Memleket hasretiyle yaşadıkları büyük hüzün Berlin köprüsünde sırıtan fotoğraflarına bakınca pek anlaşılmıyor ama öyleymiş.

Amerikancılıklarıyla bilinirler. Her dönem Washington kimin elinden tutarsa onun yanında konuşlanırlar.

“Açılım” ve “sivilleşme” döneminde AKP’nin “akili” oldular. Silahları kuşanıp il il yeni anayasa gezilerine başladılar. Tayyip Erdoğan’ı “kahraman” yaptılar.

1915’te “soykırım”, 1938’de “katliam” korosunda yer aldılar.

Her dönem cemaatin “saygıdeğer aydını” oldular. FETÖ medyasının parlayan yıldızlarıydılar.

Brüksel’in gönüllü elçileri olarak el birliğiyle eski Türkiye’yi yıkıp özgürlüklerin Türkiye’sini kuracaklardı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Kozmik Oda’yla dalga dalga geldiler.

Tabii rüzgar döndü. Karpuz dahi kesemeden topukladılar.

Kimi ABD’de kimi Almanya’da… Memleket hasretiyle yaşadıkları büyük hüzün Berlin köprüsünde sırıtan fotoğraflarına bakınca pek anlaşılmıyor ama öyleymiş.

Hasan Cemal, o büyük hüznü T24’teki köşesinde yürek burkan satırlarla şöyle anlatıyor:

“Berlin’de ıslak bir gün.
Kurşuni havada hüzün var.
Kimsesiz bir kahve köşesinde kendi başımayım.
Canım sıkkın.

Kafamda Can Dündar’ın sorusu: 

Memlekete ne zaman dönüyoruz?…

Ne biçim bir memleket olduk?..
Dışarıdakiler gelemiyor!
İçeridekiler çıkamıyor!
Köprü üstünde Can ve Cengo’yla birlikte çektirdiğimiz Berlin hatırası fotoğrafını Şahin Alpay’a gönderiyorum.
Yurt dışına çıkış yasaklısı, pasaportuna el konmuş Şahin’in tepkisi şöyle:

Peki ama ben ne zaman o köprüde
fotoğraf çektireceğim?
Pasaportum yok ki!

Şahin’in mesajı içimi acıtıyor.
Duvara bakıyorum.
Can Dündar’ın ödülleri…

Evinin bir duvarı ödüllerle süslü…
Anlaşılan Can, epeyce derine giden ‘sürgün acısı’nı ödüllerden çıkartıyor.
Fena bir bedel sayılmaz.
Hep öyle oluyor.

Havada hüzün var!
Sürgündeki, hapisteki dostları düşünüyorum.
28 Ocak’ta Osman Kavala’nın Silivri’de davası var.
Tahliye edilecek mi?
Ya o tuhaf bakışlı adam…
Sevgili Ahmet Altan ne zaman kavuşacak özgürlüğüne?
Selahattin Demirtaş…
Figen Yüksekdağ…
Gültan Kışanak…
Mümtazer Türköne…
Sedat Laçiner…
Mustafa Ünal…
Daha o kadar çok isim var ki demir parmaklık arkasında, say say bitmez.
Acılara dokunmaya, acıları hissetmeye çalışıyorum….”


veryansıntv