Önceki akşam A Haber’de gazeteci Hikmet Genç ülkemize yönelik tehditleri etkili bir şekilde anlattı ve “Bu bir Haçlı Seferi'dir!” dedi.

Tam sırası diye düşünerek canlı yayında sordum:

“Haçlı Seferi karşısında denge siyaseti olur mu?”

Mustafa Kemal Atatürk, 26 Nisan 1920’de karşısındaki Amerikalı gazeteciye “İslam’a karşı açtıkları Haçlı Seferlerinin en sonuncusuna geldik ve bugün İslam, tehlikeye karşı müteyakkızdır.” demişti. (ATABE, c.8, s.117.)

Fransız General Gouraud’un 1921’de Selahattin Eyyübi’nin kabrini tekmeyelerek “Kalk Selahattin! Biz geldik!” dediği iddia edilir.

Emperyalist Batı, Asya'ya hâlâ ‘Haçlı’ gözlüğüyle bakıyor. Ülkemizdeki son Truva atları FETÖ, kara güçleri de PKK oldu.

Haçlı Seferlerini püskürten bütün liderler önce öz güçlerini kuvvetlendirdi sonra da bölgesel dayanaklar oluşturdu.

Türkiye yine silahlı tehditlerle karşı karşıya. ABD sınırımızın dibinde, PKK’yı, Danimarka kadar büyük bir alana yerleştirdi ve petrol kuyularının başına dikti. CIA Başkanı dün Yunanistan’da ‘Buradayız!’ mesajı verdi. Doğu Akdeniz’de savaş gemilerinin namluları birbirine dönmüş durumda. İç cephede FETÖ ve PKK ciddi darbeler alsalar da hâlâ etkin. Ekonomide Batı’ya bağlanmanın zorluklarıyla karşı karşıyayız. Sonuç: Tehdidin merkezi ABD ve AB.

Dolayısıyla; Komşularımız ve Asya ülkeleri (özellikle Rusya) ‘Haçlı Seferi’ne karşı doğal müttefikimizdir. Saldırgan kuvvetle, dayanak noktaları arasında ‘denge’ siyaseti olmaz.

Vatan Partisi, bu çizgiye 18 Mayıs’ta şöyle işaret etmişti:

“Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, düşman ile dost arasındaki denge siyasetine ve ekonomide Batı denetimindeki yalpalamalarına rağmen, emperyalist planların hedefindedir.”

‘Denge’ yapacağım diyerek gardını düşürenler ‘Şimşek’ gibi bir atakla karşı karşıya kalır ve dengesini kaybeder…

Batı’dan gelen övgüler aslında alarm zilleridir!


İlker Yücel

Aydınlık