Cumartesi sabahı TürkAmerikan ilişkileri için oldukça önemli bir dönemeç geride bırakıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanı Trump ile G20 toplantıları için gittiği Japonya'nın Osaka kentinde bir araya geldi.
Erdoğan ve Trump görüşmeye başlamadan önce Amerikan Başkanı’nın beyanatları gündeme damgasını vurdu. Trump S400 konusunda Türkiye'ye karşı haksızlık yapıldığını ve önceki Amerikan yönetiminin bu konuda suçlu olduğunu belirtti.
40 dakika süren görüşme bittikten sonra Amerikan Başkanı’nın yaptığı basın toplantısı da oldukça renkliydi. Donald Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tanımlarken, çetin biri olarak ifade etti, aynı zamanda iyi anlaştıklarını da ekledi.
Türkiye'nin hava savunma ihtiyacından dolayı ABD’den Patriot savunma sistemlerini istediğini, ancak Obama yönetiminin Patriot’ları Türkiye'ye vermediğini, buna bağlı olarak da Türklerin Ruslardan S400 hava savunma sistemlerini satın aldığını söyleyen Trump, Türkiye’nin haklı olduğunu ve S400’leri bir servet ödeyerek aldığını belirtti.
Obama yönetiminin yaptıklarının adil olmadığını her fırsatta vurgulayan Trump, böylece gelecek günlerde TürkAmerikan kavgası çıkarsa da sorumluluğu önceden Obama’ya atmış oldu…
S400’lerle NATO silah sistemlerinin bir arada çalışmasının da zorluğuna dikkat çektikten sonra Türkiye'nin F35 savaş uçaklarını da istediğini söyleyen Trump, oluşan durumu berbat olarak nitelendirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hak verdiğini de söyledi.
Toplantı sonrası Beyaz Saray'dan yapılan açıklama da ilginç bir yön taşıyordu. Zira Beyaz Saray açıklamasında “Amerikan Başkanı Türkiye'nin potansiyel S400 satın alımı ile ilgili endişelerini dile getirdi” şeklinde bir ibare kullandı. Beyaz Saray'ın bu açıklamasında “potansiyel” kelimesinin kullanılması Amerika’nın halâ S400’lerin alınmama ihtimaline inandığını ortaya koymuş oldu.
Amerikan Başkanı’nın her ne kadar Türkiye'nin gururunu okşayan ve Türk tezlerini desteklermiş gibi gözüken ifadeleri olsa da, unutulmaması gereken konular var. Neden derseniz, Trump'ın daha önceden Türkiye’ye verdiği hiçbir söz gerçekleşmedi.
Hatırlayalım, Amerika'nın Münbiç’in boşaltılması konusunda verdiği sözler ne oldu? Tabi ki tutulmadı… Suriye'den asker çekilecek denilmesine rağmen ne oldu? Aksine, Amerikan askeri varlığı arttı, PKK/PYD terör örgütüne binlerce tırlık silah destekleri verildi… İşte bütün bunlar Cumartesi günkü açıklamalara ihtiyatla yaklaşılmasını gerektiriyor…
Ayrıca Trump her ne kadar Türkiye'nin gururunu okşasa da, sözlerinin arasında Amerikan çıkarlarını da düşünmek zorunda olduğunu söyleyerek yaptırımlara açık kapı bıraktı...
Trump'ın açıklamasının iyi tarafı ise milyarlarca dolarlık halkla ilişkiler çalışmasını Türkiye lehine Amerikan kamuoyu üzerine ücretsiz bir şekilde yapması oldu. Türk tezlerine hak vermesi elbette iyi bir gelişme oldu. Zira Kongre tarafından önüne CAATSA yaptırımları gönderildiğinde, zorunlu 12 yaptırımdan en hafif 5 tanesini seçmek için şimdiden kendisine bir alan açmış oldu…
Bu arada erken havaya girenlere kötü bir haber vereyim: Cumhurbaşkanı Erdoğan basın toplantısında önce “Yaptırım olmayacağını Trump’tan duymuş olduk” derken sonra bir basın mensubunun ısrarlı sorusundan sonra “İki stratejik ortağın arasında böyle bir şeyin olması söz konusu değildir, olamaz diye düşünüyorum.” diyerek aslında bir hissiyatını dile getirse de, CAATSA yaptırımlarını Amerikan başkanı iptal edemiyor. Dolayısıyla Temmuz ayında S400’lerin Türkiye’ye ulaşması ile yaptırımlar devreye girecek ve kurda da dalgalanmalar artacak.
Burada konu bu dalgaların boyunun ne olacağı ki Trump’ın ‘şimdilik’ olumlu yaklaşımı ile kurun tek haneli rekorları kırması olasılık dahilinde gözüküyor…
Neden mi? 17 yıldır parayı betona, tüketime gömerseniz, reform diye powerpoint sunumlarda vakit öldürürseniz, imalat sanayiniz durmuş, işsizlik patlamış, borçlanma kontrolden çıkmış, büyüme eksi olmuş ise kur dış şoklarda neden yükselmesin?
Aydınlık