Geçen aylarda HDP'yi "Tersine Türkiyelileşmek"le suçlayan ve PKK vesayetini eleştiren eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen şimdi de "yeni parti" mesajı geldi.

Bilgen, tuutuklanması sonrası HDP'ye yönelik sert eleştiriler yönelttiği resmi Twitter hesabından dün yeni bir paylaşım daha geldi.

Paylaşımda şu ifadeler yer aldı:

Türkiye’de yeni bir fikir ve tarza ihtiyaç var. Bunun düşünsel ve toplumsal zeminini oluşturmak gerekiyor. Bunun yeni bir siyasi partiye dönüşme ihtimali, göreceği ilgi ve imkanlarla ilgilidir.”

'HDP TERSİNE TÜRKİYELİLEŞTİ'

Bilgen geçen yıl ekim ayında cezaevinden yazdığı mektupla HDP'deki Kandil etkisini itiraf etmiş ve partiyi sert ifadelerle eleştirmişti.

HDP'yi tabana göre değil "Kandil ve İmralı için pozisyon belirlemeye kalkmak"la suçlayan Bilgen, HDP'nin tersine bir Türkiyelileşme çizgisi izledini söylemişti.

HDP'deki Kandil etkisini eleştiren Bilgen, "Sadece son iki kongre süreci ve aday belirleme süreçlerine kimin, neden, hangi dayatmalarla müdahale ettiğine bakılırsa sorunun tam da benim “tersine Türkiyelileşme” diye tarif ettiğim kişisel hesaplarla bir siyasi mücadeleyi kontrol altında tutma eğiliminden kaynaklandığı görülecektir" ifadelerini kullanmıştı.

HDP 'ÇÖZÜM SÜRECİ'Nİ YANLIŞ ANLADI

Bilgen mektubunda şu ifadeleri kullanmıştı:

"HDP kurulurken planlanan Türkiyelileşme ile Türkiye toplumunun Kürtler dışındaki farklı mağduriyet sahibi kesimleriyle empati yapılması ve ortak mücadele yürütülmesi hedefleniyordu. Bu konuda başlangıç düzeyinde bir adım atılmış olsa da, istenen düzeyde mesafe alınmaması yeniden masaya yatırılmalıdır. Siyasi partilerde genişleme sorunları söylem, dil, algı, iletişim kaynaklı olabileceği gibi yapısal, örgütsel, çalışma tarzından kaynaklı da olabilir.

Bugün itibariyle HDP, kendi geleceği ve ülkenin geleceğini ittifak stratejilerine endekslenmiş görünmekle birlikte, hiçbir parti kendisiyle açık ittifak yapmayı göze alamamaktadır. Bunun tek sebebi Cumhurbaşkanı’nın kurduğu dil ise, bu değişmeden denklemde hiç kimsenin pozisyonu değişmeyecektir. Peki bu durumda HDP neye odaklanmalı yani nereden tartışmaya başlamalı? Öncelikle ifade etmeliyiz ki, dönemsel koşulların değişimi siyasette hem dil, hem yapısal dönüşümü gerektirir. HDP, çözüm sürecindeki genişlemeyi kalıcı sanmış ve kişisel başarı öyküsü olarak yorumlamayı tercih etmiştir.

KANDİL, İMRALI, CEZAEVLERİ...

Siyasette tartışma sağlıklı yönetilir ve toplumsal katılımla gerçekleşirse, yenilenmeyi getirir. Tartışmayı ertelemek ise dinamizmi bitirir ve kişisel hesaplarla hareket etmeyi beraberinde getirir.

Kamuoyundaki yaygın kanaatin aksine HDP’nin genişleme sorunları Kandil, İmralı ya da geçmişte sanıldığı gibi cezaevlerinden müdahaleden çok, kendi yönetiliş biçiminden kaynaklanmaktadır.

HDP’ye yönelik baskı ve tutuklamalar partinin kendisini masaya yatırmasını zorlaştırıyor. Açık toplumsal tartışmalar yapamadığı için içe kapanıyor, tabandan gelen talep ve eleştiriler dikkate alınmadığı gerekçesiyle özeleştiriler anlamsızlaşıyor. Toplumsal sahiplenme zayıfladıkça söylemde hamasete yönelim gelişiyor ve parti dilinde sloganik tutuma sığınma arttıkça partiyi kriminalize etme girişimlerine zemin oluşuyor. Bu da yeni baskıları getiriyor. Bu gerilim halinin kısır döngüsünü kırmak için ise risk almak ve gerilimi boşa çıkaracak açılımlar için cesaretle siyaset geliştirmek gerekiyor.

'SİYASET BOŞLUK AFFETMEZ'

İkinci önemli sorun alanı, çatışmalı süreç ile HDP ilişkisinin yanlış tartışılıyor olmasından kaynaklanmaktadır. HDP’nin önünde çatışmalı sürecin bitmesini beklemek dışında gerçekçi tek seçenek vardır. Kendine dönmek, kendi sorunlarını çözecek değişime yönelmek ve kendini yeniden inşa etmek, rutine binmiş siyaset yapma tarzını terketmek, ezber bozacak, ön yargıları boşa çıkaracak arayışların içine girmektir. Baştaki soruna yeniden dönelim. HDP Kürtlerin bir kısmı ile birlikte Türk kamuoyuna güven verecek adımları atmayı başardığında bunu engellemeye kimin gücü yetebilir? Sorun gerçekten vesayet ve müdahale sorunu ise, bunu aşabilmenin tek yolu kendi yetkinliğini artırıp rüştünü ispat etmektir. Siyaset boşluk affetmez. Sorunlarıyla yüzleşip çözecek kapasiteyi sergileyemeyen organizmalara müdahale kaçınılmaz hale gelir. Hem müdahaleden şikayet edip hem Kandil ve İmralı için pozisyon belirlemeye kalkmak, kendi pozisyonunun gereğini yapamamakla ilgili bir handikaptır.

KONGREYE KİM MÜDAHALE ETTİ?

HDP’nin önündeki büyük handikap aynı zamanda tarihi fırsattır. HDP kendi pozisyonunu kişisel kapris ve hesaplarla sabote edilmeyecek netlikte tarif edebilirse, Türkiye siyasetindeki anahtar rolü hem iktidarla hem muhalefetle ilişkilerini yeniden şekillendirecek 3. yol zeminini geliştirecektir.

HDP kendi organları ve tabanı ile birlikte yönetildiğinde müdahale tartışmaları en aza inecek, aksi taktirde bunu başaramamanın faturası müdahale mazeretinin arkasına sığınma alışkanlığına kesilmeye devam edecektir. Sadece son iki kongre süreci ve aday belirleme süreçlerine kimin, neden, hangi dayatmalarla müdahale ettiğine bakılırsa sorunun tam da benim “tersine Türkiyelileşme” diye tarif ettiğim kişisel hesaplarla bir siyasi mücadeleyi kontrol altında tutma eğiliminden kaynaklandığı görülecektir. Kişisel yeteneklerin bir hegemonya kurma çabasına alet edilmesi, Türkiye siyasetindeki hastalıklı davranışlara zemin oluşturmaktadır. Parti içi demokrasinin en büyük güvencesi yatay halk partisi olunabilmesi ve isimsiz kahramanların emek ve fedakarlığı ile bugünlere gelindiğinin farkında olarak hareket edilmesidir. Ahbapçavuş ilişkileri ile aday belirleme tercihi nasıl partiyi çürütürse müdahalelere de açık hale getirir."