İsveçli eylemci çocuk Greta, BM Genel Kurulu'nda dünyayı yok etmek ile suçladığı politikacılara karşı asabiyet yüklü bir konuşma yapıyor. Aşırı derece patetik ve nefret yüklü olan bu konuşma, hayatı felakete sürüklenen bir kişinin suçluların yüzüne karşı lanet okumasına benziyor.
Greta’nın kötü adamlara karşı söz aldığı daha önceki toplantıların listesi hayli ilginç.
İsveç ana akım medyasında ‘bir eylemci olarak’ şöhrete kavuştuktan sonra, ilk olarak İngiltere’deki Yeşil hareketin büyük “isyan” eyleminde konuşuyor. Bundan sonra Aralık 2018’de BM İklim Değişikliği Zirvesinde, Ocak 2019’da Davos Dünya Ekonomik Forumunda, Şubat’ta Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesinde, Nisan’da Avrupa Parlamentosunda, Mayıs’ta Avusturya’daki R20 zirvesinde, Eylül’de ABD kongresinde ve nihayet BM Genel Kurulu'nda… Greta’nın arada katıldığı çevreci mitingleri, organizasyonları, koskoca Atlantik Okyanusunu bir tekne ile geçmesini falan da saymıyorum.
Baş döndürücü bir organizasyon hızı değil mi? Demek ki Küçük Greta’mız artık basbayağı politik bir amildir. Onu bu denli önemli kürsülere taşıyan güç, liderlerin bir çocuktan fırça yiyerek günah çıkarma isteklerinden daha fazla bir şey olmalıdır.
SİYASETTE ‘GRETA ETKİSİ’
Nitekim, araştırmalar, Greta’nın sahneye çıkışı ile beraber halk arasındaki “iklim değişikliği kaygılarının” yükseldiğini söylüyor. Bu ruh halinin Mayıs ayındaki Avrupa seçimlerine yansıması sayesinde Yeşil partilerin sandıktan ikinci güç olarak çıkabildiği belirtiliyor. Buna adlı adınca “Greta Etkisi” deniyor. Trump’a attığı nefret dolu bakışları da konuşulan Greta’ya, başta Obama olmak üzere pek çok ABD’li siyasetçinin verdiği yakın destek de biliniyor.
Zannederim, tüm dünyaya meydan okumak için bir çocuktan daha iyi bir silah olamaz. Ekranlara daha çok mağdur olarak yansıyan çocuk yüzleri, masumiyeti temsil ettiği için doğrudan vicdanlara seslenir. Bu masumiyeti, mağdur olmaktan çıkarıp “aktiviste” dönüştürmeyi başarırsanız, neler yapamazsınız ki?
Neler mi? İşte küçük Greta açıkça söyledi: “Dünyayı mahveden beş ülke Almanya, Fransa, Brezilya, Arjantin ve Türkiye’dir” dedi. İşe bak, dünyanın en gelişmiş elli ekonomisi arasında en az karbon gazı üreten ülkemiz Türkiye, çevre felaketlerinin baş sorumlusu imiş de haberimiz yokmuş! Kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere Küçük Greta siyasi bir ajandanın parçasıdır ve o ajanda küreselleşmecilere aittir.
EMPERYALİZM YENİ YÜZÜ
1990’lara kadar emperyalizmin yayılma aracı muhafazakar sağ iktidarlar ve diktatörlüklerdi. Başat gündem, çevre ülkelerin “Sovyet tehdidine” karşı korunmasıydı. Sovyet sonrası dönemde bunun yerini küreselleşme konsepti ve neoliberalizm aldı. En önemli sorun ulusal sınırlar ve yükselen radikalizm tehlikesi olarak ifade ediliyordu. Bugünse küreselleşme fikri, tüm dünyada derin bir kriz içindedir. Ulus devlet güçlenmiş, AB gibi birlik hayalleri çıkmaza girmiş, BOP benzeri yayılmacılık projeleri milli direnç karşısında yenilgiye uğramıştır.
Sonuçta, emperyalist politikanın ayakta kalabilmek için artık kendini yeni bir düzeye taşıması gerekmektedir. İşte çevreci ya da yeşil siyaset, emperyalist merkezlere bu yeni biçimi vaad etmektedir. Liberal hareketlerin tamamında görülen, ekoloji merkezli söylemsel dönüşüm, bu vaadin satın alındığını göstermektedir.
Tabii ki Greta’nın sözünü ettiği sorunlar gerçek sorunlardır. Dünyamız ciddi bir iklim felaketi ile karşı karşıyadır. Ancak, doksanlardaki Sovyet tehdidi ve sonrasındaki radikal akımlar da gerçek sorunlardı. Şurayı atlamamak gerekir: Emperyalizmin olmayan bazı sorunları uydurmaya ihtiyacı yoktur. Çünkü zaten kendisi pek çok devasa sorun üretmektedir. Yapması gereken, bu sorunlardan birini en üst sıraya taşıyıp onu manipüle etmektir.
Asperger hastası olan Greta’nın sekiz yaşından itibaren iklim felaketi senaryoları ile korkutulup bu hale getirilmiş olması şüphesiz bir çocuk istismarıdır. Ama bu, bizden önce İsveç Sosyal İşler Bakanının sorunudur. Bizi ilgilendiren kısmı, emperyalizmin kabuk değişimine dair verdiği ipuçlarıdır.
Aydınlık