Halk TV’nin eski genel yayın yönetmeni Hakan Aygün’ün, Aydınlık ve Hikmet Çiçek’e karşı İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtığı dava kabul edilmedi. Aygün’ün “Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı” gerekçesiyle istediği 50 Bin TL “manevi tazminat” talebi, mahkemenin 27 Mayıs 2019 tarihli gerekçeli kararı ile reddedildi.
Gerekçeli kararda, “… dava konusu söylemlerin güncel, halkın ve kamu oyunun ilgisine matuf söylemler olduğu, yarışan haklardan, ifade özgürlüğüne üstünlük tanınması ve bu hakkın geniş yorumlanması gerektiği, davaya dayanak somut söylemlerin bu hak kapsamında kalıp kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığı kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” denilerek, Aygün’ün açtığı davanın reddine karar verildi.
NE YAZMIŞTIK?
Dava konusu edilen yazılar, 21 Temmuz 2016 günlü Aydınlık’ta çıkan “Darbenin sesi: Halk TV!” başlıklı yazı ile gene Aydınlık’ta 18 Mart 2017 günü yayımlanan, 2015 yılında Halk TV’den kovulan Makbule Cengiz’in yazdığı “Üzgünüm yazmak zorundaydım” başlıklı kitabıyla ilgili bir tanıtım yazısı. Cengiz’in kitabının birinci baskısı Mart 2017’de Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkmıştı.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra “Hakan Aygün’e neden hiçbir şey olmadığını uzun uzun düşündüm. Bir cevap bulamadım. Gemisini yüzdüren kaptana hiçbir şey olmuyor bu ülkede! Sanki gizli bir el koruyordu bu adamı. Kimdi bu gizli el?” diyordu, Makbule Cengiz.
“Darbenin sesi: Halk TV!” başlıklı yazıda, darbecilerin bildirisi TRT’de zor yoluyla okutulurken, diğer kanallarda dizi, şov programı ve film yayınlandığı belirtiliyor ve “Durumdan vaziyet çıkaran tek kanal Halk TV oldu. Halk TV, darbecilerin bildirisini, TRT sunucusu gibi cebren değil keyifle okudu. TRT’ye bağlandı. Bildiriyi birkaç kez tekrar etti” deniliyordu.
Halk TV sunucusu bildiriyi şöyle yorumluyordu:
“Bildiri oldukça dikkatli kaleme alınmış. Atatürk vurgusu var. Laiklik vurgusu var. Yolsuzluk vurgusu var. Hukuksuzluk vurgusu var. Kısaca millet, neden şikayet ediyorsa bu bildiride yer almış.”
'SAHTE DARBE'
Hakan Aygün yönetimindeki Halk TV, 15 Temmuz’dan sonra da bunun bir darbe girişimi olmadığını, “sahte darbe” olduğunu, Tayyip Erdoğan için üretildiğini anlatan akıl dışı analizler yapmaya şu haberlerle devam ediyordu:
“Beş saat önceden biliyorlardı, bilerek önlemediler”, “Neden önce hükümet üyelerini tutuklamadılar?”, “ABD, Fransa, Almanya yemedi”, “Bu saatte darbe mi olur?”, “Cuma gecesi herkes sokakta, o saatte sokağa çıkma yasağı mı olur?” “Zavallı er ve erbaşları ahırlara kapattılar”, Ttutuklanan askerlere PKK muamelesi yapıldı”, “12 Eylül gibi, zorunlu İstiklal Marşı söyletmek gibi”, “Erdoğan’ı izletme işkencesi”, “Ergenekon ve Balyoz’da yemiştik, şimdi yemiyoruz.”
BALLANDIRA BALLANDIRA
Hakan Aygün, darbe girişimininr hemen öncesinde “Yakında darbe mi olacak?” başlıklı analizinde, “27 Mayıs gibi bir darbe” beklentisi olduğunu, böyle bir darbeye ABD’nin “göstermelik bir tepki” vereceğini, darbe olursa ABD’nin buna pek ses çıkarmamak için kendini alıştırdığını, darbenin 12 Mart’a, 12 Eylül’e “benzemeyeceğini” ballandıra ballandıra anlatıyordu!
“Fethullah Gülen din devleti kurmaya teşebbüsten beraat etti. Çağdaş Türkiye’ye böyle yargılamalar yakışmıyor,” diyerek FETÖ’nün elebaşını savunuyordu, Hakan Aygün. Ve CHP bu adamı Halk TV’nin başında tutuyordu.
Tarafsız, doğru, gerçeklere dayanan habercilik bir kenara bırakılmıştı. Hakan Aygüngiller, haberciliği salt reyting biliyor; iyi gazeteciyi şöhret sahibi olan diye tanımlıyordu. Aygün, televizyonculuğa haberci olmayan güzel kızların haber sunduğu 1990’larda başlamıştı ve orada kalmıştı.
Aydınlık