Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, Diyarbakır’da devam eden Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında verilen arada, MYK toplantısı ve gündemdeki gelişmelere ilişkin partisinin il binasında basın toplantısı düzenledi. Kubilay, toplantının ilk bölümünde ülkedeki ekonomik, siyasal ve sosyal gelişmeleri değerlendirdiklerini söyledi.
MGK KARARLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında 30 Temmuz’da gerçekleştirilen Milli Güvenlik Toplantısı’nda (MGK) alınan kararlara ilişkin konuşan Kubilay, şunları söyledi: “MGK önümüzdeki günlerde de ister dışarıda ister bölgede hepimizin sıcak günler yaşayacağımızı, bölgenin yangın yerine çevrileceğinin emarelerini ortaya koyuyor. İktidar bloğu Suriye’de ve Rojava’da izlediği saldırgan politikaya devam etmek istiyor. Erdoğan ve Bahçeli’nin yaptığı açıklamalardan anlaşılıyor ki Suriye’de iç savaş sonrasında siyasal çözüm noktasında ve Kürtler bırakınız bir statü sahibi olmayı, zayıf konumda da olsa aynı zamanda o bölgenin de giderek Kürtsüzleştirme aracı olarak değerlendirildiğini görüyoruz.”
‘BARIŞ KORİDORU’
MGK’da Suriye’de oluşturulmak istenen “güvenli bölge” için “Barış koridorunun inşası için kararlılık teyit edildi” kararıyla mültecilerin araç olarak kullanıldığını iddia eden Kubilay, “‘Barış koridoru’ denilen alanda tampon bölge gibi dile getirilen alanda, Türkiye’de ırkçı ve milliyetçi politikalarla toplumu da ikna ederek, Suriyeli mülteciler sınır dışı edilmek isteniyor. Türkiye’ye sığınmış olan mülteciler yeniden savaşın bir aracı haline getirilmek isteniyor. Bu gerçekten çok tehlikeli” şeklinde konuştu.
‘KÜRTLERİN BÜTÜNLEŞMEYE İHTİYACI VAR’
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) “Pençe” operasyonlarını da “Kürtsüzleştirme” politikası olarak sunan Kubilay, şöyle devam etti: “Güney Kürdistan bölgesine yönelik askeri operasyonlar devam ediyor. Bizim bu konuda bu politikanın ileride halklar arasında büyük husumetlere yol açacak kuşaklar arası bir düşmanlığı geliştirebilecek bir süreç olarak işlediğini görüyoruz. Bu politikalardan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini dile getiriyoruz. Bu vesileyle diğer parçalardaki Kürtlere yönelik bir çağrı yapma ihtiyacı duyuyoruz. Bölgede Kürtlere yönelik bir kuşatma siyasetinin Kürt düşmanlığına dayanan politikaların ısrarla sürdürüldüğü bir momentte Kürtlerin bütünleşmeye ihtiyaçları vardır. Her şey ticaret değildir.
MUHALEFETE ÇAĞRI
Dolayısıyla bugün Rojava’nın statüsünü ortadan kaldırmak isteyenler Kürtlerin içeride herhangi bir statü elde etmesini istemeyenler, bir süre sonra orada Güney Kürdistan bölgesinde yerleşik bir güç haline geldikten sonra Güney Kürdistan’ın da kendilerini tehdit eden bir noktaya taşıyacakları uyarısını yapmak istiyoruz. Başta parlamento olmak üzere muhalefet partilerine şunu söylemek istiyoruz; bugün iktidarın ister Suriye’de ister Güney Kürdistan’da olsun, genel olarak bölgede izlediği saldırgan ve yayılmacı bir dış politikaya destek vermek ama aynı zamanda içeride barıştan demokrasiden bahsetmek tutarsızlığa işaret ediyor. Biz muhalefeti bu tutarsızlıktan vazgeçmeye çağırıyoruz.”
‘TÜRKİYE TENİS TOPUNA DÖNMÜŞTÜR’
Türkiye’nin dış politikada krizden çıkabilmesi için barışçıl politikalara dönüş yapması gerektiğini dile getiren Kubilay, “Türkiye bu saldırgan ve militarist dış politikayı sürdürebilmek için bugün Moskova ve Washington arasında tenis topuna dönmüştür. Bölge halklarıyla dostane, karşılıklı saygı temelinde bir arada yaşayabileceği bir ortamda yaşamak istiyorsa bunun tek bir yolu vardır; o da barışçıl politikaya dönmektir” dedi.
‘DEMOKRATİK BİR AÇILIMA İHTİYAÇ VAR’
HDP’nin 34 Ağustos’ta gerçekleştireceği 1’inci Merkezi Örgütlenme Konferansı’yla birlikte yeni bir yapılanma sürecine gireceğini aktaran Kubilay, “Bildiğiniz gibi seçim sonrasında HDP, uzun bir seçim maratonundan sonra bir örgütleme konferansı süreci başlatmış oldu. Bu konferanslar aşağıdan yukarıya işleyen bir süreç oldu. 7 bölgede gerçekleşmiş oldu. Yarından itibaren 34 Ağustos’ta Amed’te yapılacak konferansla da sonuçlanmış olacak. HDP aslında 6 buçuk yıllık genç ömrüne rağmen 9 seçim yaşamış oldu. 9 seçimden de başarıyla çıkmış, 6 milyon oy potansiyeli olan bir partidir. Ancak ne var ki bu potansiyel ile HDP’nin örgütsel rasyonalitesi arasında bir açı farkı var. HDP bir seçim partisi olarak kurulmuştu. Daha sonraki seçimlerde görüldü ki HDP’nin ortaya koyduğu politik program toplumun barış ve özgürlük özlemleriyle toplum tarafından benimsendi. HDP sadece bir yasal partidir ama aslolan meşru demokratik mücadeledir. Demokratik bir açılımı yapma ihtiyacı duymaktadır” dedi.
‘DEMOKRATİK ÇÖZÜM ARAYIŞI GÖRÜNMÜYOR’
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kubilay, PKK elebaşı Abdullah Öcalan ile 8 yıl aradan sonra yapılan avukat görüşmelerine ilişkin şunları söyledi: “Hükümet ile bizim henüz bir diyalogumuzun olmadığı, biraz önce yaptığım açıklamalarda belirtiliyor. Keşke bir diyalog süreci olsaydı, biz sorunlarımızı oturarak, tartışarak bir konsensüs ile çözmek istiyoruz ama anlaşılıyor ki iktidar bu tür sorunları yeni bir tahkimatı savaş ve şiddet politikalarında arıyor. Demokratik bir çözüm arayışı görünmüyor.
‘İMRALI KAPILARINI AÇMAYA ÇAĞIRIYORUZ’
İmralı kapıları tekrardan kapatılmış oldu. Avukatların ailesinin başvuruları reddediliyor. Biz tecridin her şeyden önce Kürt sorununa yönelik izlenen savaş ve şiddet politikası ile tecrit arasında doğrudan bir bağ olduğunun farkındayız. Buna rağmen tecrit kim için yapılırsa yapılsın insanlık dışıdır. Mutlak tecrit bir insanlık suçudur, dünyanın neresinde olursa olsun böyledir. Türkiye’nin altına imza attığı sözleşmeler ve kendi yasaları açısından bakıldığında tecrit yasadışıdır. Biz tekrar iktidarı İmralı kapılarını açmaya ve ailesi ile avukatlarıyla görüşmesine imkan sunmaya çağıyoruz.”
CHP’YE ‘BARIŞ KORİDORU’ UYARISI
MGK toplantısında alınan “Barış koridoru” kararına ilişkin CHP’nin yaptığı açıklamalara dair yöneltilen soruyu yanıtlayan Kubilay, “Eğer içeride demokratik açılımdan söz ediliyorsa, eğer demokratik ittifak söz konusu olacaksa, militarist saldırgan politikalarına cevaz vererek bu gerçekleştirilemez. ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ diyorlarsa, eğer güvenli bölge deniliyorsa Türkiye 910 bin kilometrelik sınırlarını beton bariyerlerle örmüştür, Türkiye sınırlarında güvenli bölge, barış koridoru adı altında saldırgan politikalara ihtiyaç yoktur ki; buna destek verenleri de bu politika bir süre sonra bir vakum gibi içine çekecektir. Bundan ısrarla kaçınmak gerek” uyarısında bulundu.
Aydınlık