Dört yıl önce bugün, Güvenpark’ta, işlerinden, okullarından evlerine dönmek üzere otobüslere,metroya gitmekte olan çocukgençyetişkin, 36 canımız, insanlık dışı bir terör saldırısıyla hayattan, ailelerinden koparıldılar. O gün, 19’u ağır olmak üzere, 125 vatandaşımız da bu saldırıda yaralandı.
Hatırlayalım; bombalı arabayla yapılan saldırıyı, PKK’nın şehir terörünü yürüten taşeron örgütü sözde Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üstlenmişti.
Bu saldırı, Ekim 2015 ve Şubat 2016'daki patlamalar ile birlikte, beş ay içinde, Ankara’da gerçekleşen üçüncü bombalı saldırı idi.
Güvenpark saldırısından 5 ay önce, Ankara Garı önündeki mitinge yapılan ve 107 vatandaşımızın can verdiği o korkunç bombalı saldırı, hala yüreğimizde kanamaktadır.
Güvenpark saldırısından 24 gün önce ise Türk Silahlı Kuvvetlerine ait servis araçlarına yönelik bir bombalı saldırı; asker ve sivil29 şehit verilmiş; bu alçak saldırı çocukları yetim, eşleri dul bırakmıştı.
Altını çizelim, her üç saldırı da ABD emperyalizminin piyonu, hain terör örgütü PKK ve uzantılarının işiydi.
Hesaplarına göre, art arda gelen bu saldırılarla Türk halkı korku içine girecek ve PKK’ya karşı silahlı mücadelenin durdurulması ve “açılım sürecine” dönülmesi için, devlete baskı yapacaktı.
Elbette tersi oldu. Halkımız, terörle mücadelesinde devletimizin arkasında durarak, birlik ve beraberlik içinde yaşama kararlılığında olduğunu gösterirken, devletimiz de terörü bitirmek için güç biledi.
Ulus devletler çağında, terörle varılacak bir yol olmadığı bir kez daha ispatlandı.
İşte bizler, evlat doğurup, insanca yetiştiren kadınlar olarak; binlerce Mehmetçiğimizi şehit eden ve çocuklarımızı hayattan koparan terörü lanetleyenlerin en önündeyiz!
Vatanımızın bütünlüğünü bölmeye çalışan ve en büyük insan hakkı olan yaşam hakkına insafsızca saldıran kanlı terör örgütlerinin önünde, artık Türk kadının öfkesi ve birleşmiş gücü vardır.
İşte, Diyarbakır’da, PKK’nın eline düşmüş evlatlarını, izlerini en son buldukları yerden, PKK’nın siyasi organı HDP’den isteyen annelerimiz…
Onlar başardılar;aralarından 11 anne evladına kavuştu, diğerleri de kavuşacak, göreceğiz.
Kadınımızın teröre karşı nasıl birleştiğini, Diyarbakır’da şahit olduğumuz o kucaklaşma hepimize göstermedi mi? Evladı PKK’nın eline düşmüş annelerle, PKK terörüne oğullarını kocalarını kurban vermiş anneler, birbirine sarılarak terörü lanetlemedi mi?
Türkiye’de artık bilinmelidir ki kadın hareketi, bölücü ve gerici terör başta olmak üzere, vatan bütünlüğümüzü ve çağdaş geleceğimizi hedef alan her saldırının önünde, “milli” bir birlik ve dayanışma kalesidir. Cumhuriyet Kadınları Derneği üyesi kadınlarımız, işte bu kalenin muhafızlarıdır, ortak aklıdır, pusulasıdır.
Cumhuriyet Kadınları olarak bizler, 4 yıl önce bugün, terör saldırılarında yitirdiğimiz 36 evladın acılarını bağırlarında taşıyan annelerimize ve yakınlarına sabırlar diliyor; gazilerimize şükranlarımızı sunuyor ve buradan onlara söz veriyoruz:
Bölücü terör örgütü ve onun siyasi ya da sivil her tür yapılanmasına karşı, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleri ışığında, daima omuz omuza, birlik ve dayanışma içinde mücadele etmeye devam edeceğiz…
Prof. Dr. Tülin Oygür
Cumhuriyet Kadınları Derneği
Genel Başkanı