Cemaat MHP’yi ele geçirebilecek mi?
03.03.2016 tarihli yazı günümüzde olan biten saflaşmayı net olarak anlatıyor:
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Cemaat’i, paralel yapıyı bombalayan sözlerini dün okumayan var mıdır bilemiyorum.
Medyanın bu çok mühim açıklamaları neden görmezden gelmeye çalıştığını da anlamış değilim bu arada. “MHP bölünsün, iyi olur” diye düşünüyorlarsa avuçlarını yalayacaklar çünkü Cemaat’in MHP’yi ele geçirmesi halinde ortaya çıkacak tehlikeyi göremeyen körlükle maluldür.
Devlet Bahçeli açıklamasında son derece net biçimde geçmişte MHP’ye ve gençlik teşkilatlarına yönelik tezgâhları, ülkücü gençlerin nasıl kaosun malzemesi yapılmak istendiğini, bunun bedelinin nasıl acı bir şekilde ödendiğini hatırlattıktan sonra satır başlarıyla şöyle diyor:
MHP’yi kendi karanlık emelleri için içten yıkarak ele geçirmek ve Türkiye üzerinde karanlık emelleri olan güç odaklarının dümen suyuna sokmak istiyorlar.
Milliyetçi Ülkücü Hareket’i siyasi hesapları doğrultusunda kullanmak ve sokağa çekerek “Operasyon Partisi” haline getirme amacındalar.
Kim bunlar?
Bahçeli onları şöyle anlatıyor:
MHP üzerinde kirli hesaplar yapan çevrelerin içimizdeki maşa, taşeron, siyasi misyonerleri ve Truva atları.
MHP içindeki müzmin fitne, fesat ve tezvirat yuvası olarak siyasi kariyer yapan, gemlenemeyen ihtirasları akıllarının önünde koşan ve bulanık suda balık avlamak için pusuda bekleyen odaklar.
Bazen “Parti içi demokrasi ve değişim” sloganıyla ortaya çıkanlar, bazen de “MHP’nin önünü açmak” sloganına sarılanlar.
Milletvekili adayı gösterilmedikleri için intikam hırsıyla MHP’nin “Sahte kurtarıcısı” rolüne soyunanlar.
Cemaat medyasının silahşorları.
Ve merkez medyanın bukalemunları kıskandıran oynak kalemleri.
Devlet Bahçeli neredeyse isim isim tarif ettiklerinin MHP’yi sokağa çekerek operasyon partisi haline getirmek istediğini belirttikten sonra şu çarpıcı uyarıyı yapıyor:
“Son dönemde MHP’yi ele geçirerek partileşme ve siyasi sığınak arayışında olan Gülen Cemaati de bu amaçla sahneye çıkmıştır. Bu anlamda 1 Kasım 2015 seçimleri sonrası MHP’yi hedef alan maksatlı kampanyaların ve Muhalifler adı altında ortaya çıkanların başlattıkları hukuki sürecin gerçek amacı çok iyi anlaşılmalıdır. MHP üzerinde oynanmak istenen kirli oyunların sütre gerisindeki senaryo yazarları, taşeronları, figüranları ve destekçileri çok iyi teşhis edilmelidir.”
Daha ne desin Bahçeli?
Peki, kim bu muhalif cephe?
ŞU BİZİM MERAL ABLA!
Aslında Bahçeli bunun ipucunu bir gazetecinin MHP'nin kongresine yönelik sorusu üzerine isim vermeden "İçlerinde birisi vardır ki Fethullah Gülen hareketinin MHP'de görevlendirme girişimidir. Bu ne ona, ne de kimseye fayda getirir. Herkes aklını başına alsın" diyerek açıklamıştı.
Meral Akşener bunu hemen üzerine alıp “Cemaatçi değilim, olsaydım söylerdim” diye bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti. Ama cemaatçi olmadığını söylerken Cemaati aklıyordu. Yani onları meşru bir grup olarak gördüğünü ifade ediyordu.
Tabii havada kalan soru şuydu:
Cemaate ve Fethullah Gülen’e yakın olmak, al takke ver külah vaziyetine girmek için Cemaatçi olmaya gerek var mı?
Yok. Nazlı Ilıcak’ın da ben Cemaatçi olmadığını biliyorum. Ama paralel yapıya Fethullah Gülen kadar fayda sağladığını da. Nitekim bir zamanlar cemaatin ikinci adamı olarak bilinen Hüseyin Gülerce'nin "Meral Akşener Fethullah Gülen’e çok yakın bir isimdir. Şahidi benim" demesi de zaten her şeyi açıklıyor.
DYP ile zamanında “Katolik nikâhı” kıydığını, çocuklarına bırakacağı tek mirasın DYP’lilik olacağını söyleyen, daha sonra ANAP’a doğru meyleden, oradan istediğini bulamayınca Ak Parti’ye mayna edip dümeni kıran, hatta Tayyip Erdoğan ile Türkiye turuna çıkan, o vakitler “Ben eskiden milliyetçiydim, şimdi demokratım” diyen de aynı Meral Akşener değil miydi?
TURUNCU DEVRİMİN CEMAATÇİ VERSİYONU; SİNAN OĞAN
Sinan Oğan, Turuncu devrimlerin, Gezi kalkışmasının tezgâhlayıcısı Soros’un MHP’deki keşfi mi? Cemaatin en yakın isimlerinden biri olduğunu defalardır yazıyorum Sinan Oğan’ın. Ancak Sinan Oğan ile Soros ismini bilerek yan yana kullandım. Zaman gazetesinin 26 Mart 2006 tarihli nüshasını okuyanlar onun “Turuncu devrimde rövanşa doğru” yazısında Sorosçuların Ukrayna, Gürcistan ve Sırbistan’daki turuncu devrimlerine methiyeler düzdüğünü rahatlıkla görebilir.
Sinan Oğan Cemaat’le ilişkisi olmadığını şimdiye kadar açıklamadı. Merak ediyorum, “Bizim liderimizdir, ona onursal genel başkanlığımızı verelim” dediği Devlet Bahçeli’nin Gülen Cemaatinin MHP’yi operasyon partisi haline getirmek için ele geçirmeye çalıştığını belirten sözlerine ne diyeceğini?
TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE; ÜMİT ÖZDAĞ
Bilindiği gibi 2005 yılındaki kongrede MHP genel başkanlığına aday olmuş, kaybedince de Bahçeli’ye biat etmişti. MHP lideri onu önce 21 Mart 2015’taki MHP 11. Olağan Büyük Kurultayı'nda MHP MYK Üyesi yaptı. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde Gaziantep'ten 1. sıraya koyarak MHP milletvekili olarak seçilmesini sağladı. Ve son olarak da 1 Kasım seçimlerinden sonra da MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirdi.
Bahçeli onun vaktinde kendisi için “Bazıları için Washington'a gitmeye gerek yoktur. Amerikan Büyükelçisi Ankara'da Genel Merkezi ziyaret edip ABD'nin MHP'nin başında Devlet Bahçeli'yi görmek istediğini ortaya koymuştur" demesini de unutmuştu. Hatta Özdağ MHP'ye sahte üyelik konusunda Yusufeli Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davasından 'resmî belgede sahtecilik yapmak' suçlamasıyla 2 ay 15 gün hapis cezası almasına rağmen kucak açmıştı.
ÖZDAĞ EVVELDEN BERİ MHP KARŞITIYDI
Ümit Özdağ’ın MHP karşıtlığı evvelden de vardı üstelik.
Alparslan Türkeş'in yönettiği CKMPMHP dönemini ağır bir şekilde eleştiren de oydu. ŞubatMart 1993 Sayılı SosyoPolitik Yaklaşım Dergisi'nin 5758 ve 59. sayfalarında kaleme aldığı "Demokrasi Ve Ülkücü Yaklaşım" başlıklı yazısında Türkeş'in yönetim tarzına bakışı şöyleydi:
"Radikal Türk milliyetçiliğin siyasal organizasyonu olan CKMP/MHP hareketinin Türk demokrasisinin gelişmesine doğrudan katkıda bulunmak gibi bir fikri eksen üzerinde olmadığı açıktır. Ancak parti pratiğinden çok, parti önderlerinin zaman zaman hedefi aşan ve/veya gereksiz açıklamaları, CKMP/MHP hareketini neredeyse Türkiye'deki tek antidemokratik tavır sergileyen siyasal parti olarak ön plana çıkarmıştır.”
Ama aynı Ümit Özdağ ise 1 Kasım seçimlerinden bir hafta sonra tüm medyanın önünde tartışmalara "Sayın genel başkanımız görevinin başındadır" diyerek noktayı koymuştu. Bir yerlerden işaret alıp istifa etmeden 3 gün önce de MHP divan toplantısı vardı, aradığı demokrasi adına ağzını dahi açmamıştı. Fakat ne olduysa Ümit Özdağ’ın içine bir başkanlık iştahı kaçtı ya da kaçırıldı. Aniden partisindeki görevinden istifa ederek olağanüstü kurultay çağrısında bulundu muhaliflerin safına geçerek. Amacı “Komşuda pişer bana da düşer” değildi Ümit Özdağ’ın. Çünkü muhalif cephedeki cemaatçi adaylar arasında en fazla ona ümit verilmişti.
ÜMİT ÖZDAĞMÜMTAZER TÜRKÖNE NASIL BASILDI?
Hatırlayacaksınız. Bir süredir Ümit Özdağ’ın Cemaatçi Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne’nin adamı olduğunu söylemekteydim.
Bahçeli’nin basın danışmanı ve Ortadoğu gazetesi yazarı Yıldıray Çiçek'in geçen haftaki yazısı beni doğruladı. Çiçek yazısında Ümit Özdağ ile Mümtazer Türköne’nin nasıl basıldığını anlatıyor. Özdağ ile ortak tanıdıkları bir yazar Yıldıray Çiçek’e telefon edip olayı şöyle anlatmış:
"Yıldıray bugün ne oldu hadi bil? Bu öğle vakti Mümtazer Türköne'nin evine gittim. Kapı zilini çalıp, içeri girecekken ne göreyim. Kapısının arkasında bir insan gölgesi. Kapının arkasına benimle karşılaşmamak için saklanan bir kişi var. Kapının arkasında saklanan o kişi kim biliyor musun? O yakaladığım kişi Ümit Özdağ. Bana, ‘Burada beni gördüğünü yazma İsmail’ diye yalvardı.”
Bir dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı olan ve şimdi Yeniçağ gazetesi safında konumlanan Harun Öztürk bir dönem Bahçeli’yi eleştiren Ümit Özdağ için küresel aktörlerin taşeronu diyor ve bakın neler yazıyor:
“Bir süredir Türk milliyetçilerini ve Ülkücüleri varlığıyla meşgul, sözleriyle tahkir, bakışıyla tahrik, yaklaşımıyla taciz eden Ümit ÖZDAĞ İsrail ve Yahudi lobileriyle olan ilişkilerini Dışişlerince kayıt altına aldırsaydı, ABD'deki Yahudi thinktank kuruluşu JINSO ile ilişkilerini, Rant Corparation ile olan görüşmelerini izah edebilseydi, Ağustos 1998'de ABD'deki 'Washington Kürt Enstitüsü'nde gerçekleştirilen bir PKK toplantısındaki görüşmelerini, kayıt altına aldırsaydı, Yahudilerin Dünya Politikasını kendi kontrolleri altında tutmak amacıyla oluşturdukları ve ABD Dışişleri için adeta bir 'kaynak' niteliğinde olan ABD merkezli 'Dış İlişkiler Konseyi' üyelerine 79 Haziran 2003 tarihleri arasında 'Devlet Konukevi'nde verdiği brifingi kayıt altına alınabilseydi, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi(ASAM) başkanı iken ASAM bütçesiyle gerçekleştirdiği İsrail gezilerini de kayıt altına aldırabilseydi, hepsinden önemlisi; 18 Nisan 1999 seçimlerinin sonuçlarını değerlendirmek için niçin İsrail'e gittiğini, kendisine sorulduğu zaman vereceği cevapları açıklayabilseydi, Ümit ÖZDAĞ'ın; Türkiye'nin ve ülkücü camianın geleceği ile ilgili ne tip pazarlıklar yaptığını, neler vaat ettiğini, açık bir şekilde herkes görebilecekti!”
Şimdi iddia o ki, bu sözlerin sahibi Harun Öztürk ile bu sözlerin muhatabı Ümit Özdağ ile sabah kahvaltılarında buluşuyor. Ve yan yana gelip "MHP'de Değişim" istiyorlar.
GELELİM KORAY AYDIN’A…
Aslında bir açıklamasında “Beni önce ulusalcı, sonra da cemaatçi olmakla itham ettiler. Yakında solcu derlerse hiç şaşırmayacağım” diye dert yanan Koray Aydın’ın Cemaatçi olup olmadığı konusuna yine Ortadoğu gazetesi yazarı Yıldıray Çiçek açıklık getirmiş:
“Bahsedilen malum cemaattir. Bu cemaatin özellikle 2007 yılından bu yana MHP'ye hangi düşmanlıkları yaptığı ortadadır. Medyası üzerinden yaptığı kara propagandalar, kaset tuzağında üstlendikleri konum, ‘Bağımsız Ülkücüler’ adı altında MHP'ye zarar vermek için kurdukları oluşum, Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine yaptıkları düşmanlık ortada iken bu cemaatin sesi olan Zaman Gazetesi'nin resepsiyonuna MHP'den herkes tavır alıp katılmazken, tek başınıza katılıp ‘25 yıl dile kolay. Zaman'ın bu hale gelmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Bundan sonraki dönemde de kendilerine başarılar diliyorum’ diye öven siz değil misiniz? Genel Başkan adaylığınızı açıkladığınız gün ‘Her başarısızlıkta okyanus ötesini suçluyorsunuz’ diyerek MHP'nin başarısız olması için her türlü saldırıyı gerçekleştiren cemaate siper olmaya kalkan siz değil misiniz? Çıktığınız televizyon programlarında sürekli ‘Cemaatle iyi geçineceğiz’ cümlelerini kuran siz değil misiniz?”
Mesele uzun ve çok önemli.
TÜM YOLLAR PARALEL YAPI’YA ÇIKIYOR
Bahçeli’nin karşısına çıkan “muhalif” adayların hepsinin yolları Cemaat’te kesişiyor. Yani kim olursa olsun, “Bahçeli olmasın” diye atılacak her adım Cemaat’e çıkmakta.
Çünkü tarla fena sürülmüş.
Peki, Bahçeli cemaat tehlikesine dikkat çektiği bu yazısını yayınlamakta geç kalmadı mı?
Hayli geç kaldı üstelik. Ama yapılacak bir şey yok. Tarlayı sürelerin kökünü kazımak da Bahçeli’ye ve MHP teşkilatına düşüyor.
Bu ülkeyi kardeş kavgasına sürüklemek isteyen küresel aktörlerin oyununa gelinmek istenmiyorsa bu görev MHP yönetiminin ve MHP teşkilatının.
Bahçeli bu durumda bir kez daha düşünmeli.
1725 Aralık bir yolsuzluk operasyonu mu yoksa bir takım yolsuzlukların araçsallaştırılmasıyla yapılmak istenen bir darbe girişimi mi?
Paralel Yapı ile ilişkilerde her parti hata yaptı, kandırıldı. En başta Ak Parti ve hükümeti. Şimdi aynı bela MHP’nin başında. CHP ne zaman aklını başına devşirecek bilmiyoruz. Ama sonuçta bu tehlikeyle geç kalınsa da hatanın kimde olduğu tartışmasını bir kenara bırakarak mücadele etmek her şeyden daha öncelikli görünmekte.
Fuat Uğur/Türkiye