB'nin o tür yaklaşımları bize ters düşüyor. Afrin olayında olduğu gibi, kesinlikle toprak bütünlüğümüzü ve ülke olarak sınırlarımızı savunmakla mükellefiz. İşgal için değil, kendi sınır güvenliğini korumak için bir operasyon olarak görüyoruz. Sonuna kadar yasal ve haklı bir harekettir."

'ADAM DEVŞİRİYORLAR'

Konya Tabip Odası Başkanı Dr. Seyit Karasu: Açıkçası öncelikle üzücü bir hadise olduğunu belirteyim. Annelerin böyle bir olayla karşılaşması ve bir siyasi parti (!) terörle bağlantısı olduğunu düşünmem nedeniyle ancak sonunda ünlemle belirtebilirim önünde nöbet tutuyor olması, çocuklarını buradan bekliyor olması üzücü bir durum.

Terör örgütü dünyanın en kanlı örgütlerinden biri. Kanı kaynayan delikanlıların bazı zaaflarından istifade ederek, bir kısmını belki zorla dağ kadrosuna katmak için bir tezgah peşinde.

Mecburi hizmetimi 90'lı yılların başında Batman'da yaptım, oradaki gerçekliği çok iyi bilenlerden biriyim. Kimse birbirini kandırmasın. Örgütün bu yolla adam devşirdiği herkes tarafından çok iyi biliniyor. Devletimizin terörle mücadelede geldiği noktada da, devşirme dediğimiz yolla, bu partiye biraz daha fazla müracaat ediyorlar gibi görünüyor. Biz bu çerçevede tüm kitle örgütlerinin bir baskı unsuru oluşturması ve bu genç zihinlerin ülke için nasıl yararlı hale getirilir, buna yoğunlaşmamız gerekir.

Niğde Tabip Odası Başkanı Dr. Murat Işıklı: Aynen katılıyorum. Bu bir halk sağlığı sorunudur. Zeytin Dalı Harekatı'nda 'Savaş halk sağlığı sorunudur' demek başka bir yaklaşımdır. TTB Merkez Konseyi Başkanı'nın ne dediği de bizi bağlamaz. Vatansever, milletini sever insanlarız.

'TOPLUM OLARAK GÖREVLERİMİZ VAR'

Malatya Tabip Odası Başkanı Erol Karaaslan: Kişilerin sağlığını korumak, sağlığında ve hayat şartlarında iyileştirme yapmak için hem birey hem aile hem de toplum olarak yapmamız gereken görevler vardır. Yarınlarımız olan gençlerimizin beden ve ruh sağlığının korunması için toplum olarak yerine getirilmesi gereken sorumluluklara sahibiz. Çocukluk ve özellikle ergenlik döneminde bireylerde yaşanan fizyolojik ve ruhsal değişimler ve buna bağlı olarak yaşanan içsel çatışmalar; kişilerin sağlığını doğrudan etkilediği gibi, toplum sağlığını da etkileyen faktörlerdendir. Başta ergenlik dönemi olmak üzere, çocukluktan itibaren tüm yaşamı boyunca destek olunması gereken gençlerimizin dağa kaçırılması olayını Malatya Tabip Odası olarak şiddetle kınıyoruz. Hain terör örgütü PKK tarafından zorla ve kandırılarak dağa çıkarılan ve karanlık emellerine alet edilen gençlerimize sahip çıkmak için Diyarbakırlı annelerin gösterdiği mücadeleyi destekliyoruz. Başta Diyarbakırlı anneler olmak üzere PKK ile mücadele eden Türkiye Cumhuriyeti devlet büyüklerine, Silahlı Kuvvetleri'ne ve devleti için mücadele eden her kademedeki vatandaşımıza saygı ve hürmetlerimizi sunuyoruz.