Fransa’nın teröre desteği ve sonuçları
60 izlenme 28 Ocak 2022
Fransa'da
kısa süre önce, en üst yetkili mahkeme olan Yüksek Ceza
Mahkemesi, çimento şirketi Lafarge hakkında, Suriye'de IŞİD’i
finanse ederek insanlığa karşı suça ortak olmaktan dava
açılmasına yeşil ışık yakmıştı. Fransız devlerinden
Lafarge, "terörizmi finanse etmekle" suçlanıyor.
Uluslararası
analiz sitesi United World International’da (UWIDATA) yayımlanan
haberanalizde, Fransa’nın Suriye’de sadece IŞİD’i değil,
aynı zamanda YPG/PKK’yı da finanse ettiği belirtiliyor. Aynı
yazıda Fransa’nın Afrika’daki ayrılıkçı terör gruplarına
desteğine dikkat çekiliyor. UWIDATA yazısında öne çıkan
başlıklar şöyle:
IŞİD’e
finansal destek
2007
yılında Lafarge, Suriye'nin Halep eyaletinde büyük bir çimento
fabrikasına yatırım yaptı. IŞİD militanları bölgeyi ele
geçirdiğinde, Fransız şirketi teröristlere haraç ödemeye
başladı. Ayrıca para, militanlarla bağlantılı firmalara da
gitti. Bir Fransız şirketi teröristlerden petrol ve puzolan satın
aldı.
Eski
bir Norveç istihbarat ajanı olan Jacob Wærness, Lafarge adına
IŞİD teröristleriyle temaslardan sorumluydu. Wærness temaslarını
anılarında ayrıntılı olarak anlattıktan sonra 2018'de Fransa'da
tutuklandı. Gerçek ortaya çıkınca ülke yetkilileri soruşturma
başlatmak zorunda kalmıştı.
Ayrıca,
Anadolu Ajansı kısa süre önce, Lafarge'ın Fransa'nın iç, dış
ve askeri istihbarat servislerini IŞİD'le bağları hakkında
sürekli olarak bilgilendirdiğini yazdı. Fransız istihbarat
teşkilatları, teröristlerle bağ kurmak için, Lafarge'ın
ilişkiler ağını, Suriye'deki terör örgütleriyle olan
işbirliğini ve müzakerelerini kullandı. 18 Kasım 2018'de, "AM
02" kod adlı bir istihbarat görevlisi mahkemede ifade vererek
istihbarat ve Lafarge'ın bu alanda yakın işbirliği içinde
çalıştığını belirtti. Şirketin güvenlik şefi Jean Claude
Veillard da aynı şeyi iddia etti.
PKK’ya
finansal destek
Fransız
istihbarat teşkilatlarının Lafarge aracılığıyla işbirliği
yaptığı tek terör örgütü IŞİD değil. 2012 ve 2014 yılları
arasında Lafarge, El Kaide bağlantılı bir terörist grup olan El
Nusra da dahil olmak üzere, Suriye'deki tüm silahlı gruplara
çimento gönderdi.
Ayrılıkçı
terör örgütü PKK’ya bağlı YPG grupları da Lafarge ile
müzakerelere katıldı. Bu terör grupları da şirketten para aldı,
ancak Fransız şirketin YPG terör örgütünü finanse etmesi, IŞİD
örneğinde olduğu gibi şiddetli bir tepki yaratmadı. Ayrıca
YPG/PKK, Lafarge fabrikasını orada üs kurmak için kullandı.
Fransız
yetkililerin YPG'li teröristlere, liderlerini Elysee Sarayı'nda
ağırlayarak destek verdiği bir sır değil. YPG savaşçıları
Fransız ordusu tarafından eğitiliyor. Fransız diplomatlar da
ayrılıkçıları destekliyor. Lafarge, Suriye hükümetine hem de
Türkiye'ye karşı savaşan terörist gruplar için finansman
sağladı. Fiili olarak tüm belirtiler, Fransız şirketinin
istihbarat servisleri tarafından kullanıldığına işaret ediyor.
Fransa'nın emperyalist politikası, Türkiye ve Suriyeli yetkililer
tarafından da reddedildi. Hem Türk Dışişleri Bakanlığı hem de
Suriye Dışişleri Bakanlığı, Fransa'yı terörü desteklemekle
suçladı.
Afrika’da
teröre ve ayrılıkçılığa destek
Çıkar
bölgelerinde özel şirketler aracılığıyla terörü körüklemek,
Fransız gizli servislerinin iyi kurulmuş bir mekanizmasıdır.
İddiaya
göre, aynı Suriye’de olduğu gibi, Fransız alkollü içki devi
Castel Group, şeker tarlalarını korumak için Orta Afrika
Cumhuriyeti'nde Barış İçin Birlik (UPC) grubunun militanlarına
para ödedi. 17 Aralık 2020'de, Fransa tarafından finanse edilen
UPC ve Fransa yanlısı eski Cumhurbaşkanı François Bozizé
liderliğindeki bir grup ülkenin meşru liderliğini devirmeye ve
demokratik seçimleri bozmaya çalıştı. Ancak darbe girişimi, Rus
güçlerinin eğittiği yerel ordu tarafından durduruldu.
Fransızlar
ayrıca, kendi askeri birliklerinin ve iş insanlarının desteğiyle
altın ve uranyum kontrolünü ele geçiren Mali'deki ayrılıkçılarla
da etkileşim içinde.
Nijerya'daki
Kölelik ve Terörle Mücadele Hareketi (MAST), Fransa Cumhurbaşkanı
Emmanuel Macron'u terörü desteklemekle suçluyor. Prenses Ajibola
hareketinin liderlerinden birine göre, Paris'in Boko Haram/ISWAP
grubuna silah sağladığı iddia ediliyor.
Uluslararası
insan hakları örgütü olan Save Humanity Advocacy Center (SHAC),
Fransa'yı ve Fransa'daki bazı iş insanlarını Boko Haram'ı
desteklemek konusunda önemli çıkarlara sahip olmakla suçladı.
Analistlere göre, Fransız kuvvetlerinin Nijerya'daki teröristlere
havadan silah ve erzak sağladığı olaylar mevcut. 2015 yılında
ise Kamerun'da Boko Haram'ın safında savaşan sekiz Fransız
uyruklu kişi tutuklandı. Fransa’ya iade edilen bu kişilerin
akıbetleri bilinmiyor.
Nijeryalı
analist J. Tochukwu Omenma, Fransa'nın Boko Haram savaşına yönelik
taahhütsüz tutumunun, derin ekonomik çıkarlarından Çad Gölü
bölgelerinden gelen petrol ve uranyum kaynaklandığını
belirtti. Terörle mücadele kisvesi altında Fransızlar ve yerel
vekilleri, kaynakları ele geçirerek Nijerya'yı Fransız nüfuz
alanına çekmeye çalışıyor.
Afrikalılar,
Paris'i Afrika'daki “terörün ana sponsoru” olarak görüyorlar.
Fransız
emperyalizminin bedeli
Paris,
Ortadoğu ve Afrika'da emperyalist politikalarını sürdürürken
hiçbir yöntemden çekinmiyor. PKK’yı destekleyerek Türkiye’nin
güvenliğini tehdit ediyor, hatta IŞİD’i finanse etmekten bile
çekinmiyor. Aynı yöntemi Afrika’da da uyguluyorlar. Fransa’nın
Afrika’daki emperyalist politikaları, bölgede aktif rol oynamaya
çalışan Türkiye için ayrıca bir tehdit oluşturuyor.
Ancak
Fransa'nın saldırgan politikası, Fransızların kendileri için de
olumsuz sonuçlar meydana getiriyor. Lafarge IŞİD’li teröristlere
para öderken, onlar Bataclan ve Nice'deki korkunç saldırıları
planlıyorlardı. Fransa’nın terörle mücadele adı altında
başka ülkelerde yaptığı müdahaleler de terör örgütlerini
güçlendirerek, Fransa’nın kendi içinde terör saldırılarına
maruz kalmasına yol açtı. Fransız analistler Alain Gresh ve
JeanPierre Sereni'nin vurguladığı gibi, 1960'lardan beri
Fransa'ya yönelik terörist saldırılar, Paris'in Ortadoğu ve
Afrika'daki eylemlerine bir tepki olmuştur. Uzmanlar, Batı’nın
başını çektiği savaşların, İslam dünyasında aşırılıkçılığın
çok daha ötesine geçen büyük bir nefreti beslediğinin gözden
kaçırıldığını belirtiyor: “Arap dünyasında dış politika
ile aşırıcılığın gelişimi arasındaki bağı unutmak, teröre
karşı savaşta ’15 yıllık başarısızlığı’ açıklıyor.
Bu ihmal, Fransa’yı çok daha büyük bir bedel ödeyebileceği
bir sarmalın içerisine çekiyor”.
Fransa
için bu korku ve şiddet sarmalından çıkmanın tek yolu,
emperyalizm ve müdahalecilikten vazgeçerek, Ortadoğu ve
Afrika’daki saldırgan politikalarını terk etmesinden geçiyor.
Fransız seçkinleri dünyayı kendi haline bırakmalı ve kendi
yoğun iç sorunlarıyla uğraşmalıdır.
İlgili Makale: Türkiye Mali’ye adımını atmalı