TSK'nın Irak içinde 2025 km derinlikli etki alanı oluşturması ve Hakurk’taki kritik yerleri ele geçirmesi Kandil'i olası bir harekât alanına dönüştürdü. Harekatın amaca ulaşması için Kandil etrafında PKK etkisi altındaki 600 civarındaki alanda kalıcı etki üretilmeli

TSK, Irak'ın kuzeyinde genişleyen hava ve kara harekatlarıyla Kandil eteklerine doğru ilerlerken, Türkiye operasyonun genşleyerek ilerleyeceği mesajlarını veriyor. TSK, El Bab ve Afrin'de görev almış özel birliklerini de sınır hattına konuşlandırıyor.

Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Türkiye'nin son günlerde yoğunlukla tartışmaya başladığı Kandil'e yönelik operasyonu değerlendirdi.

Ağar'ın analizinin satırbaşları şöyle:

"Zeytin Dalı Harekâtı güncesinde sessiz sedasız başlayan ve sessiz sedasız gelişen TSK’nın ZapHakurk, AvaşinBasyan etkisi o kadar gelişti ki, artık Hakurk üzerinden Kandil harekâtı konuşulmaya başlandı.

TSK’nın Derecik eksenli güneydoğu yönünde ve Irak içinde oluşturduğu ‘kuş uçumu 1012 km genişlikli, 2025 km derinlikli’ girme, Hakurk bölgesindeki bilinen terörist varlığının üçte ikisini imha etmesi, Kandil’den önceki son direnç noktası sayılan Hakurk’taki kritik arazi arızalarını ele geçirmesiyle; Kandil, olası bir harekât alanına dönüştü.

250 KM'LİK ALAN TEMİZLENDİ

Mevcut hamlenin gelişmesiyle belki de PKK’nın KandilSincar ve Suriye geçişlerinde kullandığı Barazgir ekseninin kesilmesi de söz konusu olacak. Ayrıca bu girme ile halihazırda ‘kesikkeskin ve hırçın’ Bradost alanı ciddi oranda etki altına alınmış gözüküyor. Bu etkiyle TSK, PKK’nın bu bölgeden Türkiye’ye sızarak Afrin’in intikamını alacağına dair ürettiği propagandayı koca bir hüsrana dönüştürürken, yaklaşık 250 km’lik ciddi bir alan temizledi ve buradan Türkiye’ye sızmalara karşı çok önemli bir set (mevzi alan) oluşturdu.

IŞİD'TEN BİR D'Sİ FARKLI

Bir diğer tarafıyla birkaç binle ifade edilen olası PKK sızmasının bu bölgeden engellenmiş olması, PKK’nın SuriyeIrak terörist transferlerinde nerelerde gezdiğini, Suriye’deki PKK varlığının ne denli büyük bir tehdide dönüştüğünü ve PKK’nın bundan sonra nelere cüret edebileceğini ispatlar nitelikte. Örgütün istediği yerdeistediği zamandaistediği terörist yüküyle istediği etkiyi göstermesine dair bu görüntü; PKK’nın bundan sonraki süreçlerde sadece şu an etki ürettiği alanlarda değil çok daha farklı bölgelerde de etki üretebileceğine dair bir ispatı da ortaya koyuyor.

Hatta artık cümleyi şu şekilde kurmamız; ‘Sözde’ seküler gen yüklenen ve Arap hamisi rolüyle (!) ayrılıkçı kurnaz ihtirasları gizlenen ve pekiştirilen etnoetnik ayrılıkçı radikal terör örgütü PKK’yı bundan sonra bölgenin “Yeni IŞİT”i olarak tanımlamak gerekecek.

Yani IŞİD’ten bir tek harf farklıyla ortaya çıkan bu yeni kısaltma; IrakŞamİranTürkiye Terör Örgütü tanımlamasının baş harflerinden oluşuyor ve açıkçası ‘cuk’ oturuyor.

Ara not: Bilmeyenler için Arapların; “Şam” derken, SuriyeÜrdün ve Lübnan’ı kast ettiklerini ekleyelim.

İŞ BÖYLE GİDERSE...

Artık bölgenin yeni IŞİT’i yani yeni PKK çok daha büyük bir etki ve farklı misyonlar üstlenmek üzere hazırlanıyor ve sağı solu yokluyor... Bu şartlarda artık, geç kalınmış bir yer ve zamanın, yıkıcı birer düşmana dönüşmesi söz konusu.

GİRÇIK'TAN ÖTE OLMALI

Reklamdan sonra devam ediyor 

Bu temel risk fotoğrafında Hakurk’la gelişen olası Kandil harekâtı ‘yapıldığı takdirde’ GİRÇIK’tan ibaret olmaması ya da sadece propagandaya hizmet etmemesi gerekiyor.

Şu bir gerçek: Türkiye aradığı ve imha etmeye kararlı olduğu terörist popülasyonunu Kandil’de bulamayacağını biliyor.

Ama orada Türkiye için göz ardı edilemeyecek bir başka hedef var.

O hedef; karasal alandır.

Ve Irak’ın meşru bir gücüne devredilinceye kadar kalınacak bu karasal alan, PKK’nın Irak sınır hattında etkisizleştirilmesi adına büyük değere sahiptir.

Ama!

Doğal olarak bu denli kapsamlı bir harekât; yığınağın bağlandığı, gücün, enerjinin, zamanın ve moralin harcandığı, girdi mi çıkmanın zorlaştığı riskleri de beraberinde getirir. Öte yanıyla oyalanmayla, pohpohlanmayla, göz boyamayla, uyutulma ve kandırılmayla örtüşen bir aldanma alan özelliği de vardır.

Burada lütfen; Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki dağlık alanda PKK ile yaptığı mücadelede karşılaştığı baskı ile Suriye’nin kuzeyindeki PKK ile yaptığı mücadelede karşı karşıya kaldığı baskıyı karşılaştırınız. Açıkçası Fırat’ın doğusu, Sincar ve Irak’taki tartışmalı bölgeler gözler önündeyken, Kandil’de it kovalamak çok harcıalem olmaz mı? Sonuçta Suriye’de ortaya çıkan tehdidin yakınlığı ve yakıcılığı, imha edilmesi gereken virüsün asıl buraya yuvalandığını ortaya koyuyor.

Bu noktada Türkiye’nin jeopolitik gücüne dair yıldırıcılığı ile konjonktürel riskler çarpışırken, yığınak, kuvvet çarpanları ve kuvvet bileşenlerine dair ince hesaplar eş zamanlı harekat fikrinin önemini, değerini ve anlamını ortaya koyuyor.

Türkiye, Kandil ve Suriye’de, hatta Sincar’da eş zamanlı bir harekât icra eder mi?

Ya da buna gücü yeter mi?

Neden olmasın?

Darbe girişimi sonrası en zor zamanında Güneydoğu’da ve Fırat Kalkanında eş zamanlı iki çok zor ve çok riskli harekatın altına imza atan Türkiye, bundan sonra ulusal güvenliği adına her şeyi yapabilecek bir potansiyeli ve kararlılığı içinde barındırıyor.

Türkiye’nin içinde kabaran bu kararlılık küresel ölçekte bir caydırıcılığa ve sahadaki piyonlar üzerinde bir yıldırıcılığa denk geliyor.

Zaten oyun da burada başlıyor.

Ya onurlu bir iş birliği yada onurlu bir işbirliği maskesi altında aldatılma ve oyalanma!

Reklamdan sonra devam ediyor 

KALICI ETKİ ÜRETİLMELİ

Kandil’e dönecek olursak:

Türkiye zaten elindeki ‘havasal’ hedef tespit ve imha vasıtaları ile Kandil, hatta Kandil’in daha güneyinde oldukça güçlü bir etki üretiyor.

Olası harekatın arzu edilen amaca ulaşması adına TSK’nın; “Kandil ve Kandil etrafında PKK etkisi altındaki 600 civarındaki köy ve coğrafi alanın, Irak’ın meşru güçlerine devrine kadar süren bir kalıcılık üretmesi gerekecek.

IRAK'TAKİ YENİ YÖNETİM ÖNEMLİ OLACAK

Bu noktada Irak’ta kurulacak merkezi hükümetin kimyası ve karakteri, seçimden birinci sırada çıkan Muktada es Sadr başta Irak’ın üniter yapısından yana tavır koyan liderlerle ilişkiler, Sünni Arapların kurulacak hükümete dahil edilmesi, Irak’ın kuzeyindeki Kürt siyasi oluşumların tavırları ve üzerlerindeki Türkiye etkisi, Irak Türkmenlerin haklarının korunmasıbütünlükleri ve aralarındaki mezhep ihtilafının etkisizleştirilmesi ve Irak’ta ortaya çıkacak Türkmen etkisi büyük önem taşıyor.

MÜNBİÇ'TE YENİLECEK GOL...

Türkiye’nin yakın geçmişte Habur’da yapılan tatbikatlarla kendini gösteren Irak merkezi hükümetiyle geliştirmeye başladığı ortak güvenlik ve terörle mücadele konsepti de artık çok değerli.

Zira, Irak merkezi hükümeti indinde PKK’yı meşrulaştırmak ve Irak’ı PKK’yla iş birliğine sürüklenmek adına sayısız manipülasyon gelişmiş durumda. Örneğin şimdilerde; “DEAŞ gerekçe gösterilerek (!) IrakSuriye sınırında Irak ordusu PKK ile ortak operasyona sokuluyor.”

PKK, Fırat’ın doğusundaki alanda karasal hakimiyeti olan meşru bir güce dönüştürülmeye çalışılırken, üretilen ‘sözde’ iş birlikleri ile bu meşruiyet derinleştirilmeye, bir genel kabule, Türkiye’nin ağzına çalınan bir parmak bal ile de olası çözümkabul ya da oldubitti’lerin devreye sokulabileceği ıskalanmamalıdır. Belki de sırf bu yüzden Menbiç hayati değer taşıyor. Menbiç’te yenilecek bir gol, Fırat’ın doğusunda PKK’nın kalıcılığına ve dayatılan bir yeni çözüm sürecine dair kaçınılmaz bir son üretir ki, bu da nihai tahlilde sadece Suriye’yi değil Türkiye’yi de parçalamaya dair büyük bir risk üretir.

İTTİR İTTİR NEREYE KADAR

Bir diğer tarafıyla Suriye’nin kuzeyinde ‘sözde’ PKK tasfiyesi adı altında İran PKK’sına ait operasyonları da iyi okumak gerek. Burada küresellere ayak bağı PKK’lılar ayıklanıyor, Türkiye’ye değil!

Bir de ittir ittir, nereye kadar?

İşte Kandil varoşlarında bir kısmı yine karşımızdalar!

Mesele artık PKK’nın Menbiç’ten, Haseke’ye Ayn el Arap’a ya da Irak’a ittirilmesi, sadece İran ayağının değil; bütün etkiideoloji ve kadroları ile etkisizleştirilmesi, PKK’nın etki altına aldığı Suriye ve Irak’taki katmanların PKK’dan kurtarılması meselesidir.

“PKK’ya gerekçe üreten IŞİD artık çöle gömülmüşken, PKK gibi bir terör örgütüyle iş tutmak zorunda kalan müttefikimiz ABD için fırsat bu fırsattır!”

Masal gibi bir cümle değil mi?"