Gülen cemaatinin yayın organı Today`s Zaman`ın hafta sonu eki Sunday’s Zaman`da 28 Eylül 2008′de yayımlanan röportajında Ercan Yavuz’un`un sorularını yanıtlayan Sağlar, “Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşmasının Türkiye’nin bağımsızlığı anlamına geleceğini, Deniz Baykal ve beraberindeki yöneticilerin kendisi gibi bu düzene karşı olan, Ergenekon yapılanmasının oluşturduğu derin devlet anlayışı yerine hukukun üstünlüğünü, demokrasinin bütün kurum ve kurulları ile bir arada olmasını, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olmasına, bürokratik militer devlet yerine hukuk devletini savunan siyasetçilere geçit vermediklerini” iddia ediyordu.
http://www.sundayszaman.com/sunday/deta ... ink=154519
Ne garip bir çelişki ki, 2001 yılında partiden ihraç edilen Sağlar, yüksek disiplin kurulunun “tedbirli olarak ihraç” kararının kaldırılması ve partiye üyeliğinin kabul edilmesi için çoğu demeç verdiği tarihte de Deniz Baykal’la birlikte parti yönetiminde olan ve CHP programına ihanet ettikleri için partiden ihraç edilmeleri gerektiğini savladığı üyelerin ağırlıkta olduğu parti meclisine başvuruyordu.
Fikri Sağlar, Gülen cemaati yayın organındaki röportajında “CHP`yi gerçek sol kimliğine kavuşturmak mümkün değil mi? (Cemaat CHP’nin sol kimliğine kavuşmasını ne kadar da hararetle istiyor?) sorusuna verdiği ibretlik yanıtta “Bu kadroya devirmek imkânsız. Bu kadronun seçicileri de bu kadro tarafından atanıyor. Orada bir kısır döngü var. Bu döngüyü durduracak tek güç halktır. Halk CHP`ye oy vermezse CHP yöneticilerini iktidarlarını sürdüremezler.” diyordu. Şimdiyse “Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmemizde, benim ihracıma neden olan, partinin içindeyken sürekli eleştirdiğimiz koşulların ortadan kalktığını gördüm. Partiye geri dönüş için koşulların oluştuğunu gördüm. Bu süreçte CHP içinde yer almamız gerektiği kanaatine vardım. Bu nedenle partiye yeniden üye olmam ve hakkımdaki ihraç kararının kaldırılması için parti meclisine dilekçemi sundum” diyor.
Fikri Sağlar’ın CHP’ye geri dönüp dönmeyeceği partinin rotası ile ilgili önemli bir ipucu niteliğinde. Cumhuriyet Halk Partisisinin Cumhuriyetimizin temel değerlerini, ulusal bütünlüğümüzü, Kemalizmi savunan bir çizgiden İkinci Cumhuriyetçi bir çizgiye savrulmaması yaşamsal önem taşıyor.
Ali Rıza Üçer
**
http://www.tumgazeteler.com/www.gundem.info/?a=4167695
Fikri Sağlar: Baykal derin devletin adamı!
Sağlar, `Ergenekon`un avukatıyım` diyen CHP Lideri Deniz Baykal`ın devlet içindeki illegal yapılanmanın adamı olduğunu öne sürdü.
Kültür eski Bakanı ve Susurluk Komisyonu`nun en aktif üyelerinden biri olan Fikri Sağlar, Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Özden Örnek’e ait darbe günlüklerinin Ergenekon soruşturması kapsamına alınmaması halinde devlet içindeki illegal yapılanmaların ortaya çıkartılamayacağını söyledi. Sağlar, `Ergenekon`un avukatıyım` diyen CHP Lideri Deniz Baykal`ın devlet içindeki illegal yapılanmanın adamı olduğunu öne sürdü.
Today`s Zaman`Today Zaman’ın hafta sonu eki Sunday’s Zaman`da yayınlanan haberde Ercan Yavuz`un sorularını cevaplayan Fikri Sağlar, Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşmasının Türkiye’nin bağımsızlığı anlamına geleceğini vurguladı. Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini belirten Sağlar, `PKK’yı yaşatan Türkiye`deki siyasi yanlışlıklardır. Şiddetin, silahlı mücadelenin sürmesi için her şey yapılıyor.` dedi. İşte röportajdan çarpıcı bölümler;
Türkiye, devlet içindeki bu illegal yapıları neden ortaya çıkaramıyor?
Kontrgerillanın varlığını ilk bilen Bülent Ecevit`ti. Bunu bilmek başına bir sürü işler getirdi. Zaten bununla mücadele eden çok siyasetçinin başına çok işler geldi. Benim de başıma geldi. Biz bu düzenin yarattığı siyasetçiler değiliz. Bu yapılarla mücadele etmeye başladığımızda da bizim siyaset yapmamızı engelleyen bir güçler oluşuyor. Bu çabayı hala gösterdikleri açık. Bugün Deniz Baykal’ın hal ve hareketlerine bakın, hangi taraftan olduğunu görürsünüz. Deniz Baykal ve beraberindeki yöneticiler bizim gibi bu düzene karşı olan, Ergenekon yapılanmasının oluşturduğu derin devlet anlayışı yerine hukukun üstünlüğünü, demokrasinin bütün kurum ve kurulları ile bir arada olmasını, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olmasına, bürokratik militer devlet yerine hukuk devletini savunan siyasetçilere geçit vermiyorlar.
Bu tür siyasetçiler nasıl engelleniyor?
Kontrgerilla ile ilgili parlamentoda Meclis araştırması açılmasını isteyen, bunun için önerge veren siyasetçilerin hiç biri bugün siyaset sahnesinde değil. Bu bir tesadüf değildir. Sağda da böyle solda da böyle. Faili Meçhül Cihayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadik Avundukoğlu,, Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış yok, Sabri Ergüll yok. Susurluk Komisyonu Raportörü Hâkim Akman Akyürek, 9 Aralık 1997`de İstanbul’da geçirdiği kazada hayatını kaybetti. 21 Kasım 1999`da da TBMM Susurluk Komisyon Sözcüsü Fazilet Partili arkadaşımız Bedri İncetahtacı, Ankara Esenboğa Havalimanı yolunda geçirdiği trafik kazasında can verdi. Akman Özyürek’in evinde değişik pasaportlar, kimlikler bulundu. Bu yapıya karşı olanların ciddi bir şekilde etrafı çevrilmiştir.
Sizin başınıza ne tür olaylar geldi?
Ben de 1999 yılında iki ölümcül kaza geçirdim. Ama CHP’den ihraç edilme serüvenini anlatırsam bunu anlayabilirsiniz. 6. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Susurluk’ta devlet içinde bir çete yapılanması olduğunu, bu çetenin lideri Korkut Eken olduğuna karar verince televizyon kameralarına konuşan Eken, `Bizim ceza almamızı sağlayan Fikri Sağlar’dır, biz onunla hesaplaşacağız` demiştir. İki gün sonra CHP benim ihraç edilmem doğrultusunda çalışmaya başlamıştır. İhraç edilmemin gerekçesini şimdi CHP`ye sorsanız cevap veremiyorlar.
Bu yapının CHP içinde uzantıları da mı var?
Bugün CHP, emuhtırayı kabul edilen, darbeleri kabul eden bir anlayışının yerleştiği bir noktadadır. 301 maddeyi savunan, 1982 Anayasasını koruyan, darbe Anayasa`sına sahip çıkan bir çizgiye gelmiştir. Yani hukuk devleti, demokrasi, hak ve özgürlükler karşısında siyaset yapan bir yapıya dönüşmüştür. Maalesef böyle bir partiye sol bir parti denemez. CHP`nin tabanı böyle değildir, yöneticileri bu anlayıştadır.
CHP`yi oy verenler hala CHP`nin sol parti olduğuna inanıyor mu?
CHP, Atatürk`ün kurduğu, emperyalizme karşı mücadele veren cumhuriyeti kuran parti olması sebebiyle hala sol parti olarak biliniyor. CHP`ye sol parti değildir dediğiniz zaman, yerine yeni bir parti koymanız gerekiyor. Ama onu da koyamıyorsunuz. Erdal İnönü’nün siyaseti bırakmasından sonra solun birinci partisi her zaman DSP olmuştur. Eğer CHP o dönemde gerçek bir sol parti olabilseydi, Ecevit, 1995 ve 1999 seçimlerinde solun birinci partisi olamazdı.
Susurluk`ta neden sonucu gidilemedi?
Susurluk meselesinde devletin yasadışı faaliyetlerine katılmamış tek parti Milli Nizam çizgisinden gelen partilerdi. Onlar her zaman devlet tarafından dışlanan partilerdi. Hatta bu yapılar biraz da onlara karşı mücadele için kurulmuştu. Refah Partisi`nin en büyük şanssızlığı DYP Lideri Tansu Çiller`in hükümet ortağı olmasıydı. Erbakan o gün Susurluk için `faso fiso, gulu gul dansı, mum söndü oynuyorlar` demeseydi devletin kurumlarını çalıştırsaydı, birçok şey sıcağı sıcağına bulunacaktı. Ama maalesef ortağının sözünü dinledi. Bu işlere bulaşmış ortağını korumak adına bunu reddetti. Sonra 28 Şubat geldi. O yapı 28 Şubat`ı gerçekleştirdi, 28 Şubat`a da karşı koyamadığı için bugün Ergenekon`a geldik.
Tüm partilerin içinde bu yapının temsilcileri var mı?
Özel Kuvvetler Komutanlarından bir tanesi, `Parlamentoda her partiden milletvekillerimiz var. CHP içinde bile milletvekillerimiz vardı` itirafında bulunmuştu. Bu yapıların sağcısı solcusu yok. Bu yapı her taraftan korunuyor. Bu yapılar için solcu bulmak eskiden zordu. Vatan millet diyerek sağcılar daha kolay bu yapılar içine sokuluyordu. Ama şimdi solcusu sağcısı kalmadı. Hepsi işin içinde.
Soğuk Savaştan sonra PKK ile mücadele de bu yapının korunması için gerekçe olarak kullanılmadı mı?
PKK`yı yaşatan Türkiye`deki siyasi yanlışlıklardır. Şiddetin, silahlı mücadelenin sürmesi için her şey yapılıyor. Kürt sorunu silahla çözülemez. Sonuçta onlar sizin vatandaşınız. O vatandaşları silahla yola getirmeye çalışmanın mantığı olamaz. Terörle mücadele yeni düşmanlar yarattı. Böylece bu yapılar saflarını sıklaştırdı. İçerde bölündüğünüz, toplumsal barışı tam olarak sağlamadığınız sürece bu yapılara fırsat verir, güdülürsünüz. Toplumda bir düşman yaratma çabası tüm hızıyla sürüyor. Kürt Türk, Alevisunni, laikanti laik, şehirliköylü, hatta mahaller bile ayrıştırılıyor. Demokrasi yerine biat kültürü egemen kılınıyor. Ayrışma olduğu, kavga kültürü var olduğu sürece demokrasi yerine bu yapılara hizmet ederiz. Mesela Güneydoğu`da kirli savaşa yıllarca batıda doğan çocuklar götürülüp savaştırıldı. Bu KürtTürk ayrıştırmasını tetikledi. Bilinçli olarak bu noktaya getirildi.
Ergenekon Soruşturması`ndan umutsuz görünüyorsunuz.
Aksine umutla bekliyorum ama endişeliyim. Başbakan`a karşı veya hükümet karşı kim muhalefet yapıyorsa bu dosyanın içine şöyle veya böyle yerleştiriliyor intibasının yerleştirilmesi Ergenekon`un çözülmesi önündeki en büyük engel. Kim bu hükümet karşı çıkıyorsa onları tutukluyorlar görüntüsünün verilmemesi lazım. Bunlardan kaçınılmadığı takdirde çözümü engelleriz. Herkesi tutuklayıp içere atıp, sonra tek tek serbest bırakmaya başlarsanız, asıl suçluyu bulamazsınız. Bir kısmını tutup, diğerlerini serbest bırakmaya başlarsanız gerçeği ortaya çıkaramazsınız. 2400 sayfa iddianame 10 binlerce sayfa ek, sürekli yeni dalgalarla insanları içeri alırsanız o zaman bu iş çözülmez. Siyasi irade bunu ortadan kaldırma konusunda çok kararlı olmalı.
TSK tarafından Eruygur ve Tolon’a cezaevinde yapılan ziyaret ne anlama geliyor?
Tüm askerlerin askeri cezaevleri yerine sivil cezaevlerinde tutulması önemlidir. Askerler trafik suçu işleyen mensuplarını bile askeri cezaevlerinde gözaltında tutarlar. Asker bunu talep etti mi, etmedi mi bilmiyorum. TSK adına yapılan ziyaret iki generalle sınırlı. Eruygur ve Tolon ziyaret edilmiştir. Aynı cezaevinde bulunan bir başka general olan Veli Küçük ziyaret edilmemiştir. Veli Küçük de silah arkadaşları ve generaldi. Onu niye ziyaret etmediler? Bunu çok anlamlı buluyorum.
CHP misyonunu tamamladı mı?
CHP`nin bugünkü mevcut yöneticileri CHP`nin programına ihanet ediyorlar. Her birinin partiden ihraç edilmesi gerekiyor. CHP`nin programı sosyal demokrat programdır. Her yerinde hak, hukuk, insan hakları, evrensel haklar vardır. Ama bugün, devletçi, hatta demokrasi dışı bir yapıyı ve yönetim anlayışına sahiptir. CHP`nin tabanı ile oy verenleri arasındaki kurumsal kimlik arasında büyük bir çelişki vardır. CHP yöneticileri CHP içinden atıldığında CHP gerçek kimliğine kavuşur. Çünkü CHP, Türkiye`nin en eski ve en köklü partisidir. CHP yöneticileri bugün Diyarbakır`a Karadeniz`e gidemiyor. Sadece Ankara ile Antalya arasında gidip gelebiliyorlar. Ankara`nın içinde bile dolaşamamaktadırlar. CHP yöneticileri Keçiören`de dayak yiyen kişinin kurtarıcılığına ABD’nin üçüncü sınıf kâtiplerini çağırıyor.
CHP`yi gerçek sol kimliğine kavuşturmak mümkün değil mi?
Bu kadroya devirmek imkânsız. Bu kadronun seçicileri de bu kadro tarafından atanıyor. Orada bir kısır döngü var. Bu döngüyü durduracak tek güç halktır. Halk CHP`ye oy vermezse CHP yöneticilerini iktidarlarını sürdüremezler.
CHP barajın altında kalmasına rağmen liderleri koltuğunu korumayı başarıyor.
Askerlerin hazırladığı Andıç adı verilen raporda, CHP Liderlerinden bir tek Deniz Baykal`ın terör örgütünün düşüncesine sahip olmadığı, kendi düşüncelerine uygun hareket ettiği vurgulanmıştır. CHP`nin tek lideri Baykal değil; Erdal İnönü, Murat Katrayalçın, Altan Öymen, Hikmet Çetin de lideriydi. Kürt raporu sebebiyle diğer CHP liderlerine bu suçlamalar yapılırken sadece Baykal`ın bu liste dışında kalması çok anlamlıdır. Bunun ne anlamı geldiği açıktır.
Ergenekon`un dış bağlantısı var mı?
12 Eylül Darbesi`nden sonra `Bizim çocuklar yaptı` diyenlere karşı, bir soruşturma başlatılıyor ve bu kişiler tutuklanıyorsa Ergenekon onlara karşı yapılıyor demektir. Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşması Türkiye`nin bağımsızlığıdır. Türkiye`ni tam bağımsızlığı burada yatıyor. Türkiye kendi hukuka uygun bir yargılama yapabiliyorsa o zaman bağımsızız demektir. Türkiye`nin artık ekonomisi yok. Ekonominin aktörleri Türkiye`nin dışında. Bir devletin en azından siyaseti ve hukuku bağımsız olmalıdır. 5 Kasım 2007`de sınırötesi operasyonda ABD`nin iznini aldıktan sonra Türkiye`nin bağımsızlığından bahsetmek mümkün değil.
Ali Rıza ÜÇER
4 Aralık 2010